Piyasa doydu, sanayici süt almak istemiyor. Tüketici, yüksek fiyattan şikayet etti. Sektörün bir kısır döngüye girdiğini belirten Eskiyörük, '35 yıldır sektörün içindeyim. Böyle bir durum görmedim. Önlem alınmazsa sonbaharda feci bir süt kriziyle karşı karşıya kalabiliriz' dedi
Süt üreticilerinin sürekli zarar ettiğini ifade eden Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, 'Piyasa doyduğu için sanayici süt almak istemiyor, tüketici ürün fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi, büyük bir kısır döngüye girildi. 35 yıldır bu sektörün içerisindeyim böyle bir dönem görmedim. Süte talebin en yüksek olduğu zamanlardayız. Geçtiğimiz yıllarda bu dönemlerde sütün başında rekabet olurdu bu yıl yaprak kıpırdamıyor. Önlem alınmazsa sonbaharda feci bir süt kriziyle karşı karşıya kalabiliriz' dedi.
Büyük zamlar geldi
haberekspres.com'dan Gamze Geçer'in haberine göre; Son günlerde üreticinin çiğ süt fiyatını yükseltme talebiyle yeniden gündeme gelen süt sektöründe işler yolunda gitmiyor. Son 1 yılda çiftçinin en büyük girdilerinden olan mazot % 32, süt yemi % 36, saman % 40, sılaj % 16 ve yonca yüzde 40 zamlanırken çiğ süt fiyatı % 9, et kesim fiyatı ise % 6 artırıldı. Sektör temsilcileri bu şartlarda üretimin sürmesinin mümkün olmadığını belitirken, süt fiyatlarının belirlenmesinde bu zamların da dikkate alınmasını talep ediyor. Eskiyörük, yaptığı açıklamada, çiğ süt fiyatlarının artması gerektiğini ancak beklenen fiyat artışının bir türlü gerçekleşmediğini söyledi.
Üretimi bırakıyorlar
Maliyetlerin çok arttığını ve çiftçinin bu şartlarda üretim yapmasının imkansız olduğunu vurgulayan Eskiyörük, 'Sanayici penceresinden bakarsak şu an önemli bir fiyat artışı olması durumunda sanayiciler süt alımını azaltmak zorunda kalacak, kriz daha da büyüyecek. Üretici penceresinden bakarsak bugünkü şartlarda sürekli zarar ediyor. Birkaç ay önce 12-13 bin liraya satılan inekler yarı fiyatına düştü. Şu an herkes çiftliğini boşaltmaya başladı yani üretimi bırakmaya başladı' şeklinde konuştu.
Tüm sorunların temel nedeninin plansız üretim olduğuna dikkati çeken Eskiyörük, Türkiye'nin hayvancılık anlamında çıkmaza girdiğini belirtti.
Küçük Menderes çölleşiyor
Ülkede et açığının ve süt fazlalığının bulunduğunu dile getiren Eskiyörük, 'Hayvan sayısını arttırırsak o zaman süt miktarı da artıyor, kriz oluyor. İhtiyacımız olan süt miktarı kadar hayvan varlığı belirlersek et ihtiyacını karşılayamıyoruz. Acil önlemler alınmalı. Eğer turizmin olduğu dönemde ayranın, yoğurdun en fazla tüketildiği ayda süte talep yok ise ve 1.53'ten sütü zor satıyorsak, üretim maliyetlerini karşılayamıyor, zarar ediyorsak durum vahim demek. Üretici emeğinin karşılığını alabilmesi için şu anda 1 litre çiğ sütün fiyatı 1.80 TL olması gerekiyor' diye konuştu.
Tarım sektöründe de işlerin iyi gitmediğini ve kuraklığın sektörü etkilediğine değinen Eskiyörük, Türkiye'nin en verimli tarım arazilerinden olan Küçük Menderes Havzası'nın çölleşmeye başladığını kaydetti.
Yer altı sularının da birer birer kesildiğine dikkati çeken Başkan Eskiyörük, 'Su olmadan ot olmaz, ot olmadan et ve süt olmaz. Gıda olmadan hayat olmaz. Türkiye'nin yapısına uygun bir ulusal bir tarım politikası oluşturulmalı' dedi.
Para verme, para kazandır
Tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye'nin tarım ithalatı yapmasının çok üzücü bir durum olduğunu belirten Eskiyörük, konuşmasına şu şekilde devam etti: 'Tarım, Türkiye'nin kalkınması için en önemli sektör. Fakat ülke olarak biz, henüz yolumuzu oluşturamadık. % 70 aile işletmelerinden oluşan Türkiye tarım ve hayvancılığında, bu küçük aile işletmeleri ile Avrupa Birliği'ne giremeyeceğimizi, kaliteli üretim yapamayacağımızı, dünya pazarı ile rekabet edemeyeceğimizi bu işletmelerin maliyetlerinin yüksek ve kalitelerinin düşük olduğunu savunan bir zihniyet var. Ben bu zihniyetin karşında Tire Süt Kooperatifi'nin tüm sorunları çözdüğünü ve kooperatifleşmemiz gerektiğini haykırıyorum. Çünkü şirket tarımcılığı Türkiye için çok tehlikeli. Tam aksine küçük işletmeleri yok ederek yeni büyükler yaratmaktansa, bu işletmeleri kooperatif çatısı altında birleştirerek büyük ölçek haline getirmemiz gerektiğine inanıyorum. Birleşmiş Milletler, bir kaç yıl önce kooperatifçilik yılı, ardından da küçük aile işletmeciliği yılı ilan edildi. Çünkü dünyada doğrunun bu olduğu anlaşıldı ve dünya bunun doğruluğunu sadece ekonomik açıdan değil, toplumsal barış açısından da kabul etti. Böylece benim 25 yıldır verdiğim mücadelede ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı. Ancak Türkiye'deki bu sistem içerisinde, dilek ve temennilerle kooperatifçiliğin gelişmesi mümkün değil. Öncelikle kooperatifçiliğin devlet tarafından teşvik edilmesi gerekiyor. Bunun için desteklemeler; yardım anlayışıyla değil, üretimin planlanması, verimliliğin ve kalitenin arttırılması, tarım sektörünün iyileşmesi ve gelişmesi, gerektiğinde piyasaya müdahale edilmesi, üretici ve tüketicinin korunması, çiftçiliğin güvenceli bir meslek olması gibi yapısal sorunların çözümünde bir unsur olarak kullanılmalıdır. 'Çiftçiye para veren değil, para kazandıran ulusal bir tarım politikası' oluşturulmalı.'
Yorum Yazın