TOFİDAS
Harun Göksel

Harun Göksel

Mail: [email protected]

OVP’de Tarım: Geleceği Planlamak mı, Günü Kurtarmak mı?

OVP’de Tarım: Geleceği Planlamak mı, Günü Kurtarmak mı?

Orta Vadeli Program (OVP), bir ülkenin önündeki üç yıla ışık tutan, makro politikaları, gelir ve gider tahminlerini içeren önemli bir politika belgesidir. Ancak, her yıl yeni bir programın açıklanması, "Madem her yıl değiştiriliyor, üç yıllık planlamanın ne anlamı var?" sorusunu akla getiriyor. Özellikle dünyanın en yüksek gıda enflasyonunu yaşayan Türkiye için bu rakamların ne kadar gerçekçi olduğu tartışması, kaçınılmaz hale geliyor. Geçmişteki sorunlar çözülmeden, yarınlar için yapılan bu planlamaların ne kadar geçerli olduğu sorgulanmalıdır.

Tarım Destekleri ve Bütçe Gerçekleri

2006'da çıkan ve bütçenin en az %1'inin tarım desteklerine ayrılmasını öngören kanun, tarımın o dönem için önemini vurgulasa da yıllar içindeki uygulamalar bu hedefin gerisinde kaldığını gösteriyor. En az savunma sanayisi kadar stratejik olan Tarım, bana göre %1 değil çok daha fazlasını hak ediyor.

  • 2021 yılı: 51,5 milyar TL'lik (~4,0 milyar dolar) bütçe verildi. Gıda enflasyonu %70,7 oldu.
  • 2022 yılı: 83 milyar TL'lik (~4,5 milyar dolar) bütçeyle gıda enflasyonu yüksek seyrini sürdürdü.
  • 2023 yılı: 133 milyar TL'lik (~4,5 milyar dolar) bütçe, gıda enflasyonu %72,24'e ulaştı.
  • 2024 yılı: 152 milyar TL'lik (3,7 milyar dolar) bütçeyle yine %70 civarında bir gıda enflasyonu yaşandı.

Son açıklanan 2025 Tarım ve Orman Bakanlığı (TOB) bütçesinin 223 milyar TL olması, mevcut enflasyonist ortamdaki artışlara göre yeterli mi? Bu rakamlar, artan maliyetler karşısında çiftçinin yaralarına merhem olabilir mi? Bütçenin tamamı bu rakamlar iken, destek rakamları şu olmuş bu olmuş bir önemi kalıyor mu? Açıklanan bütçe, "Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli" sözü ile, çiftçinin bu durumuna tam olarak uyan bir ifadedir.

Kim Haklı: Üretici mi, Yönetenler mi?

Bir tarafta ürettiğini ucuza satan, emeğinin karşılığını alamayan üretici; diğer tarafta ise pahalı ürünlere ulaşmakta zorlanan tüketici var. Turizmle birlikte yılda 100 milyon insanın gıdasını organize etmesi beklenen Tarım ve Orman Bakanlığı'na bu bütçeleri ayıranlar mı haklı, yoksa emeğinin karşılığını alamayan üretici ve tüketici mi?

Eğer tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılığı bitirmek, köyden kente göçü durdurmak hatta tersine çevirmek isteniyorsa, geçmişte verilen bütçelerin ne kadar işe yaradığı sorgulanmalıdır. Bu durum, çok verdiğim bir örnek var "2 metre boyundaki adama yarım metrelik bez biçmek" gibi bir duruma benziyor. Bu bütçelerin yeterliliğini ve etkinliğini, bürokratların değil sonuçları itibarıyla, üreticiyle de tüketiciyle de karşı karşıya kalan, siyasilerin sorgulaması gereken bir mesele değil mi?

Bütçe Meselesi ve Kaynakların Dağılımı

Ülkede kişi başına düşen gelirin 15 bin 420 dolar olduğu söylenirken, bu kaynağın neden her vatandaşın cebine girmediği sorusu ortaya çıkıyor. Aslında kaynak var, ancak adil bir şekilde dağılmıyor demektir. Bu durumda hem üreticinin hem de tüketicinin hakkı gasp edilmiş olmuyor mu?

Bugün, birçok tartışmalı konuyla anılan Diyanet İşleri Başkanlığı'na, sekiz bakanlıktan daha fazla bütçe ayrılması sorgulanmalıdır. Bu bütçelerden, tüm zorluklara rağmen üretime devam eden, gece gündüz çalışan üreticiye verilmesi, ülkenin gıda güvenliğini sağlamak için çok daha doğru bir adım olacaktır.  Çiftçiye verilen destek, sadece ekonomik anlamda değil, inanın dualarıyla da ülkeye büyük bir katkı demektir.

Çiftçi demek huzur demek, çiftçi demek dünyamızı güzelleştiren demek değil mi?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar