Türk Oftalmoloji Derneği, 7-13 Mart 2021 tarihleri arasında Dünya Glokom Haftası kapsamında Türkiye’de düzenlediği etkinliklerle glokoma karşı toplumsal bilinçlenmeyi artırmayı hedefliyor.
Halk arasında 'göz tansiyonu' olarak bilinen glokom hastalığı, dünyada körlük nedenleri arasında 2’nci sırada yer alıyor. Glokom, günümüzde dünya genelinde 6 milyonu tam kör olan yaklaşık 70 milyon kişiyi etkiliyor. Türk Oftalmoloji Derneği, 7-13 Mart 2021 tarihleri arasında düzenlenen Dünya Glokom Haftası kapsamında Türkiye genelinde çeşitli etkinlikler gerçekleştirerek glokoma karşı toplumsal bilinçlenmeyi artırmayı hedefliyor.
Kısıtlamalar erken teşhis için en büyük engel
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç, COVID-19 pandemisi sürecinde toplumdaki izolasyonun ve rutin muayenelerin azalması sebebiyle glokomun tanısında ve tedavinin yeterliliğinin değerlendirilmesinde ciddi sorunlara yol açtığına dikkat çekti. “Bu nedenle 40 yaş üstü, ailede glokom öyküsü olan herkesin geç kalmadan bir an önce göz kontrollerini yaptırmaları veya tedavi almış glokom hastalarının kontrollerini yaptırmaları gerekiyor” diyen Prof. Dr. Yalvaç, ayrıca COVID-19 ve glokom beraberliği tek bir olgu dışında şimdiye kadar saptanan bir vaka olmadığını ve koronavirüsten korunurken maske kullanmak kadar gözleri korumak için de gözlüklerin de kullanılması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’de 2 buçuk milyona yakın glokom hastası olduğu tahmin edilirken yalnızca her 4 hastadan biri teşhis edilerek tedaviye geçilebiliyor. Geri dönüşümsüz görme kaybına yol açan ciddi bir toplumsal sağlık sorunu olan glokomun en önemli özelliği, hastaların büyük bir bölümünde belirti göstermeden sinsi şekilde seyretmesi ve geç teşhis yer alıyor.
Türk Oftalmoloji Derneği’nden hafta boyunca etkinler
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi, 7-13 Mart 2021 tarihleri arasında “Dünya Glokom Haftası” nedeniyle her yıl olduğu gibi bu yıl da pandemi önlemleri kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleyecek. İstanbul’da çeşitli metro duraklarına, otobüslere; Ankara’da Esenboğa Havalimanı’na glokom konusunda farkındalığını artıran bilgilerin yer aldığı posterler asılacak ve video gösterimleri yapılacak. Yine aile hekimliklerine, hastanelere glokom haftasıyla ilgili afişler asılacak ve TOD Glokom Birimi tarafından hazırlanan hasta bilgilendirme kitapçıkları dağıtılacak. Türkiye’de toplumsal bilinçlendirmeyi artırmak amacıyla hazırlanan, sanatçılardan, oyunculardan, bilim insanlarından ve iş adamlarından oluşan tanınmış isimlerin mesajlarının yer aldığı videolar da sosyal medyada kanallarında yer alacak.
Migren sanılan ağrı, göz tansiyonu olabilir
Dünya Glokom Haftası’nda konuşan Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç: “Açık açılı glokom olarak bilinen ve en sık rastlanılan glokom tipinde hastalık genellikle bir farklı şikâyetten ötürü göz muayenesine gelen hastalarda tesadüfen tespit ediliyor. Birçok hasta genellikle 40 yaşından sonra yakın görme bozukluğundan dolayı göz hekimine başvurduğunda göz tansiyon hastası olduğunu öğreniyor. Dar açılı glokom olarak bilinen bir başka glokom tipinde ise hastalar glokomun belirtilerini migren ataklarıyla karıştırıyor. Migren sanılan baş ağrıları aslında sinsice ilerleyen ve zamanla körlüğe yol açabilen göz tansiyon hastalığı çıkabilir. Glokomun hangi tipi olursa olsun erken tanı ve tedaviyle hastalık kontrol altına alınarak görme yetisinin korunması sağlanabiliyor” dedi.
Genetik yatkınlık glokomu 7 kat artırıyor
Prof. Dr. Yalvaç sözlerine şöyle devam etti: “Glokomun en sık görülen tipi açık açılı ya da diğer bir deyişle sinsi glokomdur. Özellikle anne, baba ve kardeş gibi birinci dereceden yakın akrabaların glokomlu olması hastalığın aile üyelerinde görülme riskini 7 kat artırıyor. Daha nadir olan dar açılı glokom ise kadınlarda ve yüksek hipermetrop kimselerde daha sık görülebiliyor. Diyabet, göze ait nedenler veya başka sebeplerden uzun süreli kortizon tedavisi glokom için diğer risk faktörlerini oluşturuyor” dedi. Prof.Dr. Yalvaç sözlerine “Glokom genelde yüksek göz içi basıncının bir sonucu olarak ortaya çıkmakla birlikte bazı özel koşullarda normal hatta düşük basınçlarda bile glokom oluşabiliyor. Normal tansiyonlu glokom olarak adlandırılan bu tip genellikle damarsal problemleri, düşük kan basıncı, gece uykuda nefessiz kalma (uyku apnesi) sorunları olanlarda görülebiliyor” diyerek devam etti.
Bebeklerdeki glokoma dikkat
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç bebeklerde de glokom olabileceğini hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Göz sıvısını dışarı taşıyan göz içi kanalların anne karnında tam gelişmemesi durumunda gebelikte fetüste göz tansiyonu artabilir ve bebek bazı belirtilerle dünyaya gelir. Doğumsal (konjenital) glokom dediğimiz bu tip erişkin glokomlarından çok farklıdır. 3 yaşına kadar bebeklerde gözün dış dokusu çok elastik olduğu için artan basınç gözü büyütür, bebek iri gözler ile doğabilir. Bu tek taraflı olursa daha kolay fark edilebilir ancak iki taraflı olduğunda gözden kaçabilir. Aile özellikle tek taraflı büyük gözlü bebeklerde dikkatli olmalıdır. Bu bebeklerde aşırı sulanma, ışıktan rahatsızlık vardır ve göz rengi iyi seçilemez. Bu belirtiler varsa derhal bir göz hekimine başvurmalıdırlar”.
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç ayrıca oftalmolojik muayenenin ayrılmaz bir parçası olan göz tansiyonu ölçümünün glokom teşhisinde ilk adım olarak çok önemli yeri olduğunu, ancak sadece basınç ölçümü ile tanı ve tedavi planlamasının yapılmadığını, görme alanını ölçen ya da görme sinirindeki erken kayıpları dahi yakalayabilen diğer ileri yöntemlerle hastaları takip ettiklerini vurguladı. Dr. Yalvaç özellikle miyop ameliyatı geçirmiş kimselerde kornea dokusunun inceldiğini, bu durumun yanlış olarak göz tansiyonunun normal olarak ölçülmesine yol açabileceğini ve hastalığın atlanabileceğini belirterek bu hastaların daha dikkatli olmalarının altını çizdi.
Glokom nedir?
Glokomun en önemli nedeni göz içi basıncının yüksek olmasıdır. Normal koşullarda göz içinde sürekli üretilerek bazı göz dokularımızı besleyen ve gözümüzün şeklini koruyan adına “aköz” dediğimiz göz içi sıvısı mevcuttur. Bu sıvının göz içinde yer alan özel kanallardan gözü terk ederek kan dolaşımına karışması gereklidir.
Aköz sıvısının üretilmesi ve göz dışına çıkışı arasındaki denge “normal göz tansiyonu” nu oluşturur. Bu ölçülebilir bir değerdir ve 10-21 mmHg olarak kabul edilmiştir. Bu dengenin bozulması yani üretilen sıvının göz dışına çıkışının azalması sonucu göz tansiyonu yükselir. Göz içindeki yüksek basıncın uzun süreli devam etmesi sonucunda da görme sinirinde hasar yapar.
Göz içi basıncı artışı sırasında hastanın hiçbir şikâyeti olmayabilir, ancak zamanla önce çevresel alan görmesi daralır sonra tam körlük oluşur. Görme siniri kendini yenileyemeyen bir yapıda olduğu için tedavi ile kayıplar geri getirilemez ancak hastalığın durdurulması ya da kötüleşmesi önlenebilir. Bu nedenle belirti vermeksizin seyreden bu hastalığın erken teşhisi çok önemlidir.
Kaynak:Tarım Pusulası
Yorum Yazın