TZOB Genel Başkanı Bayraktar: Kişi başına su ürünleri tüketimi 2007-2014 döneminde 8,6 kilogramdan 5,4 kilograma geriledi. Dünya ortalamasının altında olan bu rakamın artırılması için çalışmalar yapılmalı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’de avcılık yoluyla elde edilen üretim miktarının avlanabilir stok büyüklüğünün sınırına eriştiğinin kabul edildiğini, balıkçılıkta ilerlemek için açık deniz balıkçılığına yönelmenin şart olduğunu bildirdi.
Bayraktar, “2007 yılında 632 bin ton olan su ürünleri avcılığı, kıyı avcılığına saplanıp kaldığı için 2014’de 302 bin tona geriledi. Kıyılarımızda yoğun av baskısı balıkçılığımızı olumsuz etkiliyor. Ülkemiz koşullarında artık sadece kıyı balıkçılığı yetmiyor. Yeterli altyapıyı oluşturarak, açık denizlere yönelmek zorundayız” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğinin ekonomi ve ihracattaki ağırlığının gittikçe arttığını, çoğu ülkenin bu sektörden milyarlarca dolarlık ihracat geliri elde ettiğini belirtti. Bir denize sahip olan, üç denize kıyısı bulunan Türkiye’nin, toplam 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridi olduğunu vurgulayan Bayraktar, mevcut su kaynakları da dikkate alındığında, mevcut potansiyelin iyi bir şekilde değerlendirildiğinin de söylenemeyeceğine dikkati çekti.
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ülkemizde su ürünleri üretiminin yüzde 43,8’i yetiştiricilikten sağlanıyor. Bunun yüzde 23,61’i deniz, yüzde 20,14’ü içsu yetiştiriciliğinden kaynaklandı. Avcılığın payı, deniz balıklarında yüzde 43, deniz ürünlerinde yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 49,5’e düşmüş durumda. İçsu avcılığının payı olan yüzde 6,7 de eklendiğinde avcılığın toplam payı yüzde 56,2’de kalıyor. Oysa, 2007 yılında yetiştiriciliğin payı yüzde 18,1 iken, avcılığın payı yüzde 81,9’u buluyordu.
Su ürünleri üretimimiz 2007-2014 döneminde 772 bin 323 tondan 537 bin 345 tona indi. Yetiştiriciliğindeki gelişmeye rağmen, toplam su ürünleri üretimimizin düşmesi, avcılığın azalmasından kaynaklandı. 2007 yılında 139 bin 873 ton olan su ürünleri yetiştiriciliğimiz, 2014 yılında 126 bin 894 tonu deniz, 108 bin 239 tonu içsu olmak üzere 235 bin 133 tona çıktı. Su ürünleri avcılığımız 2007-2014 döneminde 632 bin 450 tondan 266 bin 78 tonu deniz, 36 bin 134 tonu içsu olmaz üzere 302 bin 212 tona geriledi.
Türkile’de su ürünleri avcılığı, 2012 yılında yüzde 16, 2013’de yüzde 13,5, 2014 yılında ise yüzde 19,2 azaldı.”
-Tüketim de azaldı-
Su ürünleri üretimindeki gerilemeye karşın, ihracatta artış görüldüğüne dikkati çeken Bayraktar, “2007-2014 döneminde üretimin 772 bin tondan 537 bin tona inmesine rağmen, ihracat 47 bin 214 tondan 115 bin 682 tona, ithalat ise 58 bin 22 tondan 77 bin 545 tona yükseldi. Buna karşın iç tüketim 604 bin 695 tondan 420 bin 361 tona geriledi. Balık unu ve yağı fabrikalarında işlenen ürün miktarı ise 170 bin tondan 73 bin 667 tona indi” dedi.
-İhracat da ithalat da arttı-
Bayraktar, 2007-2014 döneminde Türkiye’nin su ürünleri ihracatının değer olarak 273,1 milyon dolardan 676,1 milyon dolara, ithalatının ise 96,6 milyon dolardan 198,3 milyon dolara çıktığı bilgisini verdi.
Kişi başına su ürünleri tüketiminin 2007-2014 döneminde 8,6 kilogramdan 5,4 kilograma gerilediğini bildiren Bayraktar, dünya ortalamasının altında olan ülkemiz kişi başı su ürünleri tüketiminin artırılması için çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı.
-“Türkiye’de avcılık kıyı balıkçılığına dayanıyor”-
Türkiye’de denizlerde yapılan avcılığın kıyı balıkçılığına dayandığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Balıkçılıkta ilerlemek için açık deniz balıkçılığına yönelmek şart. 2007 yılında 632 bin tonu aşan su ürünleri avcılığı, kıyı avcılığına saplanıp kaldığı için 2014’de 302 bin tona geriledi. Kıyılarımızda yoğun av baskısının, balıkçılığımızı olumsuz etkilediği bir gerçek. Ülkemiz koşullarında artık sadece kıyı balıkçılığı yetmiyor. Yeterli altyapı oluşturularak, açık denizlere yönelmek zorundayız.
Japonya, İspanya, Güney Kore, Çin, Tayvan, ABD, İtalya, Fransa ve Rusya gibi ülkeler, açık denizlerde avcılık yapılmasını teşvik için gemi inşasına, ucuz yakıt teminine ve tayfa ücretlerinin iyileştirilmesine yönelik destekler veriyorlar. Bunun sonucu olarak bu ülkelerin açık deniz balıkçılığı yapan filo kapasitelerine sahipler. Bu ülkelerin balıkçı gemileri, aylarca denizde avcılık yapıp, avladıkları ürünleri işleyip, dondurabiliyorlar.
1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Anlaşması’nı kabul eden ülkeler kıyılarından itibaren 200 deniz miline kadar olan alanı Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettiler. Bu ülkeler kendilerine ait sahalarda avcılık yapmak isteyenlere izin verme yetkisine sahipler. Yeterli avcılık kapasitesi olmayan ülkeler, kendi münhasır sahalarında avcılık hakkını açık deniz balıkçılık potansiyeli olan ülkelerle ikili anlaşmalar yaparak kullandırıyorlar.”
-Gürcistan sularında, Akdeniz’in uluslararası sularında avcılık yapılıyor-
Ülkemizde uzun süreli açık deniz balıkçılığı yapıp, avladığı su ürününü işleyip depolayan bir filo kapasitesinin bulunmadığına dikkati çeken Bayraktar, “Bununla beraber mevsimsel balıkçılık faaliyetlerinin azalması ve balık ihtiyacı dolayısıyla balıkçılarımız başka ülke sularında balıkçılık yapma imkânlarını araştırmış, bunun sonucunda Gürcistan sularında avcılık faaliyetine başlamışlardır. Bundan başka Akdeniz’in uluslararası sularında orkinos, tulina kılıç avcılığı yapmaktadırlar. Atlantik okyanusunun Afrika kıyılarında ve Hint okyanusunun Somali kıyılarında balıkçılık faaliyetleri girişimlerinde bugüne kadar ciddi anlamda bir gelişme kaydedilmemiştir. Ancak hala bazı bireysel girişimler sürdürülmektedir” dedi.
-“Sürdürülebilir su ürünleri üretimi ana politika olmalı”-
Sürdürülebilir avcılığın sağlanmasının su ürünleri sektörünün geleceği için fevkalade önemli olduğunu vurgulayan Bayraktar, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Sürdürülebilir su ürünleri üretimi ülkemizde ana politika olmalı ve bu politika çerçevesinde gerekli stratejiler ile kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir.
Ülkemizde avcılık yoluyla elde edilen üretim miktarının avlanabilir stok büyüklüğünün sınırına eriştiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, ülkemizde avlanma miktarının artırılması yerine sürdürülebilir avcılığın sağlanabilmesi için önlemler alınmaktadır.
Stokları koruyucu ve geliştirici yönde araştırmaların yapılmasına ve koruma kontrol çalışmalarının artırılmasına öncelik verilmelidir.
Sağlıklı beslenme açısında da büyük önem taşıyan su ürünlerini sofralarımıza taşıyan balıkçılarımızın av yasaklarına titizlikle uyması büyük önem taşımaktadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın su ürünleri avcılığı konusunda yaptığı denetim çalışmaları ve avlanacak balık boylarıyla ilgili uygulanan standartlar sektör için faydalıdır.
Yine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın on metre ve üzerindeki balıkçı gemilerini kendi isteğiyle avcılıktan çıkaranları desteklemektedir. Bu yolla avcılıktan çıkan gemilerle kıyılarımızdaki av baskısı azalmakta ve stokların korunması sağlanmaktadır.
Su ürünleri sektöründe örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir.
Diğer ülkelerdekine benzer enstrümanlarla, balıkçılarımızın açık denizlerde avcılık yapması teşvik edilmeli, desteklemelidir.
Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç var. Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir.
Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır.”
Yorum Yazın