Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: Maliye Bakanımız Naci Ağbal, yaptığı bir konuşmada, ‘iş şeker fabrikalarının özelleştirilmesine geldi mi bu konuyu 40 kere düşünmemiz lazım’ demişti. Sayın Bakanın bu açıklamasına katılıyorum. Altına imzamı da atarım. Evet doğrudur. TÜPRAŞ ve Telekom’un arkasında 47-48 bin çiftçi ailesi bulunmamaktadır
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “şeker fabrikalarının özelleştirilmesi olayına, basit bir özelleştirme işlemi gibi bakamayız. Şekerin stratejik bir ürün olduğunu, şekerin hammaddesi pancar üretiminin çiftçimiz açısından hayati bir tarımsal faaliyet olduğunu göz ardı edemeyiz. Şeker stratejik bir üründür. Dışa bağımlı olunacak bir ürün değildir. Yerli üretimi korumaktan başka çare de yoktur. Cargill gibi yabancı şirketlerin inisiyatifine, tekeline bırakılacak bir ürün değildir” dedi.
Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Şubat ayında fiyatlarda meydana gelen değişimleri, 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi konusundaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştı.
Konuşmasının başında Afrin’de devam eden Zeytin Dalı Operasyonu’na değinen Bayraktar, “öncelikle 5 milyona yakın çiftçimiz adına, Afrin’de Zeytin Dalı Operasyonu’nu başarıyla yürüten kahraman askerlerimizin sonuna kadar yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu ülke için gözünü kırpmadan şehadet makamına ulaşan bütün kahramanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum” dedi.
Bayraktar, basın toplantısında, son günlerin gündemde en çok yer alan konusu şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de değindi.
“Bilindiği gibi, Türkşeker'in, Afyonkarahisar, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat’tan oluşan 14 fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili ihale ilanı, 21 Şubat 2018 tarihli Resmi Gazete’de yer aldı ve özelleştirme süreci başladı” diye konuşan Bayraktar, şunları söyledi:
“Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi olayına, basit bir özelleştirme işlemi gibi bakamayız. Şekerin stratejik bir ürün olduğunu, şekerin hammaddesi pancar üretiminin çiftçimiz açısından hayati bir tarımsal faaliyet olduğunu göz ardı edemeyiz.
Şeker pancarı tarımı ve şeker üretimi 1926 yılından bu yana ülkemiz tarımının vazgeçilmez konularından biri olmuştur.
81 milyonu bulan genç, dinamik ve artış hızı yüksek bir nüfusa sahibiz. Ülkemizde 5 milyonu aşkın mülteci, sığınmacı ve yabancı yaşıyor. 40 milyona yakın turist ülkemizi ziyaret ediyor. Bütün bunlar şeker talebini olağanüstü artıran unsurlardır. Ülkemizde, yaklaşık olarak 2 milyon ton şeker üretilirken, 2,1 milyon ton da şeker tüketilmektedir. Bu talebin karşılanması gerekiyor.
Nitekim ülke çapında 3,4 milyon dekar alanı şeker pancarı üretimi için ayırıyoruz. Ülkemizde 2017 yılında 20,8 milyon ton şeker pancarı üretildi. Şeker pancarı üretimi yapan çiftçi sayımız 500 bine yakındı. Bu rakam günümüzde 105 bine kadar indi.
Mekanizasyonun yüzde 80’lere ulaşmasına rağmen, emek yoğun bir bitkisel üretim alanı olan şeker pancarında, üretim sezonunda her gün, üretici çiftimiz ve mevsimlik işçilerle birlikte 170 bine yakın kişi emek sarf etmektedir.
Pancar tarımı çiftçimiz açısından önemlidir. Katma değeri yüksek bir üründür. Ayrıca hemen her şeyi değerlendirilmektedir. Posası, yaş ve melaslı kuru küspesi ucuz hayvan yemi olarak kullanılmakta, hayvancılık açısından da önem taşımaktadır.
Bunların yanı sıra, şeker pancarı çevreci bir bitkidir. Oksijen üretimi açısından önemlidir. Birim alanda orman alanlarından üç kat daha fazla oksijen üretmektedir. Şeker pancarı, toprağı da organik madde açısından zenginleştirmekte, münavebeli tarımda ekilecek diğer ürünlerde de verim artışına sebep olmaktadır.
Diğer taraftan küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılan pancar üretimi, kırsalda üretimin sürdürülmesi, göçün önlenmesi ve genç nüfusun tutulması açısından da önem taşımaktadır.”
-“Özelleştirilecek 14 fabrika, 1575 köyde, 47 bin 758 çiftçimizden pancar alımı yapıyor”-
Özelleştirilecek 14 fabrikanın 1575 köyde, 1,25 milyon dekar alanda üretimini sürdüren 47 bin 758 çiftçiden pancar alımı yaptığına dikkati çekin Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yine bu 14 fabrikada, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işlenmekte ve 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretilmektedir.
Bu rakamlar ihmal edilecek, vazgeçilecek rakamlar değildir. Sendikaların bu konudaki endişe ve sıkıntılarına katılıyoruz. Biz de çiftçimiz açısından endişeliyiz.
Geçen hafta Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızdan randevu talebimiz oldu. Hem Cumhurbaşkanımız hem de Başbakanımızla bu konuyu görüşmeyi arzu ediyoruz.
Ülkemizde yem maliyetleri de göz önünde tutulduğunda, hayvancılığımız açısından çok önemli, ucuz bir kaynak olan şeker pancarı üretiminin aksatılmadan sürdürülebilmesi bu fabrikaların üretime devam etmesine bağlıdır.
Devlete ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ülkemizdeki şeker pancarı üretimini büyük oranda etkileyecektir.
Pancar şekerinin sağlık açısından önemi de bütün uzmanlar tarafından öne sürülmektedir.
Nişasta bazlı şeker üretiminde şu anda yüzde 10 üretim kotası bulunmaktadır.
Bu kota, Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 oranında artırılabilmektedir.
Halen 2 milyon 504 bin ton A ve B pancar şekeri kotası, 265 bin ton nişasta bazlı şeker kotası bulunmaktadır.
Ancak merdiven altı üretim de dikkate alındığında nişasta bazlı şeker üretiminin fiiliyatta daha da fazla olduğu tahmin edilmektedir.”
-“Şeker Cargill gibi yabancı şirketlerin tekeline bırakılacak bir ürün değildir”-
Nişasta bazlı şeker üretiminde, yüksek yoğunluklu tatlandırıcılarda olduğu gibi yabancı şirketlerin ağırlığının bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Hem nişasta bazlı hem de yüksek yoğunluklu tatlandırıcılarda, yüksek kar paylarının ülke içinde kalmaması ve yurtdışına transfer edilmesi de önemli bir ekonomik kayıptır.
Şeker stratejik bir üründür. Dışa bağımlı olunacak bir ürün değildir. Yerli üretimi korumaktan başka çare de yoktur. Cargill gibi yabancı şirketlerin inisiyatifine, tekeline bırakılacak bir ürün değildir.
Özelleştirmenin çözüm olmadığı daha önce başka alanlarda yapılan uygulamalarda da görülmüştür.
-“Maliye Bakanı Ağbal’ın konuşmasının altına imzamı atarım”-
Nitekim Maliye Bakanımız Sayın Naci Ağbal, 2016 yılında Çorum’da yaptığı bir konuşmada, ‘şeker sektörünün özelleştirilmesi, özelleştirme programında olan birçok şirketin özelleştirilmesinden çok farklı. Benim kanaatim bu. Yani TÜPRAŞ’ı özelleştirebilirsiniz, orada bir şirket var. Onun altında tarım üreticisi yok. Türk Telekom’u özelleştirebilirsiniz ama iş şeker fabrikalarının özelleştirilmesine geldi mi bu konuyu 40 kere düşünmemiz lazım’ demişti.
Sayın Bakanın bu açıklamasına katılıyorum. Altına imzamı da atarım. Evet doğrudur. TÜPRAŞ ve Telekom’un arkasında 47-48 bin çiftçi ailesi bulunmamaktadır.
Sayın Bakana sesleniyorum; ‘sözlerinizin arkasında durmanızı ve gereğini yapmanızı bekliyoruz. Lütfen gereğini yapın’.”
-“Biz, sektöre bir bütün olarak bakılmasından yanayız”-
Bir bütün olarak bakıldığında şeker fabrikalarının zarar etmediğini, bazı fabrikaların yatırım eksikliğinden kaynaklanan zararlarının diğer fabrikalar tarafından telafi edildiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle dedi:
“Biz, sektöre bir bütün olarak bakılmasından yanayız. Bunun çiftçi, fabrika çalışanı, tüketici ayağı bulunmaktadır. Yarattığı katma değer ve kamu yararı unsuru da göz ardı edilemez. Şeker üretim tüketim dengesine, artan nüfusa baktığımızda, hem şeker pancarı hem şeker üretimi artırılmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde görüldüğü gibi çiftçi örgütleri, çalışan ve kamunun içinde yer aldığı yeni bir yapılanma modeliyle bu fabrikalar yaşatılmalıdır. Teknoloji açısından güçlendirilmeli, çalışan sayısı artırılmalı, gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Şeker pancarı üretiminde destekler artırılmalıdır.”
Yorum Yazın