0
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, su ürünleri sektörünün özelikle ihracatta önünün açık ve gelecek vaadeden bir sektör konumunda olduğunu söyledi. Bayraktar, “4 yılda su ürünleri ihracatının 2 katına çıkarak 313 milyon dolardan 630 milyon dolara çıkması bunun göstergesidir. İhracat sadece 2014 yılında yüzde 20,9 artmıştır.” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, su ürünlerinin özellikle de balık tüketiminin insanın fiziksel ve zihinsel gelişiminin en önemli unsurlarından biri olan hayvansal protein kaynaklarının başında geldiğini vurguladı. Günümüzde dünya su ürünleri sektöründe toplam üretimin yüzde 40’ının kültür ortamında yetiştiricilikle karşılandığına belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde de sektör, dünyada olduğu gibi hızla büyüdü, özellikle son 10 yılda büyük üretim ve işleme tesisleri ile uluslararası arenada rekabet eden bir sektör haline geldi. Bugün kişi başına en çok su ürünü tüketen Avrupa Birliği, ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında yer alması, sektörün, Türkiye açısından stratejik önemini göstermektedir. Su ürünlerinde yetiştiricilikte üretim hızla arttı. 2002 yılında 61 bin 165 ton olan yetiştiricilik üretimi 2013 yılında 233 bin 394 tona çıktı. Buna karşın deniz su ürünleri avcılığı üretimi aynı dönemde 522 bin 744 tondan 339 bin 47 tona, tatlısu su ürünleri üretimi 43 bin 938 tondan 35 bin 74 tona indi. 2013 yılında 607 bin 515 ton olan üretimin, yüzde 48,6'ini deniz balıkları, yüzde 7,2'ini diğer deniz ürünleri, yüzde 5,8'sını içsu ürünleri ve yüzde 38,4'ünü yetiştiricilik ürünleri oluşturdu. Yetiştiricilik üretiminin yüzde 52,7'si içsularda, yüzde 47,3'i denizlerde gerçekleştirildi. Deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı yüzde 51'lik oran ile Doğu Karadeniz alırken, bu bölgeyi yüzde 21,7 ile Batı Karadeniz, yüzde 12 ile Marmara, yüzde 9,4 ile Ege ve yüzde 5,9 ile Akdeniz bölgesi izledi.”
Türkiye’de yaygın şekilde kültürü yapılan tür sayısının çok az olduğuna dikkati çeken Bayraktar, su ürünleri üretiminde ilk üç sırayı alabalık, levrek ve çipura balıklarının aldığını belirtti. Son yıllarda karagöz, mercan, minekop, kalkan ve özellikle içsularda mersin balığı yetiştiriciliği konusunda önemli adımların atıldığı bilgisini veren Bayraktar, dünyadaki yetiştiriciliğin aksine tatlı sularda Türkiye’de sazan yerine alabalık üretiminin öne çıktığını belirtti.
"İHRACAT HIZLA ARTIYOR"
Balıklar, kabuklu hayvanlar, yumuşakçalar ve suda yaşayan diğer omurgasız hayvanlardan oluşan su ürünlerinde ihracatın yıllar itibariyle hızla arttığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“2005 yılında 206 milyon 40 bin dolar olan ihracat, 2008 yılında 383 milyon 297 bin dolara çıktıktan sonra, 2011 yılında 318 milyon 56 bin, 2010 yılında 312 milyon 928 bin dolara indi. 2011 yılında 395 milyon 312 bin, 2012 yılında 413 milyon 747 bin dolara çıkan ihracat, 2013 yılında yüzde 25,9 artışla 520 milyon 981 bin dolara, 2014 yılında ise yüzde 20,9 artışla 600 milyon doları aşarak 630 milyon 47 bin dolara yükseldi. Su ürünleri sektörünün özellikle ihracatta önü açıktır ve gelecek vaadeden bir sektör konumundadır. 4 yılda su ürünleri ihracatın 2 katına çıkarak 313 milyon dolardan 630 milyon dolara çıkması bunun göstergesidir. Sektörün ihracata yönelik desteklenmesi önemlidir ve ihracat miktarını artıracaktır. Su ürünleri yetiştiriciliğinin artırılması için üreticilerin desteklenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması büyük önem arz ediyor. Ülkemizi, dünyada ve bulunduğumuz bölgede su ürünleri yetiştiriciliği konusunda söz sahibi, güçlü ve lider bir ülke haline getirmek mümkündür.”
"ET VE SÜT KURUMU DEVREYE GİRMELİ"
Sürdürülebilir su ürünleri üretiminin ana politika olması ve bu politika çerçevesinde gerekli stratejiler ile kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları ve hedeflerin belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar açıklamasında yapılması gerekenlerle ilgili de şu görüşlere yer verdi:
“Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç vardır. Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak, eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir. Bakanlık taşra teşkilatında, kıyı illeri ile sektörün yoğun faaliyet gösterdiği illerde Su Ürünleri Şube Müdürlükleri kurulmalıdır. Su ürünleri sektöründe aracı ve kabzımal yoluyla dağıtım yapıldığı için pazar ve fiyat oluşumunda sorunlar ortaya çıkmaktadır. Piyasa düzenlemede sorumluluk alacak bir kuruma ihtiyaç duyulmaktadır. Et ve Süt Kurumu bu konuda devreye girmelidir. Su ürünleri sektöründe örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir. Kıyı bölgelerde ve baraj göllerinde ağ kafes yetiştiriciliği için uygun üretim alanları belirlenmelidir. Yumurta ve yavru üretimi amacıyla uzmanlaşmış damızlık işletmelerinin kurulması ve mevcut işletmelerin geliştirilmesi teşvik edilmelidir. Son yıllarda başta yem olmak üzere girdi maliyetleri yükselmiştir. Bu durum yetiştiricilik sektörünü olumsuz etkilemektedir. Kısa dönem için yem ve yem hammaddelerindeki gümrük vergileri ve fonları kaldırılmalıdır. Yem hammaddeleri ve yemdeki KDV oranı yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmelidir. Denizlerde olduğu gibi iç sularda da avcılık ve yetiştiricilikte kullanılan teknelerde ÖTV’siz yakıt kullanımı sağlanmalıdır. Ülkemizdeki yetiştiricilik işletmelerinde hastalık haritası çıkarılmalı ve hastalıkların yayılımının önlenmesi için tedbirler geliştirilmelidir.
Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması gereklidir. Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır. Ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Bunu arttırılması için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.”
Yorum Yazın