Boğaziçi Üniversitesi iş dünyasına yetiştirdiği başarılı yönetici sayısının yüksekliği ile bugün Türkiye’nin lider eğitim kurumlarının başında geliyor. Ancak İşletme bölümü mezunu Ata Cengiz’in hikayesi alışılanın dışında. Sıra dışı bir kariyer yolu çizen Cengiz’in toprağa merakı yüzyıllardır tarımla uğraşan ailesinden geliyor. Küçüklüğünde tarlaya üzüm toplamaya heyecanla gittiğini belirten Cengiz, son birkaç aydır doğa dostu tarlamvar isimli girişimiyle ilgileniyor. Toprak sevdasının ilginç hikayesi ve tarlamvar projesinin detaylarını Boğaziçili çiftçi Ata Cengiz’den dinledik.
Ata Cengiz kimdir, kendini tanıtır mısın?
Adanalı, yüzyıllarca çiftçilik yapmış bir ailenin Y kuşağı torunuyum. Babam, çocuğumuz toprakla uğraşmasın diye okutulan bir öğretmen. Ben ise tekrardan toprağa dönmek için can atan Boğaziçi İşletme mezunuyum. Okulumuzda International Trade Society’nin kurucusuyum ve tarlamvar.com isimli sosyal-çevresel bir girişimim var. Özetlemek gerekirse ben hayallerinin peşinden giden bir insanım.
Tarıma olan tutkunu ne zaman keşfettin?
Küçüklüğümden beri tarıma ilgim var. Yaz tatillerinde köye gittiğimizde sabah ezanından sonra üzüm toplamaya giderdik. Hiç unutmuyorum, ilk ben kalkardım ve büyük bir heyecanla tarlaya giderdim. Tarımda dokunabildiğiniz, koklayabildiğiniz ve yiyebildiğiniz bir şey üretiyorsunuz. Bir ekip bin geri alıyorsunuz. En önemlisi, üretken hissediyorsunuz.
Bu ilginin yanında neden Boğaziçi İşletme’yi tercih ettin?
Fen lisesi çıkışlıyım. Aslında tıp ve mühendislikleri de kazanıyordum. Dört duvar arasında kalmak istemediğim için bu bölümleri seçmedim. Eşit ağırlıkta puanım iyiydi. Boğaziçi İşletme mezunlarıyla konuştum. İşletmenin ilgi alanlarının fazla olduğunu söylediler. Burada kendimi geliştirmeye fırsatım olacağını düşünerek tercihimi yaptım.
Ailem doktor olmamı istiyordu. Anneme bu tutkumu söyleyince çok şaşırdı. Anneannemi ziyaret ettiğimde hep elini öperim, o da biraz harçlık verir. Bu merakımı ona açıklarken “Anneanne nedir senin tarlaların durumu bana da 15-20 dönüm ayırır mısın?” demiştim, o gün çok sinirlenmişti ve harçlık vermemişti.
“En son ne zaman çıplak ayakla toprağa bastık?”
Tarlamvar projesinden bahsedebilir misin?
Liseden arkadaşımla girişimci ruhlu insanlarız ve ikimiz de toprağı çok seviyoruz. Projeye başlarken cevizin çok popüler olduğunu gördük. Cevizin birkaç çeşidi var. “Maraş 18” Maraş ve Adana çevresine yetişen bir tür. Türün patenti Sütçü İmam Üniversitesi’ndeki bir hocaya ait. Biz de onunla iletişime geçtik ve şu an üniversiteyle işbirliği içindeyiz.
Tarlamvar.com’u Şubat’ta duyurduk. Adana’nın Tufanbey ilçesine 25 dönüm ceviz ağacı ektik. Projeyi oluştururken insanların şehrin kaosundan kaçıp doğaya dönme isteği üzerinden hareket ettik. Mesela en son ne zaman çıplak ayakla toprağa bastık? Tarlamvar’la beraber insanları toprakla buluşturmak istiyoruz. İnsanların adına ağaç dikiyoruz ve onun bakımıyla ilgileniyoruz. Ağaç mahsul verdiğinde ürünlerin yarısını ağaç sahibine gönderiyoruz, diğer yarısı da bizim sürdürülebilirliğimizi sağlıyor. Sütçü İmam Üniversitesi bizim için toprak analizlerini yapıyor, düzenli olarak tarlayı kontrol ediyor ve çiftçilere eğitim veriyor.
Ağaç sahibi olarak dilerseniz köye gelebiliyorsunuz ve geldiğinizde konaklamayı sağlıyoruz. Köye geldiğinizde ürünlerinizi kendiniz de toplayabiliyorsunuz veya diyelim ki birine bir hediye almak istiyorsunuz, tarlamvar’dan bir ağaç hediye edip çevreye katkı sağlayabiliyorsunuz. 500 ağaca ulaştıktan sonra başka bölgelerde de bu uygulamayı başlatacağız. Projemiz köydeki insanlara istihdam da sağlıyor. Tarlamvar’ı büyüterek iş fırsatları yaratmayı düşünüyoruz. Kırsal turizmi geliştirmek istiyoruz. Umarım uzun vadede geri göç başlar ve biz de bunun olmasını sağlayan bir etken oluruz. Yakın zamanda projemiz doğa dostu bir yatırım aracı da olacak. Ürünü ağaç sahibine göndermektense satıp, parasını ileteceğiz.
“Tarım sektöründe Boğaziçi’nin girişimci ruhuna ihtiyaç var”
Türkiye’nin tarım sektöründeki durumu hakkında ne düşünüyorsun? Tarlamvar’ın bu karede yeri nerede?
Bereketli topraklarımız var. Avusturalya ve İsrail’in ardından dünyanın en verimli ülkelerinden biriyiz. 780 bin metrekare toprağımız var, Danimarka’nın bizden daha az toprağı varken tarımsal ihracatta bizden öndeler. Oysa ihracatta potansiyelimiz çok yüksek, bunu kullanmalıyız. Tarım alanına gerekli önem verilmiyor bence. Gelecekte tarlamvar’da hayvancılığa da el atacağız. Tarım sektöründe fırsatlar çok, biz de bunun farkındalığını yaratmayı umut ediyoruz.
Çiftçilerin en çok şikayet ettiği sorunlardan biri maliyetle kar arasındaki fark. Zarar ediyorlar çünkü aracı sorunu var. Ürünler çok fazla el değiştiriyor. Tek kazananlar aracılar oluyor. Mesela ailem üzümcülükle uğraşıyor. Geçtiğimiz yıl üzümü 80 kuruştan sattık. Bizim sattığımız üzüm büyük şehirlerde 5 liraya satıldı. Ben bu duruma çok sinirlendim. Çözüm düşünmeye başladım. Dolayısıyla fikir danışmak için Erbil’deki Türk İş Adamları Derneği’ne yazdım. İhracat konusuna da değinmek istiyordum. Suriye meselesinden dolayı yazın gidemedim fakat sonbaharda gittim. Diyarbakır’a kadar uçakla gittik, ardından karadan geçiş yaptık. Dört gün boyunca iş adamlarıyla görüştük, hallere gittik. Türkiye’de tarım sektörü ve ihracat için ne yapabileceğimizi konuştuk. Hala irtibatımız sürüyor. Irak ziyaretimin ardından bu sene Uluslararası Ticaret Topluluğu’nu kurduk.
Tarlamvar.com’u oluştururken Boğaziçili olmak sana neler kattı?
Bence okulumuzun en büyük özelliği öğrencilerini özgür bir şekilde düşünmede serbest bırakması ve bunu teşvik etmesi. Bu yazılı bir kural değil adeta okulun ruhu. İnsanlar burada özgürlüğü, çok sesliliği, fikirlere saygıyı, anlayışı ve bağımsızlığı iliklerine kadar hissedebilirler. Bu atmosferin etkileri Boğaziçi’nden mezun insanların gerçekleştirdikleri işlere, farkındalık seviyelerine ve hayat duruşlarına bakıldığı zaman açık bir şekilde görülüyor. Bahsettiğim aracı örneğinde bir Boğaziçili olsa ne yapar eder aracı problemini ortadan kaldırıp, herkes için daha karlı hale getirir. Tarım sektöründe Boğaziçililerin sayısı oldukça az, ama böyle olmamalı. Sektörde kendini yetiştirmiş insan eksikliği var. Okulumuzun girişimci ruhunu biliyoruz, bu ruhu tarım sektörüne yansıtabiliriz.
Boğaziçi’ne gelirken dil çekincem vardı. Burada İngilizcemi geliştirdim ve dile olan merakımı keşfettim. Arapça öğrendim, orta düzeyde Fransızca biliyorum. Son beş aydır da İbranice öğreniyorum. Üniversite hayatımda Borsa İstanbul, Dış İşleri Bakanlığı ve French Connection gibi yerlerde staj yaptım, iş hayatını gördüm. Bu deneyimlerden sonra gerçekten sevdiğim işin tarım olduğuna karar verdim. Herkes sevdiği işi yapmalı.
Yorum Yazın