Başbakan Binali Yıldırım, tarımda havza bazlı üretime destek verileceğini belirterek, "Şimdiye kadar destekler veriliyordu ancak şimdiki destekler havza bazlı modeliyle artık daha bilinçli hale geliyor. Biz istiyoruz ki herkes kafasına göre değil havzasına göre ekim yapsın. Demek ki yeni dönem 'kafama göre değil havzama göre.' Hem çiftçi hem memleket kazansın." dedi.
İzmir programı çerçevesinde Ödemiş ilçesini ziyaret eden Başbakan Yıldırım, "Mili Tarım Projesi"ni açıkladı.
15 Ekim'in Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olduğunu hatırlatarak ekmeğini topraktan çıkaran kadınların gününü kutlayan Yıldırım, tarım ve hayvancılık sektörü için "Milli Tarım Projesi"ni hayata geçirdiklerini, açıklayacakları müjdelerin, başta çiftçiler olmak üzere tüm millete hayırlı olması temennisinde bulundu.
İzmir'in tarımda Türkiye'nin önemli bir gücü olduğunu dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"İzmir, 4 milyar liranın üzerinde bitkisel üretim değeriyle Türkiye'de 5. sırada, 1 milyar liranın üzerindeki hayvansal üretimi ve hayvan varlığı ile Türkiye’nin ikinci ili. Toplam 9 milyar tarımsal üretim değeriyle üçüncü büyük ilimiz. İzmir, gıda ve tarım ürünlerinde yurt dışına açılan ihracat kapısı. Tarım ürünleri ihracatının yüzde 13'ünden fazlasını tek başına gerçekleştiriyor. İzmir, 1 milyon 732 bin ton süt üretimi ile Türkiye’de bir numara. Sadece 2015’te 77 milyon lira süt desteklemesi yapıldı. Fazla süt olunca fiyatların düşmesi söz konusu, bunun önüne geçmek için süt tozuna çeviriyoruz. Bu uygulamayı ilk defa İzmir’de başlattık, İzmir bunu hak ediyor. Ülkemizin refüjlerini, kaldırımlarını süsleyen bitkilerin merkezi de İzmir. Türkiye’deki bütün süs bitiklerinin 3’te birinden fazlası İzmir’den gidiyor, 4 bin 347 alanda süs bitkisi yetişiyor. İzmir bu özelliğiyle Türkiye’de de ilk sırada. Geçen yıl en fazla tarım projesi bu kentte gerçekleşti."
“Gelecek nesillere üreten bir Türkiye bırakmak istiyoruz”
Başarıyı arttırmak, üretimi katlamak için destekleri arttırdıklarını, gelecek nesillere üreten bir Türkiye bırakmak istediklerini aktaran Yıldırım, diğer sektörler nereye giderse gitsin toprak, tarım ve hayvancılığın önemini koruduğunu, 65. Hükümet olarak tarım ve hayvancılığın öncelik verdikleri sektörlerin başında yer aldığını belirtti.
Dünyada 7 milyardan fazla insan yaşadığını, bunların beslenmesi gerektiğini, su, ekmek, gıdanın olmaması durumunda dünyanın halinin hayal edilemeyeceğini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu haliyle birçok ülke kendi kendine yetmiyor. Yeni bir dünya hayal edebilirsiniz ama gıdasız bir şey hayal edemezsiniz. Dünyada verimli topraklar yok oluyor, hazır tüketime yöneliyor. Bir kesim açlıkla mücadele ediyor. Bugün 800 milyon insan açlık, 1 milyon insan yoksullukla karşı kaşıya. 600 milyon insan da aşırı şişmanlıkla mücadele ediyor. Bu da bir dengesizliği gösteriyor. Bu rakamlardan anlaşılıyor ki şu anda dünya siyasetinde ilk sırada yer alan konuların yerini yarın gıda ve gibi hayati meseleler alacak. Gıdaya erişimdeki dengesizlik, insanlığın geleceğini tehdit ediyor. 7,5 milyar olan nüfus, 2040’ta 10 milyara çıkacak. Bilinçsizce yapılaşmadan dolayı her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi yok oluyor. 34 ülke gıda, 80 ülke ise su sıkıntısı çekiyor. Bütün bu sıkıntılar bizde yok, önce şükredeceğiz, elimizdekinin kıymetini iyi bileceğiz. Ardından da yarınımızı şimdiden görüp, hesap edip tedbir alacağız. Hazine değerinde verimli topraklarımız var ama bu yetmez. Alın teriyle sulanmayan hiçbir toprak bereketini sofraya taşıyamaz. Sofranın bereketini arttırmak için çalışıyoruz. Göreve gelince ilk iş olarak Tarım Kanunu başta olmak üzere birçok destek ve düzenlemeyi hayata geçirdik."
AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra 14 yılda 90 milyar lira tarıma destek verdiklerini, tarım kredilerindeki yüzde 60'lara varan faiz oranlarını yüzde 1 ila 8 oranına gerilettiklerini, gençlere ve kadın çiftçilere ilave destek sağladıklarını, bitkisel üretimi 98 milyon tondan 117 milyona, hayvansal üretimi ise neredeyse ikiye katlayarak, 12 milyon tondan 23,5 milyon tona çıkardıklarını kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:
"Hani hayvancılık geriye gidiyordu, 2 kat artmış. Su ürünleri 61 bin tondan 240 bin tona çıkmış, 4 kat artmış. Tarımsal gelirimiz, 36 milyarken 150 milyara dayanmış, neredeyse 4 kata yakın. İhracat 4 milyarın altındaydı, şimdi ne kadar 17 milyar dolar, 4 kattan fazla artmış. Bunlar yeter mi, yetmez. Türkiye’nin potansiyeli bunun çok daha üzerinde bir verimi ve bereketi hak ediyor. İklimi, tarımı, zengin florası ile bunun daha fazlasını yapar. Sanayileşme ve kentleşme hızla gidiyor ama hala 20 milyon vatandaşımız kırsalda tarımla uğraşıyor. 2023'te tarımda 150 milyar dolar gelir hedefliyoruz. 40 milyar dolar da ihracat, yani bugünün iki katı fazla. Buna ulaşmak için tarımı stratejik sektör kabul ederek yeni uygulamaya başlamaya karar verdik."
“Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek”
Milli Tarım Projesi'ni de açıklayan Yıldırım, projenin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve arkadaşlarınca hazırlandığını belirtti. Tarımda havza bazlı üretime destek verileceğini bildiren Yıldırım, şöyle konuştu:
"Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek. Şimdiye kadar destekler veriliyordu, ancak şimdiki destekler havza bazlı modeliyle artık daha bilinçli hale geliyor. Bu ne demek, Türkiye'deki bütün ilçeler, iller, tarım yapılan her yer tek tek masaya yatırıldı. Böylece 941 tane havza ortaya çıktı. Bu 941 havzada hangi ürünler yetişir, pamuk, zeytin, arpa, yulaf, yem bitkileri nerede daha iyi yetişir, hangi ürün daha çok su ister, hangisi daha az su ister. Bunları belirleyince iş kolaylaşıyor. Suyun olmadığı yerde en çok su isteyen pirinç ekerseniz ondan sonra havanızı alırsınız. Taşıma suyuyla da pirinç herhalde çeltiği yapamazsınız. Onun için ürünleri havzalara uygun yerlerde yetiştireceğiz."
"Buğday her yerde desteklenecek"
Başbakan Yıldırım, üretilen çok ürün olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bizim için önemli olan, sonuç alınacak stratejik ürünlerin hangileri olduğu. 19 tane ürün belirledi Tarım Bakanlığı, bu ürünler hangi havzalarda daha iyi yetişiyor, daha az maliyetle yetişiyor bunları dağıttı. Onlara göre havza destekleri meydana geldi. Mesela bunlar içinde buğday her yerde desteklenecek. Yurdun hangi köşesinde buğday ekerseniz ekin istisnasız desteği alacaksınız. Yem bitkileri, 941 havzanın her tarafında desteklenecek. Çünkü her yerde hayvancılık var, yem bitkisine ihtiyaç var. Fakat her ürünü her yerde değil, bilimsel olarak tecrübelere göre tespit edilen havzalara yönlendireceğiz, oraya destek vereceğiz. Örneğin Adana Ceyhan'da kuru fasulye, nohut, çavdar gibi 14 tane ürün destekleniyordu eski sistemde. Yeni sistemde ne olacak? Mısır, buğday gibi temel ürünler başta olmak üzere 7 tane ürün desteklenecek. Şanlıurfa Siverek'te zeytinyağı, dane mısır gibi havzaya uygun olmayan ürünlere destek veriliyordu. Böylece destekler boşa gidiyor, çiftçi karşılığını alamıyordu. Şimdi ise Siverek'te mercimek, buğday, yem bitkileri gibi ürünler ekilecek ve ona göre destekler verilecek."
Belirtilen ürünler dışında da ekimin yapılabileceğini bildiren Yıldırım, "Ama bilecek ki o ürünü ektiği zaman kendi hesabına yapacak, destekleri alamayacak."
“Piyasa düzenini sağlamak için TMO’yu etkin bir şekilde kullanacağız”
Yıldırım, piyasadaki dalgalanmaları, değişimleri engellemek ve piyasa düzenini sağlamak için Toprak Mahsulleri Ofisinin etkin bir şekilde kullanacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Biz istiyoruz ki herkes kafasına göre değil havzasına göre ekim yapsın. Demek ki yeni dönem 'kafama göre değil havzama göre.' Hem çiftçi hem memleket kazansın. Peki havza bazlı model ne işe yarıyor, ne kazanacak vatandaş, mala, davara ne faydası var? Türkiye üretimde akıllı tarıma geçiyor, planlamaya geçiyor. ‘Ekelim de Allah kerim’ diyelim ama bununla da yetinmeyelim. Baştan da tedbirimizi alalım."
Ödemiş'in patatesin merkezi olduğunu hatırlatan Yıldırım, başka bir ilin patates üretmesi halinde üretim fazlasının oluşacağını dile getirdi.
"Alın terinin, nasırlı ellerin karşılığını alacaksın"
Yıldırım, "Nerede çok mal varsa fiyatı da o kadar düşer. Mal ne kadar azsa fiyat da o kadar yükselir" diyerek, şöyle devam etti:
"Önemli olan inip çıkmalardan para kazanmak değil. İstikrarlı, düzenli, yaptığın işin karşılığını alacaksın. Alın terinin, nasırlı elinin karşılığını alacaksın. Alamıyorsan, yaptığın işten mutlu olamıyorsan, o zaman o işi sürdürülebilir hale getiremezsin. Arz açığı, arz fazlası. Böyle olunca sonunda mağduriyetler oluyor. Çiftçi kardeşlerimiz ‘neyi, nerede eksek, ne kadar destek alacağız’ bunu baştan hesap edecekler. Piyasadaki fiyat dalgalanmalarını asgariye düşürecek ve böylece emeğinin karşılığını alacak ve fiyat istikrarı sağlanacak. 'Bu yıl buğday para etmedi, arpa para etmedi, seneye arpa ekelim' deyip bütün çiftçiler arpaya dönerse yandık. Fiyatlar dibe vuracak, bu sefer yine kaybedecek. Buğdaydan da kaybettik, arpadan da kaybettik. İşte bunların önüne geçmek için bir sistem geliyor."
“Yılda 2 sefer vereceğiz desteği, bir ekim zamanı bir de hasat zamanı”
Destekleme başvurularının basitleştirileceğini belirten Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Çiftçiler ilk bir yıl içerisinde tek bir başvuru yapacak. En önemli şey, ufak destekler veriliyor, yıllar boyu. Yıl geliyor geçiyor ne aldığınızdan bir şey anlıyorsunuz, ne de bir derdinize deva oluyor. Biz 13 katrilyondan fazla para veriyoruz çiftçiye, hayvancılığa. Ancak kimse memnun değil. Burada bir yanlış var, o yanlışın düzelmesi lazım. Biz iktidara geldiğimizde 1 milyar 800 milyondu destek, kaba taslak 6 kattan fazla desteği artırmışız 12 aya destekler yayılmış, parça parça hiçbir işe yaramıyor. Gerçekten bir derde derman, bir yaraya merhem olmuyor. O zaman ne yapalım dedik. Öyle bir şey yapalım ki insanların aldığı destek bir anlamlı hale gelsin. Yılda 2 sefer vereceğiz desteği, bir ekim zamanı bir de hasat zamanı. İlk destek nisan-mayısta, ikinci destek eylül-ekimde, onun dışında destek yok. Hiç değilse aldığımız paranın hayrını görelim. Nasırlı ellerin hakkını alın teri kurumadan ödemiş olacağız."
“Gübrede indirim sayesinde üreticinin yükünü hafiflettik”
Yıldırım, söz verdikleri gibi gübrede KDV'yi kaldırdıklarını, böylelikle gübrenin yüzde 18 ucuzladığını hatırlatarak, "Bu da yetmez dedik, Tarım Kredi Kooperatifi, Tarım Bakanlığı bir çalışma yaptı, gübre yüzde 23 ucuzladı. Bu önemli bir şey, çiftçinin, üreticinin en önemli girdilerinden biri olan gübrede neredeyse dörtte bir oranında iyileşme sağladık." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, gübrede indirim sayesinde çiftçinin, üreticinin yükünü hafifletip gücüne güç kattıklarını söyledi.
Öteden beri konuşulan ve tartışılan bir başka konunun mazot olduğunu ifade eden Yıldırım, "Gübre en fazla tarımda maliyeti artıran bir unsur. İkincisi mazot. Gübrede yüzde 23 indirim sağlandı. Çiftçinin kullandığı mazotun yarısı kendinden, yarısı bizden. Bol bol ekin. Hayırlı uğurlu olsun." diye konuştu.
"Motorun yani traktörün deposuna 100 liralık mazot koyun, 50 lirasını Recep 50 lirasını da Faruk Efendi'den alın." diyen Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Hayvancılıktaki modelle, yerli üretimi destekleyeceğiz”
"Türkiye sevdalısı çiftçilerimize sesleniyorum, basmadık yer, ekmedik yer kalmasın, bol bol ekin. Bitkisel üretimde olduğu gibi hayvancılıkta da ihtiyaçları karşılayacak yeni bir yöntem geliştirdik. Milli Tarım Projesi'nin ikinci bölümü hayvancılıkta. Hayvancılıktaki model, esas itibarıyla yerli üretimi destekleme modeli. Bu ne demek, kendi hayvan varlığımızı arttırmak. Bunun için belki damızlık amacıyla ithalat yapacağız. 'Eti ucuzlatacağım, et ihtiyacını karşılayacağım' diye bu kadar zengin toprakları olan, bu kadar imkânı olan bir ülkenin, sürekli ithalat yapması akıllı bir iş değil. Onun için 25 ilimizde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturuyoruz. Bu illerimiz toplam mera varlığımızın yüzde 52'sini, büyükbaş hayvan varlığımızın yüzde 32'sini oluşturuyor. Bu meralar, teröristlerin dolandığı yerler, onlar gidecek, mal, davar yayılacak. Meraları, hayvancılık yapmak isteyenlere ıslah yapma şartıyla cüzi paralarla kiraya vereceğiz."
“Tarım yapılacak yere bina yapmak ihanettir”
Meraları, hayvancılık yapmak isteyenlere ıslah şartıyla kiraya vereceklerini dile getiren Başbakan Yıldırım, kullanılmayan toprağın verimini, özelliğini de yitirdiğini, bunun üzerine tarım alanlarının başka amaçlarla kullanıldığını belirterek, "Bina yapılıyor, lüzumsuz. Tarım yapılacak yere bina yapmak ihanettir. Böyle bir şey olur mu, en verimli topraklar binalarla doluyor, taşıyor. Şehirlerimiz maalesef daha dağlık kısımda, tarla olmayan, daha sağlam, kayalıklarda gelişecekken ovalıklarda büyümeye başlıyor. Bunlar yanlış şeyler. İnşallah bu yanlışa dur diyeceğiz." ifadesini kullandı.
“22 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık üretim merkezleri kuracağız"
Yıldırım, 25 ilde tüm aşıları yapılmış, 4 ayını doldurmuş buzağılara 750 lira destek vereceklerini açıklayarak, ahır, ağıl yapımının yüzde 50'sini de devletin vereceğini söyledi.
Düve alımında da yüzde 30 hibe verileceğini bildiren Yıldırım, "Düve diyelim ki bin lira, 700 lirasını siz vereceksiniz, 300 lirasını da devlet verecek, Tarım Bakanlığı verilecek. Ağanın eli tutulmaz. 22 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık üretim merkezleri de kuracağız." dedi.
Damızlık hayvana alınacak alet edevata yüzde 50 destek olacaklarının altını çizen Başbakan Yıldırım, "Üreticilerimiz, bu merkezlerden hayvan almak istediklerinde rahatlıkla kredi de kullanabilecekler. Tefeci yerine doğrudan bu merkezden destek alabilecek, böylece damızlık ve yerli hayvan üreticiliğinde belirli bir seviyeye gelmiş olacağız." diye konuştu.
"ESK, süt fiyatlarına müdahale edecek"
Tek başına üretmenin yetmeyeceğini, üretimin kaliteli de olması gerektiğine işaret eden Yıldırım, ette ve sütte birtakım standartlar olduğunu, bunlar teknik konular olduğu için ayrıntıya girmeyeceğini, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanının gerektiğinde açıklamaları yapacağını dile getirdi.
Başbakan Yıldırım, süt sektöründeki fiyatlara dair ise, "Ulusal Süt Konseyince uzlaşılan fiyatın altına düşülmesi durumunda hemen müdahale edilecek. Fiyatın düşmesi durumunda Et ve Süt Kurumu piyasaya girecek, fazlalığı alarak süt tozu yapacak. Süt üretimini 19 milyon tona çıkardık." dedi.
Süt fiyatlarını takip için bir merkez kurduklarını hatırlatan Binali Yıldırım, tıpkı elektrikteki gibi kayıtların olacağını, Ankara’dan ekrandan bakıldığında üretim durumunun, kalite durumunun nasıl olduğunun tespit edileceğini aktardı.
“Hayvancılıkta hastalıktan ari bölgeleri yaygınlaştıracağız”
Başbakan Yıldırım, ülkede 400 bin baş buzağı ölümünün gerçekleştiğine, bunun çok büyük bir kayıp olduğuna dikkati çekerek, "Bu da neden oluyor? Hayvan hastalıklarının mücadelesinde gerekli başarıyı sağlayamadık. Neden? Hastalıktan ari bölge meselesi var. Şimdi sadece Trakya ari bölge. Zamanla bunu Marmara'ya, Orta Anadolu'ya yaygınlaştıracağız. İlerleyen yıllarda da daha doğuya doğru yaygınlaştıracağız. Bunun bir alt yapı hazırlığı var. Böylece bir zaman sonra Türkiye’nin her tarafı hastalıktan ari hale gelmiş olacak." açıklamasında bulundu.
Yıldırım, bu "ari bölgeler"in yaygınlaşmasıyla beraber şap gibi "geldi mi dağıtan" hastalıklarla çok daha iyi mücadele edilebileceğini vurguladı.
Ari bölgelere, yani karantina bölgelerine ilaveten hayvan nakillerinin sağlıklı yürütülmesi için 4 ayrı noktada dinlendirme ve kontrol noktası yapacaklarını aktaran Yıldırım, böylece hayvanların nakil sırasında yolda telef olmayacağını dile getirdi.
“Toprak kanla sulanınca vatan, alın teriyle sulanınca nimete dönüşür”
Toprak olmazsa hayatın da olamayacağını ifade eden Başbakan Yıldırım, "Toprak kanla sulanınca vatan, alın teriyle sulanınca nimete dönüşür. Bu sebeple, topraklarımızı hem bölücülerden, düşmandan korumak hem de erozyonu, bilinçsiz kullanımını önlemek için milli bir görevimiz var." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, 184 ovanın sit ilan edileceğini belirterek, "Bu ne demek? Sit deyince 'otur'... İzmir iyi bilir... 'Sit'i (Oturmak kelimesinin İngilizce’deki karşılığı olarak) biz 'otur' anladık. Ama burada gerçekten 'otur' oluyor. (Dur durduğun yerde, buralara el atamazsın. Tarım dışında bir çivi bile çakamazsın)." şeklinde konuştu.
“Arazi toplulaştırma ve sulama tek bakanlıkta toplanacak”
Yıldırım, arazi toplulaştırmasının bir bakanlıkta, sulamanın başka bakanlıkta olduğunu, bu nedenle bu alanda istenilen ilerlemenin sağlanamadığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Araziler 10, 20 parçaya bölünüyor, kimseye yaramıyor. Kimse istifade edemiyor. Şimdi 7 milyon hektar araziyi 2023 yılına kadar toplulaştıracağız. Bu sefer ektiğimiz, biçtiğimiz alan karşılığını verecek, yani emeğimizin karşılığını alabileceğiz. Toplulaştırma ve sulama işini tek bakanlıkta toplayacağız. O bakanlık da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Tarıma elverişli her karışın ekilmesi mutlaka gerçekleştirilecek."
İhtilaf, göç gibi sebeplerle arazilerin boş kalmaması, mutlaka ekilip değerlendirilmesi gerektiğini, atıl durumdaki bu arazilerinin mülk sahiplerine verileceğini anlatan Yıldırım, "Ekilen yerleri kim ekiyorsa ona vereceğiz. Bizzat ekene. Toprağı kiraya veriyorsun, o sizin aranızdaki iş. Ama oradaki destek, direkt ekip biçene, zahmeti çeken kimseye verilecek. Diğer taraftan ekilmeyen yerler sahiplerine makul bir bedel ödenerek ekilmesi sağlanacak. Böylece topraklarımızı daha çok değerlendireceğiz." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, hububat, üzüm gibi ürünlerin rekoltelerinin bakanlıktan tek elden açıklanacağını, böylece birtakım spekülasyonların, haksız kazancın önüne geçilmiş olacağını bildirdi.
“Yerli tohum üretimini 900 bin tona çıkardık”
Toprak kadar tohumun da önemli olduğunun altını çizen Başbakan Binali Yıldırım, şunları söyledi:
"Bu konuda maalesef kamuoyunda birçok kafa karışıklığı var. Geçtiğimiz dönem yerli tohum üretimini 900 bin tona kadar çıkardık. Hububat tohumunda kendi kendimize yetiyoruz. Eskiden böyle değildi. Rençberlik zamanımızda rahmetli babam köyde en fazla ekim yapan adamdı. Bütün aile çalışırdık. Geniş aile, 20-30 kişi. Çalış çabala, ekim ayı geliyor. Babam traktörüne atlıyor. Nereye diye sorarız. Hükümete, tohum almaya gittiğini söyler. Biz niye bu çileyi çektik? Çalış, çabala, yine tohum al. O dönemlerde irat, maliyeti karşılamıyordu. Şimdi fabrika gibi büyük işletmeler var. Ama biz bunların yanında küçük çiftçilerimizi, bireysel üretim yapan vatandaşlarımızı da koruyacağız."
Başbakan Yıldırım, bazı ürünlerde yerli tohum üretiminin henüz istedikleri düzeyde olmadığını, bu açığı kapatmak için araştırma-geliştirmeye (Ar-Ge) önem vereceklerini dile getirerek sözleri şöyle tamamladı:
“Milli tarım stratejisinde amaç, emekleri zayi etmemek”
"Sonuç... Milli tarım stratejisinde amaç, topraklarımızı düzgün kullanmak. Uygun yerde, uygun ürünü yetiştirmek. Emekleri zayi etmemek. Birinci kazandığımız bu. İkinci kazandığımız. Yerli hayvan değerlerimizi, varlığımızı arttıracak tedbirleri almak. Böylece sürekli ithal etmekten kurtulmak. Üçüncüsü, ektiğimiz biçtiğimiz, yetiştirdiğimizin karşılığını görmek, değerini buldurmak. Onun için de maliyetleri azaltacağız. İki önemli kalemi, gübre ve mazotu ciddi anlamda destekleyeceğiz. Böylece tarımsal varlığımızı 140-150 milyar dolar, ihracatımızı da iki katına çıkaracağız. Sonuçta cari açık meselesini de büyük oranda azaltmış olacağız.
Burada söylediğimiz söz senettir. Kafa karışıklığı olmasın. Bu söylediğim teşvikler ve tedbirler 2017 ürünleri için geçerlidir. Bu ne demektir? 2017’de ekeceksiniz, 2018’de de hasatı alacaksınız. Teşvikler öyle yapılıyor biliyorsunuz. Ama 2017 ürününüz için geçerli olduğunu bir kez daha tekrarlayalım."
“Çiftçilerimiz için çok hayırlı bir süreç olacak”
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik de, Başbakan Binali Yıldırım’ın talimatları doğrultusunda tarımı kalkındırmak amacıyla çalışmalara başladıklarını, bunlardan birinin de bugün açıklandığını belirterek, Başbakan Yıldırım’ın terör olayları dışında en çok tarım kesiminin sorunlarını gündeme getirdiğini vurguladı.
Çelik, "Çiftçilerin üreticilerin sorunlarını en çok dile getiren başbakan olması dolayısıyla tüm tarım kesimi adına kendisine şükranlarımı sunuyorum. İnşallah çiftçilerimiz için çok hayırlı olacak bu süreç" dedi.
Yorum Yazın