Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin Ramazan ayında gıda fiyatları ve tarım politikası ilgili yazılı açıklama yaptı.
Geçen yıl Ramazan ayı sırasında kuraklık ve ihracattan kaynaklanan arz yetmezliği gibi nedenlerden ötürü fiyatları artan un, bakliyat ve meyve-sebze ürünlerinde bu yıl bolluk var.
Hububatta hasadın başladığı şu günlerde Çukurova bölgesinde hububat üretiminde geçen yıla göre yüzde 30'un üzerinde artış saptandı.
Hasadı başlamış olan mercimekte de rekoltenin 350-400 bin ton arasında olması bekleniyor.
Hasadı Ağustos ayında başlayacak nohut, fasulye, çeltik (pirinç) ürünlerde de geçen yılın üzerinde bir rekolte elde edileceği kesinleşti.
Bu durum üretici fiyatlarına da yansıdı ve fiyatlarda yüzde 10 civarında bir düşme oldu. Fiyatlardaki düşmenin önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor.
Öte yandan, bu yıl Mayıs ayında yaş sebze ve meyve ihracatında yüzde 13 oranında azalma olması dolayısıyla iç piyasada ürün bolluğu oluştu; bu duruma bağlı olarak üretici fiyatları geriledi. Düşme oranı narenciyede yüzde 44, taze sebzede yüzde 17'yi buldu. Taze meyvede de ihracatta artış olmasına rağmen ürün bolluğundan dolayı fiyatlar düştü.
Arz açısından zaman zaman sıkıntı yaşanan kırmızı ette ise Ramazan ayında artması beklenen talep nedeniyle fiyatlarda bir miktar yükselme olabilir. Bu durumda talebin beyaz ete yönelmesi halinde arzda bir sıkıntı yaşanması beklenmiyor.
TÜKETİCİ FİYATLARI DENETLENMELİ
Bu saptamalarımızın üretici fiyatları ile ilgili olduğunu belirtmekte yarar var.
Bilindiği gibi ülkemizde aracı kâr oranlarının yüksekliği ve özellikle Ramazan ayında talepte artış beklentisine bağlı olarak spekülatif fiyat hareketlerinin görülmesi dolayısıyla üretici fiyatlarında düşmenin görüldüğü koşullarda bile tüketici (market) fiyatlarında önemli artışlar olabilmektedir.
Böyle durumlarda bu artışın üreticilerden kaynaklanmadığının ve haklı bir gerekçesi olmadığının tüketicilerimiz tarafından bilinmesini istiyoruz.
TARIM SEKTÖRÜ IMF PROGRAMI İSTEMİYOR
7 Haziran seçimlerinin ardından mevcut AKP tek parti hükümetinin yerini bir koalisyon hükümetine bırakması kesinleşmiştir.
Tarım sektörü olarak yeni kurulacak hükümetten beklentilerimizin başında yıllardan beri haksız bir biçimde kesilen destekleme fonlarının yasanın öngördüğü sınıra yükseltilmesi gelmektedir. Bilindiği gibi Tarım Yasası, yıllık bütçeden tarımsal destekleme fonlarına ayrılan miktarın Milli Gelirin yüzde birinden az olamayacağını öngörmektedir. Ne var ki on yıla yakın bir zamandır çiftçiye verilen destekleme miktarı bu miktarın yarısı civarında kalmaktadır. Prim ve girdi sübvansiyonları şeklinde verilen yetersiz miktar ise mazot ve gübre başta olmak üzere tarımsal girdilerdeki yüksek vergi oranı dolayısıyla geri alınmaktadır.
Bir diğer önemli sorun da desteklemenin yetersizliği nedeniyle tarımsal üreticilerin finansman sorununu yıllardan beri bankalardan aldıkları kredilerle karşılamalarından doğan borç sorunudur. Birikmiş olan kredi borçları, elektrik borçlarının da eklenmesi nedeniyle çiftçiyi yatırım yapamaz hale getirmiştir. Elektrik borcu olanların borçlarının alacakları destekleme primlerinden kesilmesi ise durumu daha vahim hale getirmektedir.
Ekonominin genel gidişinde de bazı sıkıntılar olduğu malumdur. Meseleye yalnızca borç tahsili açısından bakan IMF gibi kurumların, bu sıkıntının giderilmesi için üretimin artırılması yolunu değil, mevcut desteklerin de kesilmesi yolunu tercih ettikleri bilinmektedir. 2001 krizi öncesinde bu hatalı yaklaşım benimsenmiş ve kriz bu yaklaşımdan doğmuştur. O dönemde Meclis dışından ekonomiden sorumlu bakanlığa getirilen ve IMF politikalarını acımasızca uygulayan Kemal Derviş'in yeniden ortaya çıkması ve ekonomide sorumluluk alacağını açıklaması tarım sektörü temsilcileri olarak bizleri endişelendirmektedir.
Yeni kurulacak hükümette hangi partiler yer alırsa alsın, tarımla ilgili politikaların belirlenmesinde Meclis üyesi olmayan, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlardan tayin edilen kişilerin belirleyici olmasını son derece sakıncalı buluyoruz. Yeni hükümet, tarım politikalarını belirlerken tarım sektörü temsilcilerinin görüş ve önerilerini almalıdır. Bu durum, özellikle içinde bulunduğumuz sıkıntılı dönemde çok önemlidir. Yeni hükümetten beklediğimiz yaklaşım budur.
Yorum Yazın