TZOB Genel Başkanı Bayraktar: Sulamanın, bölgesel kalkınma programlarının tarımsal üretimine yaptığı büyük katkının en iyi örneği GAP’tır
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toprağın suyla kavuşmasıyla tarımsal üretimin patladığını bildirerek, “Sulamanın, bölgesel kalkınma programlarının tarımsal üretimine yaptığı büyük katkının en iyi örneği GAP’tır. Henüz tamamlanmamasına rağmen, 1991-2015 döneminde, tarımsal üretimde neredeyse bir patlama var. Seçilmiş 34 üründe bölge üretimi 6,7 milyon tondan 12,2 milyon tona çıktı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) kapsadığı alan, maliyet büyüklüğüyle, tarımdan sanayiye, sürdürülebilir insani gelişmeye kadar hemen her alanı planlamasıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en etkin uygulanan dünya çapında bir projesi olduğunu belirtti.
Şemsi Bayraktar, Fırat ve Dicle havzası ile yukarı Mezopotamya ovalarında yer alan 9 ille (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak) Türkiye nüfus ve toprak alanının yaklaşık yüzde 10’unu kapsayan GAP’ın, bölgenin kaynaklarını değerlendirerek, yöre halkının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, diğer bölgelerle bölge arasındaki gelişmişlik farkını gidermeyi, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçladığına dikkati çekti.
-34 üründe ortalama üretim artışı yüzde 82,9-
Bayraktar, şunları kaydetti:
“1970’lerde bölgenin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine dayalı bir program olarak başlayan GAP’ta, Fırat, Dicle havzasında sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ile 1,8 milyon hektar alanda sulama yatırımlarının yapımı planlanmıştır. Proje büyük bir entegre projedir. Henüz sulama yatırımları tamamlanmasına rağmen tarımdaki üretim artışı büyük boyutlardadır. 1991-2015 döneminde, tarımsal üretimde neredeyse bir patlama var. Seçilmiş 34 üründe bölge üretimi 6,7 milyon tondan 12,2 milyon tona çıkmıştır. Ortalama üretim artışı yüzde 82,9’u bulmaktadır. Üretim buğdayda 1,8 milyon tondan 4,3 milyon tona, mısırda 7 bin tondan 1,9 milyon tona, kütlü pamukta 38 bin tondan 1,2 milyon tona, Antep fıstığında 58 bin tondan 135 bin tona, zeytinde 11 bin tondan 160 bin tona, elmada 7 bin tondan 23 bin tona, dutta 5 bin tondan 11 bin tona, narda 13 bin tondan 52 bin tona, bademde 6 bin tondan 15 bin tona, sarımsakta 7 bin tondan 16 bin tona, domateste 274 bin tondan 678 bin tona, hıyarda 59 bin tondan 106 bin tona, biberde 50 bin tondan 256 bin tona yükseldi.”
-Verimde büyük artış-
Verimde de büyük artışlar olduğunu belirten Bayraktar, arpada yüzde 44,5, buğdayda yüzde 86,4, ayçiçeğinde yüzde 126,6, kırmızı mercimekte yüzde 108,8, mısırda yüzde 253,2, pamukta yüzde 75,1, şekerpancarında yüzde 128,2, elmada yüzde 34,2, erikte yüzde 46,7, zeytinde yüzde 253,8, Antep fıstığında yüzde 15,4 verim artışı görüldüğünü vurguladı.
-Hayvancılık-
Yine bu dönemde kültür ırkı sığır sayısının 20 katına, kültür melezi ırkı sığır sayısının 6 katına yükseldiği, süt üretiminin ikiye katlandığını bilgisini veren Bayraktar, “1991-2015 döneminde toplam sığır sayısı yüzde 42 artışla 725 binden 1 milyon 30 bine çıktı. Asıl dikkat çekici olan bu dönemde yerli ırk sığır sayısındaki büyük düşüşe karşın, kültür ırkındaki çok büyük artıştır. Yerli ırk sığır sayısı yüzde 54,8 azalmayla 645 bin 530 baştan 291 bin 826 başa inerken, kültür melezi sığır sayısı yüzde 530,8 artışla 63 bin 705 baştan 401 bin 830 başa çıktı. Kültür ırkı sığır sayısı ise yüzde 1932 artışla 16 bin 45 baştan 326 bin 30 başa yükseldi” dedi.
Bu dönemde koyun sayısında yüzde 10’luk bir düşüş görüldüğüne ve sayının 5 milyon 685 bin 570 baştan 5 milyon 114 bin 613 başa gerilediğini bildiren Bayraktar, buna karşın keçi sayısının yüzde 20,8 artışla 1 milyon 964 bin 548 baştan 2 milyon 373 bin 457 başa çıktığını belirtti.
Kültür ve kültür melezi sığır sayısındaki artışın süt üretimine doğrudan yansıdığını vurgulayan Bayraktar, “1991-2015 döneminde, toplam süt üretimi yüzde 103,6 arttı ve 694 bin 215 tondan 1 milyon 413 bin 658 tona yükseldi. İnek sütü üretimindeki artış yüzde 158,2’yi buldu. Bölgenin bal üretimi yüzde 587,8 artışla 851 tondan 5 bin 853 tona yükseldi” dedi.
-GAP’ta kaybedilen her yıl, gelirden mahrum kalmak demektir-
GAP’ın daha bitmeden hem bitkisel üretimi hem de hayvansal üretimi artırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“GAP, kırsal ve bölgesel kalkınma için güzel bir örnek. 3,3 milyon hektar tarım alanıyla ülkemizin tarım topraklarının yüzde 14’e yakını ve su potansiyelinin dörtte biri GAP’ta. Yine ülkemizde teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar sulanabilir arazinin beşte biri GAP’ta yer alıyor. Türkiye’de 61 dekar olan işletme arazi büyüklüğü GAP’ta 104,8 dekarı buluyor. Tabii bu rakam da yeterli değildir. İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde bu rakam 400-500 dekarı buluyor. GAP’ta işletme arazi büyüklüklerini daha da artırmalıyız. Sulamaya açılacak 1,8 milyon hektar alandaki sulama altyapı yatırımlarını bir an önce tamamlamak zorundayız. GAP’ta enerji yatırımlarında fiziki gerçekleşme yüzde 74’leri bulsa da sulamada hala yüzde 40’lar seviyesinde kalması, daha alınması gereken çok yol olduğunu göstermektedir. Bu yüzde 40’lar seviyesini hızla yüzde 100’e çekmeliyiz. Kaybedilen her yıl, çok büyük miktarları bulacak gelirden mahrum kalmak demektir.”
-GAP, KOP, DAP, DOKAP hızla bitirilmeli-
GAP, KOP, DAP, DOKAP gibi büyük projeler hızlı bitirilmesi, bu projelerle sulamaya açılan alanlarda katma değeri yüksek ürünlerin yetiştirilmesinin teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Artık gelişmiş ülkeler her şeyi üretmiyor. Tahıl, yağlı tohumlar, şeker, pamuk, et, süt gibi stratejik ürünler dışında üreteceği ürünleri seçiyor. Değeri yüksek, pazarda yer bulan ürünlere yöneliyor. Bugün gelişmiş ülkeler çok su tüketen, fiyatı yüksek olmayan sebzelerin üretiminden kaçınıyor. Bu ürünleri Çin gibi ülkelerden ithal etmenin yollarını arıyor. Çin, dünya sebze üretiminin yarısını karşılıyor. Buna karşın gelişmiş ülkeler, tahıl, yağlı tohumlar, pamuk, baklagiller, şeker, meyve, et ve süt gibi ürünlerin üretimine yoğunlaşıyor.
Türkiye’nin de üretimi planlaması yapması, üretimde suyun tasarruflu kullanımına dikkat etmesi, stratejik ürünlerin yanı sıra, yüksek getiri sağlayan ürünlere yönelmesi gerekiyor. Tarımı, gıda ile tekstil ve konfeksiyon sanayiden ayrı görmemek de lazım. Gelişmiş ülkeler bunu çok iyi bir şekilde entegre etmiş durumdalar. Tarımsal üretim yurtiçi ve yurtdışı ihtiyaca göre belirleniyor ve buna göre planlanıyor. Bütün gelişmiş ülkelerin çok güçlü bir gıda sanayileri bulunuyor. Tarımsal ürünleri, gıda sanayi yoluyla, işleyerek, katma değerlerini artırarak ihraç ediyorlar. Ham ürün ihracatından kaçınıyorlar. Tekstil ve konfeksiyon sanayinde de durum böyle. Ürünü işleyerek katma değerini büyük miktarlarda artırmak mümkün.”
Konya Ovası Projesi (KOP) ile Doğu Anadolu Projesi’nin (DAP) de tarımsal sulamada olanakları büyük boyutlarda artıracağını bildiren Bayraktar, “Konya, Karaman, Niğde, Aksaray’dan oluşan KOP’a Yozgat ve Nevşehir illeri eklendi. Doğu Anadolu’da Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van’dan oluşan DAP’a Sivas ili dahil edildi. Hem KOP hem de DAP daha da büyüdü. Her iki proje de büyük sulama projeleri içeriyor. Bu projelerin tamamlanması da GAP’ta olduğu gibi tarımsal üretimde patlamaya yol açacak, kırsal kalkınmayı sağlayacaktır” dedi.
Yorum Yazın