Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2016 yılını “Uluslararası Bakliyat Yılı” ilan etti. Bakliyat yılı nedeniyle ulusal ve uluslararası pek çok etkinlik yapılıyor. Bu nedenle “Yemeklik Dane Baklagillerin” ülkemizdeki son durumunu değerlendirmek yerinde olacaktır. Son yirmi yıllık döneme bakıldığında; 1995’te 1.6 milyon hektar olan toplam baklagil ekim alanı 2015 yılında 690 bin hektara gerilemiştir. Bu rakamlar söz konusu dönemde ekim alanları % 57 azaldığını göstermektedir. Ekim alanlarındaki bu azalmaya bağlı olarak üretimde de yaklaşık % 37 düşüş gerçekleşmiştir. Üretimdeki azalma % 46 ile en çok mercimekte ortaya çıkmış, onu % 37 ile nohut izlemiştir. TUİK verilerine göre, 2015 yılı toplam yemeklik dane baklagil üretimimiz yaklaşık 1.08 milyon tondur. Üretim miktarı bakımından ülkemizde yetiştirilen yemeklik baklagiller içerisinde nohut ve mercimek ilk sırada yer almaktadır. 2015 yılı itibariyle ülkemiz toplam yemeklik baklagiller üretiminin %42.6’sı nohuttan, %33,4’ü mercimekten ve % 21,7’si de fasulyeden sağlanmaktadır. Bakla, bezelye ve börülcenin toplamı ise yaklaşık %1 dir.
Bileşiminde %18–31.6 oranında protein bulunduran yemeklik dane baklagiller, insan beslenmesindeki bitkisel proteinlerin %22’sini, karbonhidratların ise %7’sini sağlanmaktadır. Bu nedenle, baklagiller dünyada ve ülkemizde sağlıklı ve dengeli beslenme için gerekli olan protein açığının karşılanmasında etkin kullanılabilecektir. Dünyada beslenmede yeni arayışlar kapsamında, baklagilerden yapılan bisküvi ve cipsler, % 25 mercimek unu % 75 irmik karışımından yapılan makarnalar ve fast-food dahil birçok yemekle birlikte baklagillerin servis edilmesi yaygınlaşmaktadır. Baklagil daneleri bozulma riskinin çok düşük olması ve neredeyse hiç işlenmeden direkt beslenmede kullanılması nedeniyle obezite, kanser ve benzeri birçok hastalığa yol açan bazı hazır gıdaların yerine daha sağlıklı alternatif ürünler olarak tüketebilecektir.
Yemeklik baklagiller insan beslenmesinde önemli olduğu kadar sapları ve artık daneleri ile hayvan beslenmesinde de önemlidir. Bu bitkilerin sap ve samanındaki selüloz oranı düşüktür ve hayvan beslenmesinde gerekli olan kaba yemin büyük bir kısmını karşılayan tahıl saplarının iki katı ham protein içermektedir. Ayrıca, baklagil saplarında ve danelerinde bulunan proteinlerin hazm olunabilirliği tahıllara oranla daha yüksektir. Ülkemizdeki kaba yem açığı dikkate alındığında, yemeklik baklagillerin sapı-samanı ve beslenme artığı daneleri hayvan beslenmesinde öncelikle değerlendirilebilecektir.
Baklagillerin, insan ve hayvan beslenmesinde önemleri yanında yetiştirildikleri toprağa da olumlu etkileri vardır. Baklagiller ile ortak yaşayan Rhizobium bakterileri, havada serbest halde bulunan, ancak canlılar tarafından direkt olarak alınamayan azotu toprağa bağlayarak, köklerinin yayıldığı alanı organik azotça zenginleştirmekte ve gereksinimlerini bu azottan sağlamaktadırlar. Bu nedenle baklagillerin ekim nöbetinde yer alması azotlu kimyasal gübrelerin kullanımını azaltacaktır. Ayrıca toprak ve su kirlenmesi önlenecek ve sürdürülebilir tarım olanakları sağlanmış olacaktır. Baklagil köklerinin toprakta bıraktığı organik artıklar mikroorganizma faaliyetlerini hızlandırmakta, kök yayılma bölgesinde toprak canlılığının artmasını sağlamaktadır. Yemeklik baklagiller ekildikleri toprakları organik maddece zenginleştirip, toprağın ısınma, havalanma ve su tutma kapasitesini artırmakta ve çapalanan bazı baklagiller de tarlayı yabancı otlardan arındırmaktadır. İşte bütün bu nedenlerle, nohut ve mercimek kuru tarım alanlarında, fasulye ise sulu tarım alanlarında ekim nöbetine alınmalıdır. Baklagillerin ekim nöbetine alınması hem birim alan veriminin artırılması hem de nadas alanlarının azaltılması için önemli bir seçenektir.
2016 yılı “Uluslararası Bakliyat Yılı” ilan edilirken, yemeklik dane baklagillerin sağlık ve dengeli beslenmedeki rolü, tarımsal sürdürülebilirlilikteki önemi, gıda güvenliği ve küresel baklagil üretim ve tüketiminin artırılmasında farkındalık yaratmak amaçlamıştır. Bu farkındalıklara ek olarak ülkemiz yemeklik baklagil üretiminin artırılması için desteklemelerin artarak devam etmesi, üretim maliyetini düşürecek – birim alan verimini artıracak yetiştirme tekniklerinin çiftciye ulaştırılması, Üretici ve tüketici zincirindeki fiyat farkının üretici lehine oluşması, özetle ürünün ekiminden pazarlamasına kadar tüm süreci kapsayacak bir ülkesel programın yapılmalı gerekmektedir. Özlenen üretim artışlarına ulaşmak dileğiyle…
Yorum Yazın