Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin COVID-19 ile ilgili durum değerlendirmesi toplantısında;
İlk olarak Aralık 2019'da Çin'in Wuhan kentinde bildirildiği günden itibaren COVID-19 hastalığı zoonoz yani hayvan kökenli bir hastalık olması ve halk sağlığını ciddi olarak etkilemesi nedeniyle süreç Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) tarafından ciddiyetle takip edilmiş, toplumun bilgilendirilmesi ve mücadele sürecine katkı sağlanması amacıyla zaman zaman TVHB bilim kurulu ve uzman görüşleri doğrultusunda açıklamalarda bulunulmuştur.
Bugünde gelinen süreci ve TVHB’nin konu ile ilgili görüşlerini özetleme ihtiyacı hasıl olmuştur.
Şöyle bir baktığımızda COVID-19 hastalığı ile enfekte insan sayısı tüm dünyada yirmi milyonu geçmiş ve bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayısı ise 750.000’e ulaşmıştır. Hastalığının tanısında kullanılan ticari real time PZR (PCR) ve ELISA kitleri sahada başarı ile kullanılmaktadır. Birçok ülke hastalığın tedavisinde farklı metotlar ile mücadele etmektedir. Aynı zamanda hastalık hala 65 yaş üstü bireylerde yüksek ölüm ile seyretmektedir.
COVID-19 hastalığı ile mücadele de kullanılmak üzere hala etkin antiviral ve aşı geliştirilememiş ve ticari olarak piyasaya sürülmemiştir. 9 Ağustos 2020 tarihi itibari ile Dünyada 28 adet aşı adayı klinik insan deneyleri aşamasında iken, 139 adet aşı adayı ise klinik öncesi aşamalarda yer almaktadır. 12 Ağustos 2020 tarihi itibari ile Rusya Federasyonu ise COVID-19 aşısı ürettiğini ve bunun aşının ticari olarak kullanımı iki hafta içerisinde hazır olduğunu (tartışmalıda olsa) beyan etmiştir.
Ülkemizden Ege Üniversitesi DNA aşısı, Selçuk ve Erciyes Üniversitesi inaktif aşı, Acıbadem Üniversitesi kodon deoptimized edilmiş zayıflatılmış canlı aşı, Ankara ve Erciyes Üniversitesi Adenovirüs tabanlı aşı, İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi Rekombinant S proteini aşısı, Boğaziçi Üniversitesi Peptid aşısı, Bezmi Alem ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Virüs benzeri partikül aşısı, Selçuk Üniversitesi mRNA aşısı ile Dünya Sağlık Örgütü Aşı platformuna kayıt yaptırmıştır.
Bugün ülkemizde COVID-19’a yönelik olarak gerçekleştirilen aşı ve ilaç çalışmalarında Veteriner Hekim Uzmanlar, Virologlar, Veteriner Kontrol Enstitüleri ve Veteriner Fakülteleri önemli roller üstlenmişlerdir. Yine veteriner hekimler ile beşeri hekimlerin ortak çalışmaları neticesinde anti serum geliştirme çalışmalarında da önemli bir mesafe kat edilmiştir.
Birliğimizce salgının ortaya çıktığı ilk günden itibaren COVID-19 başta olmak üzere zoonoz hastalıklarla mücadelede Tek Sağlık kavramının önemi vurgulanmıştır. Gelinen nokta itibariyle veteriner hekimler ile insan hekimlerinin hatta çevre uzmanlarının birlikte çalışmasının başarıda ne denli önemli olduğu ortaya çıkmıştır.
COVID-19‘un Çin’de ortaya çıktığı günden sonra Dünya’da ve Türkiye’de hastalığın yayılımının önlenmesine yönelik tedbirler kademeli olarak arttırılmış ve bu kapsamda alınan tedbirlerin gıda üretim, tedarik ve arzında kesintiye neden olmaması içinde de önlemler ve çalışmalar veteriner hekimlerin katkılarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte birincil üretimden perakende satış noktasına kadar olan tüm aşamalar hayvansal gıda üretiminde kesinti yaşanmaması ve sürdürülebilir bir hayvancılık için aktif ve canlı tutulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda da veteriner hekimler ülke hayvancılığı açısından sahada faaliyetlerini büyük bir özveriyle devam etmişlerdir.
İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte COVID-19’un evcil hayvanlardan insanlara geçebildiği yönündeki asılsız ve gerçek dışı bilgiler nedeniyle insanların pet hayvanlarını sokağa terk ettiği ile ilgili bilgiler ortaya çıkmıştır. Ancak kedi ve köpek gibi evcil hayvanların hastalığın bulaşmasında rol oynadığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün (OIE) de görüşü kedi ve köpek gibi evcil hayvanların hastalığı bulaştırmada rol oynamadığı şeklindedir.
Elde edilen bilgilere göre çeşitli ülkelerden az sayıda köpek, kedi, aslan, kaplan, vizondan COVID-19 etkeni virüs tespit edildiği rapor edilmiştir. Etken tespit edilen evcil hayvanlarda bulaşmanın büyük oranda insandan hayvana doğru olduğu resmi makamlarca rapor edilmiştir.
Yine son günlerde Çin’e Brezilya’dan ithal edilen tavuk kanatlarında COVID-19 etkeni virüs tespit edildiği yönündeki haberlerin basına yansıması üzerine konuya ilişkin Birliğimizce açıklama yapma ihtiyacı duyulmuştur. Mart ayının başında gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasında da belirttiğimiz gibi, gıdalar bir cisim olarak düşünüldüğünde hastalık taşıyan bir kişi hijyen şartlarına uymadığında gıdaya veya gıda ambalajına etkeni bulaştırması söz konusu olabilecektir. Yapılan değerlendirmeler bu vakada da etkenin tavuk kanatlarına işleme veya taşımada görevli personelden geçmiş olabileceği yönündedir. Zira tavukların COVID-19 etkeni virüse duyarlı olmadıkları ve rezervuarı olmadığı bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.
Ancak özellikle kesimhaneler gibi kalabalık çalışma ortamlarında COVID-19’un çalışanlar arasında yayılması söz konusudur. Bu durum gıda güvenliği riski oluşturabileceği gibi hastalığın personel arasında yayılması neticesinde işgücü kayıplarına ve üretimde aksamalara neden olabilecektir.
Uluslararası kuruluşların ve uzmanların yaptığı açıklamalar COVID-19’un insandan insana damlacık yolu ile bulaşan bir solunum sistemi hastalığı olduğu ve gıda tüketimi yoluyla bulaşmadığı yönündedir.
Birliğimiz Bilim Kurulu tarafından, bu süreçte özellikle hayvansal gıdalar ile ilgili olarak ilave bir halk sağlığı riskinin olmadığı, bu nedenle genel gıda hijyeni tedbirlerinin uygulanmasının yeterli olduğu belirtilmektedir.
- Öncelikle hayvansal gıdalara temas öncesi ve sonrasında eller ve temas eden cisimler iyice yıkanmalıdır.
- Çapraz bulaşmaların önlenmesi için, çiğ tüketilecek gıdalar ile pişirildikten sonra tüketilecek gıdaların hazırlanmasında farklı kesme tahtası, bıçak ve kap gibi mutfak gereçleri kullanılmalıdır.
- Hayvansal gıdaların iyice pişirildikten sonra tüketilmelidir.
Ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği 11 Mart 2020’den itibaren çok ciddi tedbirler alınmış ve COVID-19 ile mücadelede önemli kazanımlar elde edilmiştir. Ancak son günlerde yeni vaka sayılarındaki artış endişe vericidir. Toplumun büyük bölümünde fiziki mesafe, maske kullanımı ve el temizliği bilinci istenilen seviyeye ulaşamamıştır.
Ödenen bedellerin karşılıksız kalmaması, gıda arzında sıkıntı yaşanmaması, okulların Eylül ayında açılması, işletmelerin yeniden kapanmaması, insanımızın işsiz kalmaması, ekonomimizin daha fazla yara almaması, yoğun bakımların dolup taşmaması, yaşlı ve kronik hastalığı olanların bu mücadeleye yenik düşmemesi için COVID-19 tedbirlerine ciddiyetle uyulması gerekmektedir. Bu kapsamda gıda satan her türlü işletmeye büyük sorumluluk düşmektedir. Zira her türlü ihtiyaç ertelenebilmekte ancak gıda ve su tüketiminden vazgeçilememektedir. Dolayısıyla kesimhaneden fabrikaya, büfeden restorana, marketten pastaneye, her türlü gıda üreten, işleyen ve satan işletmelere büyük sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluk gıda güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra personel ve müşterilerin sağlığının korunması ve toplumda COVID-19 tedbirlerinin yaygınlaşması açısından büyük önem taşımaktadır.
Koronavirüs hastalığının özellikle ülkemizde Mart ayının başlarında etkisini göstermiş olması nedeniyle bu yıl birinci üretim olarak adlandırdığımız çiftlikte ve ahırda bir sıkıntı yaşanmamıştır. Ancak ihracatta yaşanan sıkıntılar ve girdi maliyetlerinin artması ve bakım döneminde işçi teminindeki sıkıntılar bu süreçte gıda arzını tehdit eden en önemli unsur olmuştur. Ancak önümüzdeki süreçte gıda üretim ve pazarlama zinciri için daha hazırlıklı olunması gerekmektedir. Zira COVID-19’un Eylül-Ekim ayından sonra da etkisini sürdürebileceği öngörülmektedir.
TVHB olarak diyoruz ki; Güvenli aşı ve antiviral tedaviler bulunana kadar COVID-19 hastalığı ile sürdürülebilir ve disiplinli mücadele hala en öncelikli konudur. Bu nedenle Tek Sağlık kavramı hayata geçirilmeli, multidisipliner bir çalışma ile hastalıkla etkin mücadeleye devam edilirken vatandaşlarımızın da alınan tedbirlere hassasiyetle uymaları gerekmektedir.
Yorum Yazın