Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, nitratlı gübre yasağının sezon itibariyle en az kullanıldığı bir dönemin içerisinde alındığına dikkat çekerek "Ülkemizde tüketilen gübrenin yaklaşık %30'u olan 1,5 milyon tonu nitratlı gübre. Yani 4 milyon tonu diğer gübreler. Hem sezonu dikkate aldığımızda hem de diğer gübrelerin kullanılıyor olduğunu göz önüne aldığımızda üreticide ve sektörde bir sıkıntının olmayacağını görebiliriz" diye konuştu.
Bakan Çelik, NTV'nin canlı yayınına katılarak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Çelik, Temmuz ayından bu yana devam eden terör olaylarında birçok güvenlik görevlimizin şehit edilmesine yol açan el yapımı patlayıcılarda kullanılması sebebiyle 6 Haziran tarihi itibariyle nitratlı gübrelerin yurt içinde satışı ve pazarlanmasını yasakladıklarını belirtti. Cari tarih itibariyle bayilerde ve üreticilerde olan 314 bin ton nitratlı gübrenin bu kapsamda yediemine alındığını dile getiren Çelik şöyle konuştu:
"Böyle ani bir kararın, gerek üreticimizin hemen yakın gelecekteki beklentileri, diğer taraftan ithalat ve üretici firmalar üzerinde bir olumsuz etkisinin olmaması söz konusu değil. Ama ne diyoruz? Önce can, önce insan hayatı. Gübre, tarım için vazgeçilmez bir girdi, verim açısından son derece önemli, eyvallah. Ama canımızı yakan teröre malzeme olacak bir tarımsal ürünün çok yaygın bir şekilde kullanılıyor olması açısından da mukayese yaptığınız zaman mutlak surette yeni önlemler alma zarureti vardı. Çünkü onlarca polis ve askerimiz, nitratlı gübreden elde edilen bu el yapımı patlayıcılardan dolayı hayatını kaybediyor. Böyle bir tercihi yapmak bile doğru değil, mutlaka önce canı korumak, hayatı devam ettirmek gerekiyor. Bu yönüyle bu kararın alınması doğru."
Nitratlı gübre yasağının üretim açısından sezon itibariyle bir mağduriyete yol açmayacağını, çünkü sezon itibariyle en az kullanıldığı bir dönemin içerisinde olunduğuna dikkat çeken Çelik, "Sektör açısından da üretiminde ve ihracatında bir sorun yok. İhraç ederseniz bir problem yok. Sadece satışıyla ilgili bir kısıtlama söz konusu. Bu anlamda da pazara baktığımız zaman, ülkemizde 5,5 milyon ton gübre tüketiliyor. Bunun yaklaşık %30'u olan 1,5 milyon tonu nitratlı gübre. Yani 4 milyon tonu diğer gübreler. Hem sezonu dikkate aldığımızda hem de diğer gübrelerin kullanılıyor olduğunu göz önüne aldığımızda üreticide ve sektörde bir sıkıntının olmayacağını görebiliriz. Ayrıca bu bir geçiş süreci. Bu süreçte terörle ilgili ve diğer gelişmeler ne şekilde seyredecekse, biz de çok farklı şekilde önlemlerimizi alacağız" diye konuştu.
Bakan Çelik, nitratlı gübrenin bitkiye azotu çok kestirme yoldan almasını sağladığını, böylelikle bitkinin hızlı geliştiğini belirten Bakan Çelik, "Yasaklama kararından sonra TÜBİTAK ve sektörle bir araya geldik. Bu gübrenin patlayıcı özelliğini kaybettirecek, ama bitkiye de bir şekilde mutlaka alması gereken azotu da verebilecek bir hale getirilmesi amacıyla şu anda teknik düzeyde çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.
"Yurt dışından arazi kiralama, bütün gelişmiş ülkelerin başvurduğu bir yöntem"
Dünyada bulunan 5 milyar hektarlık tarım arazinin ancak 1,3 milyarının tarımda kullanıldığı, 2 milyar insanın aç ve yoksul olduğunu dile getiren Bakan Çelik, sanayileşmeyle birlikte sürekli küçülen tarım arazileri nedeniyle gelişmiş ülkelerin özellikle Sudan, Etiyopya gibi Afrika ülkelerinde uzun süreli toprak kiralama yoluna gittiğini ve şu anda 203 milyon hektar arazinin başka ülkelerce kiralandığını belirtti.
Bakan Çelik, Türkiye'de ise tarıma elverişli 24 milyon hektar tarım arazisi bulunduğunu ancak her yıl 50 ila 100 bin hektar alanın tarım dışına çıktığını, Hükümet olarak tarım arazilerinin korunmasını sağlamak ve miras yoluyla bölünmesini önlemek amacıyla çok önemli yasal düzenlemeleri hayata geçirdiklerini söyledi.
Türkiye'nin yağlı tohumlu bitkilere ihtiyacı bulunduğunu belirten Çelik, "Yağlı tohumları biz ülkemizde desteklemeye devam edeceğiz. Ancak diyelim ki bazı ülkelerde böyle bir kiralama durumu olur ise, bu yağlı tohumları orada da üretme yollarını deneyeceğiz. Hayvancılıkla ilgili olarak da belki komşu ülkelerde ve soydaşlarımız bünyesinde atılması gereken adımlar olabilir" dedi.
Gelecekte savaşların gıda üzerine olacağını dikkate alarak bugünden herkesin önlemini aldığını belirten Bakan Çelik, "Biz hem kendi ülkemizin çok daha sağlıklı ve yeterli düzeyde üretimi sağlaması konusunda gerekli çabaları göstereceğiz. Ama dışarıdaki verimli arazilerin de ülkemize gelir olarak, ürün olarak kazandırılması konusunda da üzerimize düşeni gerçekleştireceğiz. Yoksa burada bir sıkıntının ürünü olarak bu gündeme gelmiş değil, dünyadaki bütün gelişmiş ülkelerin yapmış oldukları, başvurdukları bir yöntemdir" diye konuştu.
"Ramazanda gıda fiyatları stabil bir durumda"
Ramazan sürecinde gıda fiyatlarındaki spekülatif hareketlerle ilgili olarak Bakan Çelik, "Gıda fiyatlarının yükselmesini gerektirecek bir durum yok. Tabi takdir ederseniz ki piyasada arz-talep dengesi çerçevesinde bunlar gerçekleşiyor, arzda bir sorun olmadığı için fiyatlarda herhangi bir olumsuz tablo yok. Biraz ette belki yaşanıyor diyebiliriz. Etin günlük 1 lira 2 lira düzeyinde oynadığı dönemler oluyor, bunları da çok yoğun bir şekilde takip ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla fiyatlarda stabil bir durum olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz" dedi.
"Ramazan'da ve sonraki dönemde etle ilgili bir sıkıntı olmayacak"
Şu anda etle ilgili bir sıkıntının bulunmadığını kaydeden Çelik, Türkiye'de 14 milyon civarında büyükbaş, 41 milyon civarında da küçükbaş hayvan varlığı bulunduğunu belirterek, "Yıllık kırmızı et tüketimimizde meydana gelen 100-150 bin tonluk açığı da karşılamak için 1 milyon 300 bin besi hayvanı şu anda ülkemizde. Yani ülke olarak elimizde 1 milyon 300 bin besi hayvanı var. Ne demek bu? Periyodik olarak Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında kesime hazır piyasaya arz edilecek 1 milyon 300 bin hayvan var. Ayrıca, bildiğiniz gibi ESK ve TİGEM aracılığıyla 400 bin baş hayvan ithal etme durumumuz var. Avrupa Birliği anlaşmaları çerçevesinde 19 bin ton et ithal etme imkânımız var. Bosna'dan şu anda 6 bin ton civarında et gelmeye devam ediyor. Yani gerek ithalat açısından, gerek içerideki besi materyalleri açısından etle ilgili spekülatif bir ortamın oluşmasını sağlayacak hiçbir durumun olmadığını açıkça ifade ediyorum. Eğer bu yöne girenler olursa, bunlarla uğraşıyoruz, uğraşmaya devam edeceğiz." dedi.
Bakan Çelik uzun vadede ise üretici, besici ve sanayi zincirinin iyi kurgulanması ve hayvan varlığımızı kendi iç bünyemizde çoğaltmamız gerektiğini belirterek "Bizim yoğun bir şekilde damızlık alanında büyük açılımlar gerçekleştirmemiz gerekiyor. TİGEM'e onun için o görevi verdik. TİGEM, özel sektörle birlikte damızlık çiftliklerimizi çoğaltıp geliştirecek dolayısıyla hayvan varlığımız da artacak" diye konuştu.
"ESK'nın müdahalesiyle süt üreticisinin mağduriyeti giderildi"
Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerde meydana gelen gelişmelerin ülke içinde beyaz et, yumurta, süt ve süt ürünlerinde arzı etkilediğini belirten Çelik, etraftaki savaş çemberine rağmen süt üretiminin şu anda 18.7 milyon tona ulaştığını söyledi.
Et ve Süt Kurumu'nun piyasaya girerek regülasyon görevini yapmasıyla birlikte 90 kuruşlara kadar inen süt fiyatının 110-115 kuruş seviyelerine çıktığını kaydeden Çelik, "Müdahale sonrası şu an 100 bin tonluk sütü 10 bin ton süt tozuna dönüştürmüş olduk. Amaç ne? Üreticinin mağduriyeti olmasın. Yani ESK bu regülasyon göreviyle üreticinin mağdur olmasını önlemiştir. Ayrıca şu anda başta Çin olmak üzere dünya ülkeleriyle irtibatlı durumdayız. Yeni pazarlar oluşturarak süt varlığımızı, dolayısıyla da hayvan varlığımızı artırmayı hedefliyoruz" dedi.
"Tüm destekleri dikkate aldığımızda destekler GSMH'nın yüzde 1'ini buluyor"
Prim ödemeleri ile ilgili kendi dönemlerinde hiçbir aksama olmadığını belirten Bakan Çelik, 2002 yılında AK Parti olarak iktidarı devraldıklarında toplam tarımsal destekler 1.8 milyar TL iken bu yıl bu rakamın bu yıl 11.6 milyar olduğunu söyledi.
Bütçedeki tarıma ayrılan desteğin GSMH'nın yüzde 1'inden az olmaması gerektiği yönündeki eleştirilere de değinen Çelik, desteğin yalnızca 11.6 milyar olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, gübrede, IPARD kapsamında, balıkçılık alanında, tarımsal sulamalarda ve enerji alanında yapılan birçok destekler olduğunu, tüm bunlar toplandığında desteğin yüzde 1'i rahat bulduğunu ifade etti.
"Yeni düzenleme, taklit ve tağşişte caydırıcı olacak"
Taklit ve tağşiş ile ilgili denetimlerin sürdüğünü belirten Çelik, 2015 yılında 735 bin denetim gerçekleştirildiğini, 92 iş yeriyle ilgili suç duyurusunda bulunduklarını ve 65 milyon lira ceza yazdıklarını söyledi. Çelik, 2016 yılında altı aylık dönem içerisinde 355 bin denetim gerçekleştirdiklerini belirterek, "4 yıl içerisinde taklit ve tağşiş yapan firmalardan 418 firmanın 818 ürünü ifşa edildi" dedi.
Tağşiş ve taklit yapan kişilere ve firmalara yönelik mevcut mevzuattaki müeyyidelerin yeterli olmadığını vurgulayan Bakan Çelik, "Bugün itibariyle firmaların taklit ve tağşişle elde ettiği kârla verilen cezalar arasında büyük bir uçurum var. Onun için bu durumu ortadan kaldıracak, ceza rakamlarını artıran, yıl içerisinde ikinci kez, üçüncü kez taklit-tağşiş yapması durumunda kapatma da dâhil ne gibi müeyyide uygulanacağını gösteren, caydırıcı olacak şekilde ceza müeyyidelerinde önemli değişikliklere gidiyoruz" şeklinde konuştu.
Yorum Yazın