FAO, ‘İstihdam Olanakları Vasıtasıyla Mültecilerin Öz yeterliklerinin Artırılması ve Tarıma Dayalı Geçimlerinin Geliştirilmesi’ Projesi’nin üçüncü fazında da verilen mesleki eğitimlerle kadınları desteklemeye devam ediyor.
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğinde yürüttüğü ‘İstihdam Olanakları Vasıtasıyla Mültecilerin Öz yeterliklerinin Artırılması ve Tarıma Dayalı Geçimlerinin Geliştirilmesi’ Projesi kapsamında FAO, verdiği mesleki eğitimlerde özellikle Türk ve Suriyeli kadınlara iş alanı imkânı sağlıyor.
Kadınların toplum içinde daha aktif rol oynamalarını, iş hayatına dahil olarak ekonomik yönden özgürlüklerini kazanmalarını da hedefleyen mesleki eğitimler özellikle daha önce çalışamayan ve bir geliri olmayan kadınların hayatlarında dönüm noktası oluyor.
Eğitime katılan kadınlar, pilot illerdeki vasıflı iş gücü açığının bulunduğu tarımsal üretim alanlarında seçilen konularda teorik ve pratik eğitimler alıyor. Proje eğitimlerine katılan kadınlar, sekiz haftalık teorik ve iş başı eğitimlerini tamamladıktan sonra, istihdam fırsatlarının arttırılması amacıyla iş fuarlarına katılıyor ve iş sahibi oluyor. Projenin üçüncü fazında şu ana kadar yaklaşık 300 kadına eğitim verildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı, İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün düzenlediği seracılık eğitimi alan Rabia Baş ve gastronomi eğitimi alan Suriyeli Rasha Kamar, kadın olarak yaşadıkları zorlukları, karşılaştıkları engelleri ve FAO’nun düzenlediği mesleki eğitimlerin hayatlarında nasıl bir farklılık yarattığı ve bu eğitimlerden nasıl faydalandıkları ile ilgili görüşlerini anlattı.
Rabia Baş;
‘Ben Rabia Baş, 34 yaşındayım. 15 yıldır evliyim ve biri 15 yaşında liseye başlayacak ve diğeri 8 yaşında ilköğretimde okuyan 2 çocuk annesiyim. Doğduğumdan bu yana Çemenli’de yaşıyorum. Ben ortaokulu bitirdim, sonra okula devam etmedim ama okumayı hiç bırakmadım. Tarımla uğraşıyorum ve seracılık yaparak geçimimi sağlıyorum. Eşim de seracı. Tarlada çalışmak zaten başlı başına zor. En zor mesleklerden biri toprakla uğraşmak ama en güzel mesleklerden biri. Çünkü en önemlisi üretmek’.
‘Üretebiliyoruz ve birçok insanın talebini karşılayabiliyoruz. Sebze ile ilgili hemen hemen her şeyi gelen talep üzerine üretebiliyoruz. Üretimde sıkıntımız yok. Sıkıntılarımız zorluklarımız; pazarlama, fiyatların düşük olması, maliyetin çok fazla yüksek olması. Biz çok küçüklükten beri bu işi yaptığımız için severek yapıyoruz. Bizim çalışma saatlerimizi güneş belirliyor. Güneş doğduğunda kalkarız. Güneş battığında yatarız. Saatimiz yok. Çiftçilik bu demek zaten. Yazları seralarda sürekli çalışıyoruz. Aile bütçesine katkıda bulunmak için kışın da terzide çalışıyorum. Şu an elde ettiğimiz gelir ile ancak günlük ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz’.
‘Eşimle ev işlerini birlikte yapıyoruz. 10 yıl önce ailemde kadına karşı bir ön yargı vardı. Kadın okumaz, çalışmaz gibi. Şimdi biz bu algıları yıktık. Kadın olarak tarım işçiliğinde en büyük problem fiziksel olarak yük kaldıramamak. Fakat serada da eşlerimizle birlikte çalışıyoruz. Fiziksel olarak bizim yapamadığımız işleri erkekler, fiziksel olarak erkeklerin yapamadığı işleri kadınlar yapıyor. O da ayrımcılık değil. Herkes üstüne, yüküne göre iş alıyor. Çiftçi kadın yarışmalarında ikinciliklerim var. Ben aktif bir kadın olarak sosyal ortamlara girebildim. Eşimin de desteği ile kadın olarak ikinci plana atılmadım’.
‘Diğer çiftçi kadınlarla, kadın kooperatifleri ile, kadın örgütleri ile iletişimdeyim. Her ne iş yaparsan yap eğitimini almak zorundasın. Biz 8 yaşında çekirdekten seracılığa başlamamıza ve çocukluktan her şeyi öğrenmemize rağmen FAO’nun bize vermiş olduğu bu eğitimlerde farklı çok fazla şey öğrendik. Örneğin, aklımda olan “salatalık çiçek yakıyor”. Çiçek nem oranının yükselmesinden dolayı yanıyormuş, bu nedenle seralarımızda birer nem ölçer olması gerekiyormuş. Ben bunu 15 yıl sonra öğrendim. Bunun gibi ince ama hayat kurtaran detaylar. Daha önce bu bilgiye sahip olsaydım tüm seralarıma nem ölçerlerimi koyardım. Ona göre kontrol ederdim. En önemlisi havalandırmalarımı ayarlardım, nemi dengeli tutmaya çalışırdım. En büyük hedefim, çocuklarımı okutmak. Meslek sahibi olsunlar istiyorum. Eşimle beraber kazanıyor, neye nasıl harcayacağımıza da beraber karar veriyoruz’.
Rasha Kamar
‘Ben Rasha Kamar, evliyim, 4’ü erkek, 2’si kız olmak üzere 6 çocuğum var. Kız çocuklarım okula gitmiyor, küçük kardeşlerine bakmaları için evde kalıyorlar. 15 yaşında evlendim. Suriye’de geleneklerimiz böyle. Çocuklarım Suriye’deyken okula gidiyorlardı fakat savaştan dolayı okullar kapatıldı. Türkiye’ye gelince hayata sıfırdan başladık. Kocam savaştan önce müteahhitti.
Türkiye’ye ilk geldiğimizde kocam inşaatta çalıştı fakat zaman geçtikçe rahatsızlandı. Sol kolu hareket etmiyor. O yüzden şu anda çalışmıyor. Buraya çocuklarımın geleceği için geldim. Suriye’de savaş var. İlk geldiğimde Türkiye’den Avrupa’ya gidecektim çünkü bana göre Avrupa’da hayat şartları daha kolaydı. Suriye’deki evimi sattım. Param kalmayınca İzmir’e geldim. İş aramaya başladım Daha önce kadın bakım eğitimlerine katıldım. Komşularım FAO’nun aşçılık kurslarını haber verdi. Düzenli bir gelirim yok. Eşim bazen çalışıyor bazen çalışmıyor. Hayat şartları çok zor. 6 yıldır ailemi görmüyorum. Onları çok özledim ama elimden gelen bir şey yok. FAO’ya çok teşekkür ediyorum. Burada bizlere eğitim verenler, bizim ayaklarımızın üstünde durmamızı sağlıyorlar. Bu eğitimlerle, Türk yemekleri yapmayı öğrendim. Evde yemek yaparak, restorana satıyorum, fakat düzenli bir gelir elde edemiyorum. Bu nedenle, eğitimden sonra iş bulup düzenli olarak çalışacağım, çocuklarıma bakmak için çalışacağım’.
Yorum Yazın