Son 50 yılda 36 gölün kuruduğu Göller Bölgesi'nde her biri yılda 750 ton su tüketen büyükbaş hayvanlara alternatif olması amacıyla, Toroslar'da kaybolmaya yüz tutmuş dev keçi türü Honamlı yetiştiriciliği yeniden başladı.
Burdur'da Lisinia Doğa Yaşam Alanı kurucusu Öztürk Sarıca'nın, Karakent Köyü'nde antikanser proje olarak 10 yılı aşkın süre önce başlattığı ve içinde yaban hayatı rehabilitasyon merkezinden tıbbi ve aromatik bitki üretimine, gençlerin doğa sevgisi ve doğal hayat eğitiminden organik tarımsal üretime birçok alanda yürüttüğü projelere, bir yenisi eklendi.
Ciddi kuraklık tehdidi altındaki Burdur Gölü ve etrafındaki Salda ve Çorak gibi göllerin kurumasını engellemek için hayata geçirilen 'Keçi Projesi' ile, bölgede çok yaygın olan büyükbaş hayvancılığın yerine keçi yetiştiriciliğinin artırılması hedefleniyor. Böylelikle yıllık bir ineğin içme ve tükettiği bitkilerin yetiştirilmesinde kullanılan su miktarı bakımından 750 ton su tükettiği bölgede, Torosların özü olan keçi yetiştiriciliğiyle doğanın korunmasının yanı sıra su kaynaklarının da aşırı tüketiminin önüne geçilmek isteniyor.
Mısır ve yonca üretimi suları hızla yok ediyor
Veteriner hekim Öztürk Sarıca, Göller yöresinin son 30 yılda sulak alanlarının bir kısmını küresel ısınma kaynaklı kaybettiğini belirtti. Sarıca, bölgesel anlamda son 20 yılda hızla gelişen büyükbaş hayvancılık ve hayvancılıkla paralel gelişen sulu tarımın (mısır, yonca) kaybedilmemiş sulak alanlar ve göller için (Burdur Gölü) tehlike oluşturduğunu söyledi. Göller yöresinde yapılan gölet ve sondajların en çok mısır ve yonca tarımı için kullanıldığına dikkat çeken
Sarıca, şöyle dedi:
"Mısır ve yonca büyükbaş hayvancılıkta kaba yemin, dolayısıyla karlılığın olmazsa olmazı. Sulak alanların hızla yok olması, Burdur Gölü'nün kuruması, yöresel anlamda su kıtlığı ve çevre kirliliği yaratacaktır. Bunun sonucu olarak da yöredeki insanlar hastalanacak ya da yöreyi terkedecektir. Önümüzdeki 30-40 yıllık süreçte küresel ısınma verileri ve büyükbaş hayvancılıkta tüketilecek tahmini su verileri yöredeki birçok sulak alan ve Burdur Gölü'nün tamamen kuruyacağı ya da minimum seviyelere ineceği şeklindedir."
Köylüye alternatif geçim kaynağı
Gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya için, suyun 'olmazsa olmaz' olduğuna dikkat çeken Sarıca, Lisinia'nın 12 yıldan beri gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya için projeler ürettiğini söyledi. Yöre halkının en önemli geçim kaynağının büyükbaş hayvancılık olduğunu belirten Sarıca, Sondajların yasaklanması, göletlerin boşaltılması yöre insanını cezalandırmak anlamına gelecektir. Çünkü su olmazsa mısır ve yonca yetiştiremeyecek, hayvanları aç kalacak, para kazanamayacak ve yöreyi terk edecektir" dedi.
Bu yüzden Lisinia'nın halkın para kazanabileceği büyükbaş hayvancılığa alternatif projeler ürettiğini dile getiren Öztürk Sarıca, En önemlisi şu an Expo 2016 Antalya'da gösterimde olan aromatik bitki projesidir. Lavanta Deresi Projesi ile kurumuş olan Çorak Göl yağışsız geçen sonbahar kış ve bahar aylarına rağmen su tutmuştur ve flamingolara ev sahipliği yapmaktadır. Lisinia Proje gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya sloganıyla hem geleceğimizi yeşertmek hem de yöre halkının para kazanarak yöresini terketmemesi için çalışmalarını sürdürmektedir" diye konuştu.
Büyükbaşa alternatif keçi
Öztürk Sarıca, büyükbaş hayvancılığa alternatif aromatik bitki projesinden sonraki en önemli projesinin ise küçükbaş hayvancılık, keçi projesi olduğunu açıkladı. Keçi projesiyle başlangıçta 200 keçi ile gösterim projesi hazırlandığı ve bölgede sunumlar yapıldığını dile getiren Sarıca, ayrıca Toroslar'a özgü ve kaybolmaya yüz tutmuş Honamlı keçisi yetiştiriciliğine de başladıklarını kaydetti. Bir Honamlı keçisinin 70-90 kilo ağırlığa ulaştığını anlatan Sarıca, aylık 216 litreye kadar da süt verebildiğini dile getirdi.
Keçinin faydaları
Sarıca, keçi projesinin faydalarını ise şöyle sıraladı:
Büyükbaş hayvancılığa alternatif bir projedir. Kaba yem ihtiyacını sulu tarımdan karşılamadığı için göller yöresinin sularına katkısı olur. Yola yakın alanlar ve ormanlarda kurumuş otları yediği için yangınlara engel olur. Ülkemiz mera alanları kısıtlı olduğu için ekolojik üretim (doğal üretim) hayvancılıkta kısıtlıdır. Keçi projesinin yaygınlaşmasıyla ülkenin süt ve özellikle et ihtiyacı doğal yollardan karşılanmış olacaktır. Ülkemiz insanının bir kısmının hayatı konar göçerlik üzerine kuruludur. Bu insanlara keçi tekrar kazandırılmış olacaktır. Eski Türk ve Osmanlı geleneklerinde, düğünlerinde, kurbanlarında keçinin ayrı bir yeri vardır. Bu projeyle yok olmaya yüz tutan pek çok gelenek geri kazanılmış olacaktır. Keçiler ağaçlık alanlarda ağaçların alt dallarını yiyerek budama işlemini yapmaktadır, bu da ormanlarımıza katkıdır. Keçiler otladıkları alanlara idrar ve dışkılarını bıraktıkları için doğal gübreleme yaparak topraktaki organik madde miktarını artırmaktadır. Bu proje ile tarım susuz olarak (yulaf, arpa, buğday, çavdar) yapılacak, keçiler bu tarlalarda otlayacak, zaman zaman da vejetasyonunu tamamlamış ormanlık alanlarda otlatılarak doğa ekonomisine geçiş sağlanacaktır. Göller yöresine özgü kaybolmaya yüz tutmuş Honamlı ırkı keçilerin çoğalması sağlanarak bu konuda gen muhafazası çalışmaları yürütülecektir. Keçiler kendi öz kültürümüzdür, ilerlemiş toplumların tamamı öz kültürüne sahip çıkmış toplumlardır. Keçi projesi ile şehirden kırsala göçün önü açılmış olacak ve insanlar keçi yetiştiriciliğinden para kazanacaktır."
Yorum Yazın