GDO’lu ürünlerin yüzde 80’inde kullanılan ‘glifosat’ insanlarda muhtemelen kansere neden oluyor.
Dünya sağlık Örgütü’nün (WHO) kanser kuruluşu Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu GDO’lu ürünlerin yüzde 80’inde kullanılan ot ilacının (herbisit) etken maddesi olan ‘glifosat’ın insanlarda muhtemelen kansere neden olduğunu açıkladı.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise “İnsanlarda muhtemelen kanser yapar” sözünün hafife alınmaması gerektiğini altını şu sözlerle çiziyor; “Çünkü doğrudan insanlarda deney yapılması mümkün değil. Hayvan deneyleri ile bu sonuca ulaşılıyor.”
Organik tarım konusunda Türkiye’nin öncü kurumu Buğday Derneği de konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, glifosatın tüm herbisitler içinde en yaygını olduğuna dikkat çekerek, “Glifosat, değişik tarım, orman, şehir ve konut uygulamalarında yaygın olarak kullanılıyor. Kullanımı, genetiği değiştirilmiş glifosat herbisitine dayanıklı ürünlerin geliştirilmesiyle daha da arttı. Genellikle GDO’lu soya ve Mısır üretiminde kullanılan ve Roundup adıyla satılan glifosat, havada, suda ve yiyeceklerin yanı sıra ilaca maruz kalan tarım işçilerinin kan ve idrarlarında da tespit edildi. ABD’de 2011’de 300 soya fasülyesi üstünde yapılan testlerde 271’inde glifosata rastlandığı belirtiliyor” tespitine yer verdi.
Buğday Derneği Eş Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu da, 2013’te ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA), gıdalarda bulunabilir glisofat miktarını arttırdığını vurgulayarak şunları söyledi; “Kalıntı miktarı havuçta 25, tatlı patateste 15 kat fazlalaştırılıyor. Bu artışların, ilaç firmasının yaptığı talebin ardından gelmesi de dikkat çekici.”
Derneğin açıklamasında şu satırlar dikkat çekici:
“ABD’de soya gibi kontrollü ekimi yapılan alanlar da bile son üründe çıkan glifosat kalıntısı Türkiye’de ekilen mısırda niye çıkmasın? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı “10-15 gün içinde toprakta parçalanır” diyerek kamuoyunu yanıltıyor. Aslında toprakta glifosatın yarı ömrü 2 ila 197 gün arasında değişiyor. Ülkemiz ithalat yoluyla bir çok tarım ürününü yurt dışından temin ediyor. AB Hızlı Alarm Sistemi verilerine göre; 2011 yılının 8. - 17. haftalarında AB ülkelerine Türkiye’den gönderilen 16 parti mercimekte glifosat kalıntısı saptandı. Türkiye ithal ettiği mercimeğin çoğunu Genetiği değiştirilmiş (GDO) mercimek üretimi yapan Kanada ve ABD’den alıyor.
Bu durumda ithal edilen ve GDO’lu olma olasılığı bulunan ürünlerin ülkemize de girme riski devam ediyor. Analizlerin yetersiz olduğu bizzat bakanlık tarafından kabul edildi. Bakanlığın 1 Ağustos 2014 tarihli resmi yazısında GDO içeren bazı mısır ve soya çeşitlerinin de Türkiye’de kimlik ve miktar tespitinin yapılamadığı belirtiliyor. Ayrıca Biyogüvenlik Kurulu, hayvan yemi olarak kullanılmak üzere 10’un üstünde GDO’lu soya ve mısır ithalatına izin veriyor. Bunların yem olarak Türkiye’ye girdikten sonra ne amaçlı kullanıldığına yönelik de bir izlenebilirlik yok.”
ORGANİK ŞÜPHE!
Yazı dizisinin girişinde de belirttiğimiz üzere organiğin de artık bir sektöre dönüşmesi, kar amaçlı kötü niyetli girişimlerin bu alanda da görülmesine neden oluyor. Markette, pazarda, manavda birçok ürünün açıklamasına “doğal”, “organik” gibi ibareler ekleniyor. Bugün için tüketici açısından ürünün organik olup olmadığını anlamasının tek yolu sertifikasının olması. Tabi sertifika kuruluşları açısından da sorunlar yaşanmıyor değil.
Üründen örnek alınıyor
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan aldığımız bilgiye göre, 2006 - 2014 arasında organik tarım mevzuatına aykırı faaliyet gösteren 2 adet yetkilendirilmiş sertifika kuruluşunun yetkisi iptal edilirken, 8 yetkilendirilmiş kuruluşa da 332 bin 400 TL para cezası uygulandı. Bakanlık ayrıca, 11 kontrolün kontrolörlük yetkisini, 3 sertifikerin de sertifikerlik yetkisini iptal etti. Yapılan denetimlerde organik ürün üreten, pazarlayan 42 müteşebbise 720 bin 683 TL idari para cezası uygulandı. 29 kuruluş sertifikasyon yetkisine sahip ve bu kuruluşlar yılda 2 kez ürünlerden örnek alarak üreticiyi denetliyor. Cezalar da üretici açısından oldukça ağır.
‘Önce sigara bırakılmalı’
Organik ürünlere yönelik tereddütler bazı bilim insanlarında da var. Prof. Dr. Enver Durmuşoğlu, “Hiç kimyasal ilaç ve gübre kullanmadığına göre, organik tarımda kullanılmasına müsaade edilen ve ‘biyolojik savaş’ denilen bitkisel kökenli ilaçların kullanılması gerekiyor. Ama organik tarıma bakıyorsunuz yüzde 200-300’lük bir artış varken, biyolojik silahların tüketimi son 10 yılda yüzde 10-20 artmış. Girdilerle üretim tutarlı değil. Ya hastalıklar ve böcekler zarar vermiyor ya da yalan söyleniyor. El altından başka birşey yapılıyor. O kadar riskli durum var ki pestisit ilk riskimiz değil. Sigara içen insanların doğrudan tükettikleri nikotin o kadar zehirli ki bunu doğrudan tüketenlerin organik ürün yiyeceğim diye kendilerini paralamaması gerekir. Önce sigarayı hayatından çıkarması gerekir” dedi.
‘Permakültür olmalı’
Organik tarımı çok da savunmadığını selirten Prof. Dr. Cafer Turgut da şunları söylüyor; “Organik tarımda biz üretiyoruz gelişmiş ülkeler yiyiyor. Bu sistemi yanlış anlıyoruz. İlaç, gübre, olmasın diye düşünüyoruz ama bu büyük bir çevresel dönüşüm zaten. Topraktan alıyorsunuz ama hiçbir kimyasal madde vermiyorsunuz. Belli bir dönemden sonra büyük verim kayıplarına neden oluyor ve insanlar uzaklaşıyor. Organik tarım, bir permakültür olarak yapılmalı. Üreticinin tavukları olacak, inekleri olacak.. Ürün kalıntılarını hayvanları için besin olarak kullanacak ve hayvanların gübresini de ürüne aktaracak.” Prof. Dr. Dilek Anaç da, “Kontrollu üretim sistemi ile yetiştirilen ürünler sofralarımızda yer alabilir. Ancak bebeklerin, küçük çocukların organik ürünler ile beslenmesi arzu edilir” görüşünde.
ORGANİK ÜRÜN NASIL ANLAŞILIR?
Bir ürünün organik olup olmadığının en belirleyici özelliği sertifikası. Tarım Bakanlığı’nın yetkilendirdiği denetleme firmaları tarafından “Organik Ürün Sertifikası” verilen ürünler sertifika kuruluşlarınca denetleniyor. Organik ürünün bir etiketi, sertifika numarası ve her partiyi ifade eden ürün sertifikasına sahip olması gerekmekte. Bununla birlikte çiftçiler kesin bir yöntem olmasa da organik ürünün biçim, renk ve kokusundan da anlaşılacağını belirtiyor. Organik ürün standart bir boy ve renkte olmuyor, ürün içinden bazıları kurtlanıp, deforme olabiliyor.
Yorum Yazın