İş Konuşuyoruz'un bu bölümünde Muratbey Peynircilik Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol'u ağırladık. İş dünyasından yem ve süt fiyatlarına, ekonomiden peynir sektörüne ve çalışma hayatına kadar bir çok konuya değindik. Erol işyerinde patronluk yapmadığını söylüyor ve ekliyor: Mesela şirket merkezinde dükkanda girişte oturuyorum. Öyle sekreterden falan geçilmiyor. İş yerinde bir aksama olduğunda ustalardan önce müdahale eden kişi benim.. Erol aynı zamanda piyasadaki gıda fiyatlarının şu anki durumunu 'abuk subuk' olarak niteliyor.
Necmi Erol’u bir de sizden dinleyebilir miyiz?
1954 İstanbul doğumluyum. Aslen Orduluyum. Birkaç yıl mühendislik yaptım fakat daha sonra hayat şartları beni peynirciliğe itti. Eminönü’nde ticaret yapmaya karar verdik. İlk olarak işe mandıracılık daha sonra perakendecilik yaparak başladık. Genlerimizde böyle bir şey vardı. Biz de bu duruma devam ettik. 1987 yılında ilk Kastamonu’da küçük bir yer kiralayarak üretim yapmaya başladık. Daha sonra Kastamonu’da 2003 yılına kadar üretim yapmaya devam ettik. Kastamonu 12 ay hayvancılığın çok yapıldığı bir yer değil. On yıl kaldıktan sonra bugün de kullandığımız Uşak’taki yerimize geçtik. Zaman içinde orası da büyüdü. Bu zaman zarfında hem kaliteyi hem de yaptığımızı anlatmayı ilke edindik. Bu disiplinle dünyadan da takdir görüyoruz.
‘Eminönü’nde ticaret yapamaya başladık’ dediniz. Eminönü piyasasının bugünü ile 1980 yılı arasında ne gibi farklılıklar var?
Ticaretin eski merkezi Eminönü’ydü. Ama zamanla İstanbul’un her yeri ticaretin merkezi oldu. Geçmişteki gibi değil ticaret… Ticaret şekil değiştirdi. Ancak şekil değiştirmesine rağmen ticaretin merkezi hâla Eminönü…
Mühendislikten peynirciliğe nasıl bir süreç yaşadınız? Bize biraz o süreçten bahseder misiniz?
Esnaf çocuklarının bir özelliği vardır. Onların hafta sonu veya yaz tatili olmaz. En azından bizde öyle değildi. Cumartesi öğlen okul biter babanın yanına gider çalışırsın… O zamanlar 365 gün çalışmak normaldi. Benim için mühendislikten peynirciliğe makas değiştirmek zor olmadı. Peynircilikten daha çok para kazanacağımı düşündüm. O yüzden seçtim. Ama bu sektörde beni ileriye taşıyan mühendislik bilgim oldu.
Mühendisliğin size ne gibi faydaları oldu?
Olaylara bakışınız teknolojiye yabancı bir kişinin bakışıyla tamamen farklı. Kafanızda bir şeyleri yapmadan önce hesabını yapabiliyorsunuz. Bütün bu işlerin devam ettiği sürede bir de madencilik sektörü ile uğraştık. Madencilikte bana çok şey kattı. İş makinaları sürekli bozulduğu için biz de sürekli işin içindeydik. Ayrıca kenarda oturup duran bir insan değilim. O makinelerle uğraşacağım, dokunacağım, ne nerede bakacağım. Bu bilgiler de bugün ki fabrikamızın oluşumunda bize çok büyük katkılar sağladı.
Odada oturan mı yoksa işin içinde olan bir patronsunuz?
Ben ikisiyim de… Mesela şirket merkezinde dükkanda girişte oturuyorum. Öyle sekreterden falan geçilmiyor. İş yerinde bir aksama olduğunda ustalardan önce müdahale eden kişi benim. O yüzden arabanın bagajında takım çantasını eksik etmem. Mühendisliği de bırakmadım. Ben bu süre zarfında mühendisliğin de bir karakter olduğunu öğrendim.
Yem ve süt fiyatlarının artması peynir sektörünü nasıl etkiliyor?
Çok olumsuz etkiliyor. Hayvancılıkta özellikle de süt hayvancılığındaki giderlerin yüzde 70’i yemden oluşuyor. Yüzde 30’unu ise veterineri, temizliği, su gibi materyaller oluşturuyor. Bir de vatandaşların şehirlere göç etmesiyle birlikte köylerimiz atıl vaziyete geldi. Önlenebilir bir takım krizler de önlenemediği için bazı insanlar yem yetiştiriciliğinden kaçtı. Bugüne baktığımızda ağırlıklı olarak insanlar çiftlik hayvancılığına doğru kayıyor. Ve bu durum yüksek maliyet demek. Avrupa ile Türkiye arasında herhangi bir fiyat farkı kalmadı. Zincirin her halkasını verimli tutabilirsek her anlamda verim alırız. Çünkü protein direk zekayı etkiler. Zincirin bir halkasında eğer kopukluk varsa abuk subuk fiyatlar duyarız. İşte et fiyatlarını duyuyoruz.
Avrupa da mı yoksa Türkiye’de mi peynir çeşitliliği çok ?
Onların tükettiği peynir formatı ile bizim tükettiğimiz peynir formatı biraz farklı. Onlar genelde peynir çeşitlerini pişirerek tüketiyor. Biz ise çiğ tüketiyoruz. Onların çeşitlilikleri ise şekil ve ambalajdan kaynaklanıyor. Çoğu peynirleri aynı sadece şekli farklılaşıyor. Temeline bakarsanız çeşitlilik 20 taneyi geçmez.
İyi peyniri nasıl anlarız?
İyi peynirde nem miktarı düşüktür. Bugün pazarlara baktığımızda (hep daha ucuz baskısı) fiyat düşürülüyor. Bu da daha az süt demek. 10 kilo sütten yapmak yerine 6 kilodan yapılıyor. Hayvancılık ne kadar geriye gittiyse bir o kadar da fiyatlar arttı. 10 liraya, 12 liraya peynir alınıyorsa o peynir değildir. Bu da ucuzdan uzaklaşacaksınız demek.
32 yıldır bu sektördesiniz. Unutamadığınız bir kriz anınız var mı?
Bundan 6-7 yıl kadar evvel. Normal şebekeden elektrik alıyoruz. Şebekenin dışında da bir jenaretörümüz var. Benim fabrikada bulunmadığım bir dönemde orada sadece estetik kaygılarla jenaretörün bulunduğu odanın penceresine panjur kaplamışlar. Sapa sağlam jenarötör 5 dk çalıştıktan sonra hararet yapıyor. Ben tabi bu arada telefonla yönlendirmeye, akıl vermeye çalışıyorum. Pencere ve panjur taktıklarını bana söylemediler. O gün tonlarca sütü bozmuştuk. Belki bir kaç yüz bin lira zararı bize olmuştur.
Avrupa’ya ilk ihracatı gerçekleştirdiğinizi söylüyorsunuz. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
2002 yılından bu yana Türkiye’de ancak yüzde yüz koyun sütü olan ürünlerin imalatına izin veriyorlardı. Biz kendimizi biraz klasik dışı konumlandırdığımız için bir kere şansımızı deneyelim dedik. Avrupa Birliği’nin bizden peynir alması için belli koşullar var. Bizim bu koşulları yerine getirmemiz 1 yıl sürdü. Bu sene de mart sonu itibari ile ilk ihracatı gerçekleştirdik. 16 yıl sonra bir ilk. Pazardan da güzel olumlu tepkiler alıyoruz. 20’ye yakın peynir gönderdik. Ama en çok burgu peyniri beğendiler.
Burgu peynirinin makinasını nasıl tasarladınız?
Makinanın yapılması 2 yıl sürdü. Tek bir makina var. Ve en son teknoloji kullanıldı. Ama fikir benden çıktı. Kullanılan makina sanayi 4.0 makinası. Her yerde bir rekabet durumu var. Eğer ayakta kalmak istiyorsanız, sürekli bir değişiklik yapmak durumundasınız. Bu denemelerde birçok peynir yaptık. Burada da çok büyük zararlar ettik. 10 yıl kadar önce 10 milyon dolar kadar zarar ettik . O kadar para battı gitti. İlla her yaptığınızda başarılı olacaksınız diye bir şey yok. Biz hiç vazgeçmedik hep çalıştık yaptık.
İşveren olarak bir personeliniz hata yaptıktan sonraki tepkiniz ne oluyor?
Şimdi hayatta bazen hata ile suçu karıştırıyoruz. Bir şeyi bilmezsiniz veya eksik bilirsiniz. Bu hatadır. Bir şeyi çok iyi bilip bir takım ihmaller sonucu bunu yapıyorsanız bu suçtur. Kişinin iyi niyetinden eminsek sorun yok. Tüm personelime yol yöntemi gösteriyorum.
Ekonomi 7.4 şeklinde büyüdü. Siz bunu hissettiniz mi?
Büyüme deyince benim aklıma bodyciler geliyor. Şekle baktığınızda herkül gibi kas yapısı vardır. O insanlar çok güçlü müdür hayır ama çok görseldir. Ekonomide üretime dayanmayan üretim ağırlıklı olmayan katma değer yaratmayan ekonomi benim için ciddiye alınacak bir şey değil. Türkiye’nin bir Apple’ı olsaydı da 3 milyar dolar borcu olsaydı. Bizim oralara biraz yönelmemiz lazım.
Yorum Yazın