TZOB Genel Başkanı Bayraktar: Pamukta fiyat düşmeye başladı. Acilen hasada girmeden tedbir alınmalı. Pamuk primi kilogramda 80 kuruştan 120 kuruşa çıkarılmalı, dekara 500 kilogram kota uygulamasından vazgeçilmeli
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ağustos ayında üretici ve market fiyatları arasındaki farkın yüzde 342,08 ile en fazla patlıcanda görüldüğünü, üreticide 61 kuruş olan patlıcanın, markette 2 lira 70 kuruşa satıldığını bildirdi.
Bayraktar, Ağustos ayı itibarıyla üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını, üretici-market fiyat farklarını, fiyatlardaki değişimlerin nedenlerini açıkladı, üreticinin beklentilerini dile getirdi, yaklaşan pamuk hasadını değerlendirdi.
Market fiyatlarında Ağustos ayında, 6 üründe fiyat değişimi görülmezken, 14 üründe azalma, 18 üründe ise fiyat artışı gerçekleştiğini belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Markette, marul, kuru fasulye, nohut, kuru üzüm, kuru incir ve zeytinyağı fiyatında değişim olmadı. Fiyat düşüşü markette yüzde 27,40 ile en fazla kuru soğanda meydana geldi. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 16,47 ile şeftali, yüzde 15,16 ile domates izledi. Fiyat düşüşü sivri biberde yüzde 14,15, patateste yüzde 12,33 oldu.
Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 47,13 ile kabakta oldu. Kabaktaki fiyat artışını yüzde 43,34 ile salatalık, yüzde 16,67 ile yeşil fasulye takip etti. Fiyat artışı Antep fıstığında yüzde 12,38, limonda yüzde 11,27 düzeyinde gerçekleşti.”
-Üretici fiyatları-
Üretici fiyatlarında ise; Ağustos ayında 7 üründe fiyat değişimi görülmediğini, 11 üründe azalma, 12 üründe ise fiyat artışı meydana geldiğini bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Üreticide maydanoz, yeşil soğan, limon, elma, pirinç, kuru kayısı ve zeytinyağı fiyatında değişim olmadı. Fiyat düşüşü üreticide yüzde 64,29 ile en fazla kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 45,49 ile domates, yüzde 40 ile sivri biber izledi. Fiyatlar patateste yüzde 39,73, havuçta yüzde 33,33, yeşil mercimekte yüzde 30,20, şeftalide yüzde 28,57, patlıcanda yüzde 23,75, kuru üzümde yüzde 16,67, nohutta yüzde 14,56, marulda yüzde 11,54 geriledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 89,47 ile salatalıkta meydana geldi. Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 33,33 ile kuru incir, yüzde 25 ile fındık izledi. Fiyat artışında bu ürünleri yüzde 24,68 ile yumurta, yüzde 24,32 ile Antep fıstığı, yüzde 21,20 ile kuru fasulye, yüzde 14,47 ile yeşil fasulye takip etti.”
-Üretici fiyatlarındaki değişimin nedenleri-
Üretici fiyatlarındaki artış ve düşüşlerin nedenlerini değerlendiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Salatalıkta ve kabakta üretim maliyetlerini kurtarmayan fiyatlar, sökümlere neden oldu. Bu durum da arzı düşürdüğü için fiyatları artırdı. Kalite ve verimin iyi olduğu kuru incirde yeni sezon ürün fiyatı devreye girince, fiyatlarda artış görüldü. Fındıkta Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fiyat açıklayarak piyasaya girmesi üretici fiyatlarını artırdı. Antep fıstığında ise yok yılı olması nedeniyle rekoltede yaşanan düşüş, fiyatlarını bir miktar yukarıya çekti. Kuru fasulyede yeni başlayan hasat nedeniyle tam oturmayan piyasa fiyatları, geçen sezona göre artış gösterdi. Yeşil fasulyede yağışların ürünü olumsuz etkilemesi fiyatları artırdı. Kuru soğanda geçen yıla göre artan ekim alanları ve hasat edilen ürün miktarındaki artış, fiyatları düşürdü. Domateste hasat edilen ürün miktarındaki artışa karşın alımların yavaş olması, ihracattaki durgunluk fiyatlarda düşüşe yol açtı. Sebzelerde hasadın yoğun olduğu bir dönem olmasının yanı sıra tüccarın alımlarda yavaş davranması sivri biber, patlıcan, patates gibi ürünlerde fiyatlarda düşüşe neden oldu. Havuçta talepteki daralma, fiyatları aşağı çekerken, şeftalide hasat edilen ürün miktarındaki artış fiyatlarda gerilemeye yol açtı. Aşırı yağışların kaliteyi olumsuz etkilemesi nedeniyle yeşil mercimek fiyatlarında da düşüş meydana geldi. Nohutta ise geçen yıla göre ekim alanlarındaki artışa bağlı olarak yeni sezon fiyatlarında düşüş yaşandı. Kuru üzümde, yeni sezonla birlikte fiyatlarda gerileme oldu.”
-Üretici-market fiyat farkı-
Ağustos ayında üretici ve market fiyatları arasındaki farkın, yüzde 342,08 ile en fazla patlıcanda görüldüğünü vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Patlıcandan sonra fiyat farkı sırasıyla, elmada yüzde 308,33, kuru kayısıda yüzde 307,25 oldu. Bu ürünleri, yüzde 291,85 ile nohut, yüzde 283,20 ile kuru soğan, yüzde 274,94 ile domates, yüzde 268,60 ile sivri biber takip etti.
Patlıcan 4,4 kat, elma ve kuru kayısı 4,1 kat fazlaya tüketiciye ulaşmaktadır. Bu oran, nohutta 3,9, kuru soğanda 3,8, domateste ve sivri biberde 3,7 kattır.
Üreticide, 61 kuruş olan patlıcan 2 lira 70 kuruşa, 1 lira 52 kuruş olan elma 6 lira 21 kuruşa, 10 lira olan kuru kayısı 40 lira 73 kuruşa tüketiciye satılmaktadır.
Yine üreticide, 2 lira 70 kuruş olan nohut 10 lira 58 kuruşa, 50 kuruş olan kuru soğan 1 lira 92 kuruşa, 73 kuruş olan domates 2 lira 72 kuruşa, 98 kuruş olan sivri biber 3 lira 59 kuruşa tüketiciye sunulmaktadır.”
Görüldüğü gibi üretici market fiyatları arasındaki makasta sorun devam ettiğine dikkati çeken Bayraktar, “tarladan markete olan zincirin kısalması, çiftçimizin emeğinin karşılığını alabilmesi, tüketicilerimizin de uygun fiyatla ürün tüketebilmelerinin sağlanmasının yolu kuşkusuz ekonomik örgütlenmeden ve planlı üretimden geçiyor. Üretim planlaması yapılamamasının sıkıntısını düşen fiyatlar nedeniyle üreticilerimiz yaşamaktadır. Her zaman her basın toplantımızda söylüyoruz. Özellikle hem bizim emeğimizin karşılığını alabileceğimiz bir fiyattan üretim yapabilmemiz hem de tüketicinin uygun fiyattan tüketebilmesi planlı üretimden ve ekonomik örgütlerin güçlü olmasından geçiyor. Maalesef bunu yapamıyoruz uzun yıllardır planlamayı da beceremedik. Dolayısıyla üretici örgütlerini de ekonomik manada güçlü hale getiremedik. Bu sorunları da yaşamaya devam ediyoruz” dedi.
-“Doğal afetler üretimi fevkalade olumsuz etkiledi”-
Yine de üreticinin, her türlü zorluğa rağmen bu yıl da üretimini sürdürdüğünü vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Özellikle bu yıl, doğal afetler, çok sayıda çiftçimizi olumsuz etkilemiştir. Üreticimizin başına gelmeyen kalmadı. Çiftçimiz, aşırı yağıştan, kuraklığa, selden doluya, don afetinden fırtınaya, hortuma, su baskınına kadar ardı arkası kesilmeyen afetlere maruz kaldı. Doğal afetler üretimi fevkalade olumsuz etkiledi. Meydana gelen yağışlar özellikle tarla ürünlerinde ve açıkta yetiştirilen sebze ve meyvelerde hastalık ve zararlıların çoğalmasına, ürün kayıplarına yol açtı.
Doğal afetlerden çok sayıda ilimizde, buğday, arpa, fındık, kırmızı ve yeşil mercimek, nohut, kuru ve yeşil fasulye, zeytin, kayısı, üzüm, elma, armut, Antep fıstığı ve ceviz gibi ürünler olumsuz etkilendi.
Son bir yılda olay bununla da kalmadı. Geçen yıl Nisan ayından itibaren döviz kurlarında yaşanan dalgalanma ve kura bağlı olarak enflasyonda görülen yükselme, çiftçimizi olumsuz etkiledi.
Çiftçimizin kullandığı bütün girdilerde, gübresinden, mazotuna, elektriğinden zirai ilacına, sulama ücretlerinden, tohum, yem fiyatlarına kadar hepsinde yüksek fiyat artışları görüldü.
Fiyatlardaki yıllık artış, gübrede yaklaşık yüzde 60’ın, elektrikte yüzde 76’nın, zirai ilaçta ise yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşti.”
-“Üreticimiz mağdur durumdadır”-
Ayrıca tarımsal kredilerde cari faiz oranlarının yükseldiğini çiftçinin finansman maliyetlerinin de arttığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tabii afetlerin üst üste her yıl yaşanması da ertelenen borçların ödenmesini imkansız hale getirmiştir.
Üreticimiz mağdur durumdadır. Borçlu durumdadır.
Dolayısıyla biz bu yıl üreticilerimizin, özellikle doğal afetten etkilenen üreticilerimizin kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz. Çünkü vade süreleri de geldi. Bankalar da alacaklarını tahsil etmeye çalışıyorlar. Üreticilerimizden bize çok yoğun talep var. Borçlarının bir kararname ile tekrar yapılandırılmasını talep ediyorlar.
Üstelik, 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla takip hesaplarında izlenen tarımsal kredi borçları ile çeşitli afetlerden yüzde 30’un üzerinde zarar gören çiftçilerimizin yapılandırılan borçlarının ilk taksit ödemelerinin Ekim ayında yapılacak olması çiftçimizi zorlayacaktır.
2019 yılı içinde yaşanan afetlerden etkilenen çiftçilerimizin kredi borçlarının ertelenmesini sağlayacak kararname çıkarılmalıdır. Çiftçimize yeni finansman imkanı verilmelidir.
Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmelidir.
Destekler artırılmalıdır.”
-“Sütte kazan kazan olmalı”-
Yine süt fiyatları ile alakalı sıkıntıların devam ettiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Süt üreticimiz sıkıntı içinde. Sütte kazan kazan olmalı. Üretici de kazanmalı, sanayici de. Halen litrede 1 lira 83 kuruş olan çiğ süt fiyatları acilen yükseltilmeli. Piyasa fiyatları bu durumda. Tabii bu sürdürülebilir bir durum değil. Her zaman söylüyoruz süt/yem paritesinin 1,5 olması lazım. Yani üreticimiz 1 kilo sütle 1,5 kilo yemi rahatlıkla alabilmelisiniz. Ama şuan parite 1 civarında görünüyor. 1,5 paritenin karşılığı olan fiyat da 2 lira 53 kuruştur. 2 lira 53 kuruşa süt fiyatlarını acilen çıkarmamız lazım.
Süt hayvanlarının kesime gitmemesi için süt hayvancılığının sürdürülebilir olması için bu fiyat olması gereken fiyattır. Süt hayvanlarının bir kısmı kesilmiştir. Önümüzdeki süreçte süt hayvanları kesime gidebilir. Acilen süt fiyatlarının yukarıya çekilmesi gerekiyor.”
-Elektrik-
Elektrikle alakalı sorunları olduğunu, son 1 yılda elektrik fiyatlarının yüzde 76,4 civarında arttığını bildiren Bayraktar, şöyle dedi:
“Son bir yılda yüzde 76,4 artan elektrik fiyatları çiftçimizi oldukça zorlamaktadır. Şunu anlamakta güçlük çekiyoruz Mesken abone grubu, fon, pay ve vergi dahil elektriğin kilovatsaatine 60,3 kuruş öderken, ülkenin gıda güvencesini sağlayan çiftçimizin 70,17 kuruşa elektrik almasının izahı yoktur. Bu izaha muhtaç bir durumdur. Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Elektrik maliyetlerimiz muhakkak suretle aşağı çekilmelidir. Türkiye’yi gezdiğimizde şunu görüyoruz. Üreticimiz cazibe suya kavuşmuş değil. Halen yer altından motorlarla su çekiliyor. Geçenlerde Manisa’da Sarıgöl’de idim. Toplantı yaptım. Müthiş, harika üzüm bağları var.
‘En önemli probleminiz nedir’ diye sordum, dediler ki ‘suya ulaşamıyoruz. 300 metreden, 500 metreden suyu çekiyoruz. Bunun da bize elektrik maliyeti fevkalade yüksek’ dediler. Yaklaşık 2 milyon hektar araziyi daha sulamaya açamadık ve çiftçimizi de bu alanlarda cazibe suyla tanıştıramadık.
Dolayısıyla 300 metreden 500 metreden su çektiğimizde bunun çok ciddi bir elektrik maliyeti var ve üreticimiz buna dayanamıyor.
Öyle zaman geliyor ki sattığı ürün elektrik borcunu karşılamıyor. Muhakkak suretle elektrik fiyatlarında bir indirim bekliyoruz.
Tarımın tamamında elektrik fiyatları makul düzeylere indirilmeli, yüzde 18 olan KDV sıfırlanmalı, yüzde 1 Enerji Fonu ve yüzde 2 TRT payı kaldırılmalıdır.
Bunları talep ediyoruz. Sahada üreticimiz acil olarak elektrik fiyatlarına indirim istiyor. Biz de bunu hükümetimizden talep ediyoruz.
Üreticilerimizin her ay elektrik faturası ödemesine imkan yoktur.
Ürünlerin hasat dönemi dikkate alınarak yılda bir ya da iki defada tahsilat yapılmalı, teminat isteme uygulamasından vazgeçilmelidir.”
-“Pamukta acilen hasada girmeden tedbir alınmalı”-
Lifiyle, çiğidiyle, linteriyle, küspesiyle ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayan, hasadın başlamak üzere olduğu pamuk konusuna da toplantıda değinen Bayraktar, şunları söyledi:
“Pamuk niçin önemli, tekstil sanayinin kullandığı bir ürün. Bunun ötesinde çok fazla ithalat yaptığımız bir ürün. Son 10 yıla (2009-2018 dönemi) baktığımızda 14,8 milyar dolarlık pamuk ithalatı yapmışız. Son 1 yılda da yaklaşık 750 bin ton civarında pamuk ithal etmişiz ona da 1,4 milyar dolar ödemişiz.
Biz bunu içeriden karşılamak istiyoruz. Hala üretimin tüketimi karşılama oranı yüzde 60’lar seviyesindedir. Üreticimizin imkanları artırıldığında gerekli destekler verildiğinde çok rahatlıkla Türkiye’nin pamuk üretimini bizim çiftçimiz sağlayabilir.
Pamuk üreticilerimizin ciddi sıkıntıları başlamıştır. Pamukta fiyat düşmeye başladı.
ABD ile Çin’in ticaret savaşları var. Bunun dışında dünyada pamuk stokları fevkalade fazla. Üretimde artış bekleniyor. Bu durum, dünyadaki pamuk fiyatlarını aşağı çekmiştir. Uluslararası piyasada yaklaşık 5 aylık sürede pamuk fiyatlarında yüzde 26’ların üzerinde düşüş var. Bu Türkiye’deki piyasalarda pamuk fiyatlarında yansımıştır fiyatlar aşağı düşmeye başlamıştır. Hasatla birlikte fiyatların daha da düşmesi bekleniyor.
Hasat da aşağı yukarı 10-15 gün sonra başlayacak. Üreticimiz fiyatların daha aşağı düşmesinden fevkalade tedirgindir. Pamuk hasadına çok az bir süre kala dünya pamuk fiyatlarındaki ciddi düşüş, maliyetleri oldukça yüksek olan üreticilerimizi endişelendirmektedir. Bu şartlarda seneye kimse pamuk ekemez.
Bununla ilgili de hükümetimizin tedbir almasını istemektedir. Acilen hasada girmeden tedbir alınmalı.
Aksi takdirde ne olur? Bu tedbiri almazsak geçen yıl bir miktar artmış olan pamuk üretimi önümüzdeki yıl daha çok düşecektir. Daha aşağılara inecektir. Üreticimizin talebi şudur, 80 kuruş olan primlerin 1 lira 20 kuruşa çıkarılmasını istemektedir. Pamuğunu satan üreticinin primi hemen ödenmelidir. Bunun dışında primleri esas alan 500 kilogram civarında bir kota pamukta uygulanıyor. Bu kotanın da kaldırılmasını üreticimiz talep etmektedir. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Ülke ihtiyacını olan pamuğun çiftçimiz tarafından üretilmesini sağlamalıyız. Bunun için de üreticilerimizin taleplerini dikkate almak durumundayız.”
Bayraktar, pamukta sıfır gümrüğün önemli bir sorun olduğunu, Dünya Ticaret Örgütü uygulamaları nedeniyle gümrük vergilerinin artırılmadığını, bu nedenle sanayicilerin Yunanistan’dan çok ucuza pamuk almak için bağlantı yaptıklarının öne sürüldüğünü belirtti.
Hasadı yaklaşan çeltikle ilgili de “üreticilerimiz, çeltik hasadı yaklaşırken çeltik maliyetini dikkate alan bir fiyatla TMO’nun piyasaya girmesini talep etmektedir. Biz de bunu hükümetimizden talep ediyoruz. İnşallah iyi bir fiyatla TMO çeltik alımlarına başlar” dedi.
-Sorulara yanıtlar-
Bayraktar, toplantıda, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Şemsi Bayraktar, bir gazetecinin, “Makas açılır dediniz bu makasta spekülatörlerin rolü nedir? Spekülatörlerin rolü büyük müdür?” şeklindeki bir soru üzerine şunları söyledi:
“Spekülatörlerin rolü her zaman olmuştur. Arz talebe bağlı olarak, arzın azaldığı dönemlerde spekülatif faaliyetleri her zaman yaşıyoruz. Bizim söylemeye çalıştığımız, bu spekülatif faaliyetlere de meydan vermeyecek şekilde muhakkak suretle bir üretim planlaması ve üretici örgütlerinin güçlü hale gelmesi ve piyasaya girmesidir. Bu önem arz ediyor. Bütün bunlar aynı zamanda belli üretim alanlarında bir üretim artışı da meydana getirecek. Ve her alanda her ürün yetişmeyecektir. Bıraktığınız zaman çiftçiyi ekonomik şartlar müsait olsun olmasın her alanda üretim yapıyor. Her alanda üretim olmaz. Bazı alanlarda bazı ürünler çok verimli sonuç veriyor. O alanlarda o ürünleri desteklemek ve o ürünlerde verimli sonuç almak lazım. Ama her hâlükârda şunu görüyoruz. Biz planlamayı başaramazsak mesela domates bu sene para etmez seneye para eder. Sivri biber bu sene para eder. Seneye etmez. Niye çünkü geçen sene üretim azdır bu sene para etmiştir. Bu sene para etse seneye düşer. Dolayısıyla birçok üründe bu sorunu, arz talep dengesizliği yaşıyoruz. Bunun önüne geçmenin yolu da planlamadır. Özellikle meyve ve sebze üretiminde de ve hayvancılık sektöründe de hayvansal üretimde üretici örgütlerinin fonksiyonel olması ve devreye girmesi fevkalade önem taşıyor.”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, çiğ sütle ilgili bir soru üzerine şöyle dedi:
“Son rakamlarda süt ürünlerinde tüketim bir miktar düşmüş görünüyor. Süt fiyatları düşüyor ama market fiyatlarında süt ürünlerinde bir düşme yok. Burası önemli. Madem talepte bir yavaşlama var, bunun tüketici fiyatlarını aşağıya doğru indirmesi lazım. Zaten sektördeki problemimiz bu. Bizim hep anlatmaya çalıştığımız bu. Sektörde kazan kazan yok. Sütte kazan kazan olmalı. Yani üretici de kazanmalı, süt alımlarını değerlendiren ve tüketiciye ulaştıran sanayici de kazanmalı. Biz üretici ve sanayici entegrasyonunun sağlanması ve bir talep yaratması açısından süt sanayinin gelişmesini her zaman olumlu gördük ve destekledik. Ama sanayicimiz tesis üzerine tesis yaparken ben de 5 yıl da bir süt hayvanlarımı kesime götürüyorsam o zaman burada kazan kazan yok demektir. Yani bir taraf kazanıyor bir taraf kazanamıyor demektir.
Bizim geçmişte süte bir müdahale kurumu kurulmasını talep etmemiz bununla alakalı. Talebimiz üzerine Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu haline getirildi. Bir müdahale kurumu olarak devreye girdi. Bundan 1-2 sene evvel süt fiyatları 70 kuruşa düştüğünde sanayicimiz süt fiyatlarını artıracağız demişti. Sanayiciye destek verilmesine rağmen süt fiyatları yukarıya çıkmamıştı. Dönemin bakanı Et ve Süt Kurumu’nu devreye sokmuş, süt fiyatları 1 lira seviyesine çıkmıştı. Süt hayvanlarının bir kısmını o sebepten kesilmekten kurtardık. Ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı.
Bugün geldiğimiz noktada yine ben sanayicimize sesleniyorum. Bu sektörde muhakkak suretle taraflar kazanmalıdır. Sektörün sürdürülebilirliği bununla alakalıdır. Yani üretimi yok ederseniz, yarın sanayicimiz ham maddeye ulaşmakta zorluk çeker. Artık her şeyi yurt dışında çok rahat bir şekilde bulurum, çok ucuza getiririm deme imkanı, şansı kalmamıştır.
-“Üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur”-
Dolayısıyla üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur.
O zaman ne yapacağız? Ben buradan Et Süt Konseyi’ne de sesleniyorum. Parite 1’ler seviyesinde. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Süt hayvanlarının bir kısmı kesime gidiyor. Acil olarak süt fiyatlarına zam yapılması gerekiyor. Sanayicimiz bunu yapmıyorsa o zaman Et ve Süt Kurumu devreye girmelidir. Üreticimize yardımcı olmalıdır. Piyasayı rahatlatmalıdır. Üretici fiyatlarının yukarıya çekilmesini muhakkak suretle sağlamalıyız. Aksi takdirde ben önümüzdeki aylarda süt sektörünü çok sıkıntılı görüyorum. Bu tedbirlerin alınması için de sürekli sesleniyorum. Seslenmeye de devam edeceğim.
-“Bu ülkenin her alanda üretime ihtiyacı var”-
Biz üretimden vazgeçersek bu fiyatlar aranır. Şimdi tereyağı 50 liraysa, o zaman tereyağı 70 liraya bulunamaz. Üretimi artırmak durumundayız. Bizim bütün gayemiz bu. Üretimi artırdığımızda zaten fiyatların da bir miktar aşağıya indiğini göreceksiniz. Her alanda böyledir. Bu ülkenin her alanda üretime ihtiyacı var. Sadece tarım alanında değil. Üretim, üretim, üretim. Bu ülkeyi sorunlardan problemlerden arındıracak ve çıkışa götürecek olan anahtar kelimedir üretim. Bunu sağlamak lazım. Tarım sektöründe ve diğer sektörlerde üretimin önündeki bütün engelleri kaldırmamız gerekiyor.”
Bir gazetecinin “ham madde girdisi artmamasına rağmen süt üreticisi büyük firmalar üreticiyi kazıklıyorlar mı?” şeklindeki sorusu üzerine Bayraktar, “kazıklıyor dersek çok ağır bir ifade olur. Ama burada bir haksızlık var diyorum ben. Haksızlık şu: biz kazanamazsak, sanayicinin de kazanmaması lazım. Sanayici kazanıyor, biz kazanamıyorsak burada haksız kazanç vardır. Burada üreticinin emeğine yazık ediliyor. Üreticinin emeği değerlendirilmiyor. Herkes kazansın, sanayicide kazansın. Bize lazım zaten. Sanayici olmazsa ürünümüzü nerede değerlendireceğiz. Ama iki taraf da kazanmalı. Söylemeye çalıştığımız bu. Orada bir haksız kazanç var bana göre” dedi.
Yorum Yazın