Kanatlı sektörü için gerekli girdilerde üretiminin yetersizliği ve dışarıya bağımlı olması nedeniyle hammadde sorunu bir kriz olarak dönem dönem sektörün önüne çıkıyor.
Son dönem sektörün gündeminde rendering ürünleri var. Yemlerin vazgeçilmez bileşenlerinden biri olan rendering ürünlerine AB'ye uyum nedeniyle yönetmelikle getirilen yasak, talep üzerine 2017'ye ertelendi.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (Türkiyem-Bir) Genel Sekreteri Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü ile sektördeki yem sorununu konuştuk.
Erteleme kararının doğru olduğunu ancak yasaklamanın tamamen kaldırılması gerektiğini belirten Şenköylü, “Kanatlı rendering ürünlerinin kanatlı yemlerinde kullanılmayıp imha edilmesi, pet hayvanları yemlerinde kullanılması, ihraç edilmesi veya biyogaz tesislerinde kullanım gibi başka şekillerde değerlendirilmesine yönelik alt yapımız yeterli değerlidir” diye konuştu.
Şenköylü, eğer teşvikler ve destekler verilirse sektörün alt yapısını modern tesisleri kurarak 5 yılda tamamlayabileceğini söyledi.
Rendering ürünlerini biraz açar mısınız?
Öncelikle rendering ürünleri ile ilgili genel bir bilgi vermek gerekirse, rendering işlemi hayvansal yan ürünlerin 50 mm parça büyüklüğünden fazla olmamak üzere küçültülerek, kesintisiz bir şekilde 3 bar basınçta en az 20 dakika, iç sıcaklığı 133 °C den fazla olacak şekilde işlenmesini ifade etmektedir.
Süt, et, yumurta gibi hayvansal gıda amaçlı üretilen ve kesilen hayvanların yaklaşık yüzde 30’u ile yüzde 50’si insanlar tarafından tüketilememekte ve hayvansal yan ürün olarak değerlendirilmektedir. Hayvanların kesimi sonucu oluşan atıklar, rendering işleminden geçirilerek et unu, et kemik unu, kanatlı unu, tüy unu, kan unu, balık unu ve don yağı veya kanatlı rendering yağı gibi ürünler elde edilmektedir. Daha sonra bunların bir kısmı daha ileri düzeydeki işlemlerden geçirilerek ilaç, gıda ve kozmetik sanayinde kullanılan ürünlere dönüşebilmektedir.
Yem sektörü için bunların önemi, yüksek oranda hayvansal protein, esansiyel aminoasitler, kalsiyum, fosfor ve metabolik enerji değerlerinden kaynaklanmaktadır. Bu değerli hayvansal yan ürünler hala dünyanın birçok bölgesinde ve ülkemizde hayvan yemlerinin vazgeçilmez bileşenleri olmuştur.
Rendering yönetmeliğinin uygulanması seneye ertelendi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde 24.12.2011 tarihinde AB mevzuatları ile uyumlu olarak yayınlanan “İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanılmayan Hayvansal Yan Ürünler Yönetmeliği” bilinen kısa adıyla Rendering yönetmeliği bazı maddeleri hariç olmak üzere yayınlanmasından 1,5 yıl sonra yürürlüğe girmiştir.
Bu yönetmelikte çok genel bir ifade ile hayvansal yan ürünlerin insan ve hayvan sağlığına yönelik risklerine göre kategorilere ayrılması, bunları işleyecek tesislerin onaylanması, toplanması, işlenmesi, izlenmesi ve kullanım alanları, hayvan, insan sağlığı ve çevreye yönelik olumsuz etkilerin kontrol altına alınması gibi hususlar yer almaktadır.
Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 2013 yılından bu yana rendering ürünleri ve işletmeleriyle ilgili kayıt, onay, hijyen, izleme gibi gereklilikler ilgililerince yerine getirilmektedir.
Bu yönetmeliğin 2017 yılına kadar yürürlüğü ertelenen 8.madde 1. Fıkrası a ve d bentleri ile 8.madde 1. Fıkrası a bendidir.
Hali hazırda büyük-küçükbaş hayvanlara rendering ürünlerinin yem olarak verilmesi yasak olduğundan, söz konusu maddeler yürürlüğe girseydi tavuklara, tavuklardan veya aynı tür balıklara aynı türden balıklardan elde edilen rendering ürünlerinin yedirilmesi yasaklanacaktı. Ancak Bakanlığımızca alınan bir karar ile bu yasaklama 1 yıl süreyle ertelenmiştir.
Bu erteleme kararı doğrudur ancak bizce yasaklamanın tamamen kaldırılması gerekmektedir. Kanatlı rendering ürünlerinin kanatlı yemlerinde kullanılmayıp imha edilmesi, pet hayvanları yemlerinde kullanılması, ihraç edilmesi veya biyogaz tesislerinde kullanım gibi başka şekillerde değerlendirilmesine yönelik alt yapımız yeterli değildir. Ayrıca, dünyanın hiçbir yerinde, kanatlılarda rendering ürünlerinin kullanımından kaynaklanan BSE sorunu görülmemesi, kıt olan protein kaynaklarımızın en etkin şekilde kullanılması gerekliliği ve çevre kirliliğinin önlenmesi için kanatlılarda rendering ürünlerinin kullanılmasına devam edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
-Bu süre içinde sektör neler yapacak? Gerekli altyapının kurulması için süre yeterli mi?
Rendering ürünlerinin mevzuatta belirtilen kategorilerine göre toplanması, depolanması, bertaraf edilmesi veya işlenerek biyoyakıt, biyogaz olarak enerji amaçlı kullanılması veya zamk yapımı veya kozmetik sanayinde kullanımı ya da rendering tesislerinde prosesten geçirilerek rendering unları halinde hayvan yemi olarak değerlendirilmesi bunların belli başlı teknolojilerin kullanımı sayesinde olabilir.
Hayvansal yan ürünlerin değerlendirilmesi insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak çağımızda hayvansal endüstrinin gelişmesiyle beraber atıklar artmaya başlamış ve bunları değerlendirmeye ve hatta geri kazanımına dönük rendering sanayi gelişmiştir.
Hayvansal üretimin sürdürülebilirliği açısından rendering ürünlerinin üretimi ve değerlendirilemeyen atıkların bertaraf edilmesi kaçınılmazdır. Bu işlemlerin mevzuatta belirtildiği gibi yerine getirilebilmesi için sektörün alt yapıyı oluşturma ve yeni teknolojileri uygulama bakımından Know-how’a ihtiyacı vardır. Bunun için ilgili bakanlıkların alt yapı desteği vermesi ve IPARD projelerinden yararlandırılması lazım.
Hali hazırda rendering ürünleri üretimine dönük tesisler olmakla beraber, bunların mevcudu yeterli değildir ve mutlaka hem üretim yapan, hem de mevzuatta istenildiği şekilde bertaraf etmeye yönelik tesislerin kurulmasına ihtiyaç vardır. Eğer teşvikler ve destekler kararlı ve planlı bir şekilde verilirse sektörün bu açıdan alt yapısı modern tesisler kurularak 5 yılda tamamlanabilir.
-Renderin ürünlerinin alternatifi sektör için nedir?
Yapılan bilimsel çalışmalarla elde edilen veriler çerçevesinde rendering ürünleri kanatlı yemlerine %5 oranına kadar girebilmekte, rasyon protein düzeyini istenen seviyeye daha düşük bir maliyetle ulaştırmaya yardımcı olmaktadırlar.
Rendering yasağı ile birlikte 539 bin ton rendering ürünü değerlendirilemeyecek ve imha edilecektir. Bu durumda protein açığını kapatmak için ekstra soya ve DCP (dikalsiyum fosfat) ihtiyacı doğacaktır. Bu nedenle ekstra, 700 bin ton soya ve 90 bin ton DCP’nin ithal edilmesi gerekecektir.
-Rendering ürünleri kullanımı dünyada ve Avrupa'da nasıl?
Rendering üretiminin WRO (Dünya Rendering Organizasyonu)’nun verilerine göre dünyada 100 milyon ton civarında olduğu bildirilmektedir. Bu miktarın yaklaşık olarak, 200 milyon ergin sığır veya 1 milyar domuz veya 40 milyar tavuk üretiminden elde edilen proteine eş değer olduğu ve bunun karşılığının da 22 milyon ton rendering unu ile 12 milyon ton rendering yağına tekabül ettiği tahmin edilmektedir.
AB Yağ İşleyicileri ve Renderingciler Birliği raporuna göre, AB’de 2014 yılında 17 milyon ton hayvansal yan ürün işlenerek 2,7 milyon ton hayvansal yağ ve 3,9 milyon ton hayvansal protein elde edilmiştir.
AB’de 2,5 milyon ton risk taşımayan kategorideki rendering ürünleri üretilmiş, bu üretimin 1,6 milyon tonu evcil hayvan yemlerinde kullanılmıştır. Yine üretilen rendering ürünlerinin 825 bin tonu da gübre sanayinde değerlendirilmiştir.
Görüldüğü üzere risk taşımayan kategorideki rendering ürünleri AB’de daha çok evcil hayvan yemlerinde ve gübre üretiminde kullanılmaktadır. Bunun dışında AB’de, kanatlılardan elde edilen rendering ürünlerinin domuzlarda, domuzlardan elde edilenlerin ise kanatlılarda kullanımına yönelik düzenlemelerin yakında yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
Ülkemizde ise evcil hayvan besleme alışkanlığı AB’nin bir hayli gerisinde olması ve domuz üretimimizin neredeyse yok denecek düzeyde olması nedeniyle ülkemizde üretilen rendering ürünlerinin evcil hayvan ve domuz yemlerinde değerlendirilerek eritilmesi gibi bir durum söz konusu olmamaktadır.
Hayvancılığı bir hayli gelişmiş olan Amerika’da ise yine risk değerlendirmeleri yapılmak kaydıyla rendering ürünlerinin kanatlılarda kullanımına bir yasaklama getirilmemiştir.
AB ile bu konudaki anlaşmazlık nedir?
Ülkemizde, renderinglerle ilgili mevzuatların hazırlanmasında esas olarak AB’nin ilgili mevzuatları baz alınmıştır. Rendering ürünler konusundaki AB mevzuatlarının şekillenmesinde ise 1996’da İngiltere’de ortaya çıkan deli dana (BSE) salgını etkili olmuştur. Bu hastalık prion adı verilen bir proteini içeren ruminant dokularının yine sığırlar tarafından tüketilmesiyle ortaya çıkmıştır.
AB’nde rendering ürünleri taşıdığı risklere göre kategorize edilmekte riskli olanlar imha edilmekte, daha az riskli olanlar gübre, biyodizel gibi ürünlerin üretiminde değerlendirilmekte, hiçbir risk taşımayanlar ise kürk hayvanlarının, evcil hayvanların, balıkların, domuzların ve kanatlıların yemlerinde değerlendirilmektedir. Ancak yemlerde kullanımda aynı türden hayvanlardan elde edilen rendering ürünlerin yine aynı tür hayvanlara yedirilmesi yasaklanmıştır yani tavuktan elde edilen renderinglerin yine tavuklara yedirilmesi yasaklanmıştır. Bizim tartıştığımız ve AB ile fikir ayrılığına düştüğümüz konu da budur.
Bu yasaklama yapılırken, kanatlılarda ve balıklarda BSE hastalık belirtisinin ne sahada ne de bilimsel çalışmalarda görülmemesine rağmen, bilimsel bir dayanağı olmayan kannibalizm endişesi etkili olmuştur.
Ancak, kanatlılar beslenme doğaları gereği omnivor, diğer bir değişle et ve ot ile beslenen hayvanlardır. Kanatlı yemlerine kanatlı rendering ürünlerinin verilmesi ile kannibalizm arasında bilimsel olarak bir ilişki saptanamamıştır. Tersine, kanatlı ununda bulunan ve sülfür içeren metiyonin, sistin gibi amino asitler ile lisin, treonin kanatlılardaki tüy gelişimi kollajen doku ve et sentezi için gereklidir.
Bilindiği gibi proteinler sıcaklık derecesine bağlı olarak denatüre olmakta ve yapısal değişmelere uğramaktadır. Genelde 50 °C’ye kadar ısıtılan proteinler denatüre olup kristal yapılarını kaybederken, sıcaklık derecesinin ilerlemesine bağlı olarak moleküller arası bağlar kopmakta, yeni bağlar oluşmakta ve Maillard reaksiyonlarında olduğu gibi kompleks moleküller oluşmaktadır.
Rendering tesislerinden geçirilen ve önemli ölçüde ısıl işlem (133°C) gören hayvansal yan ürünler yapısal ve moleküler değişime uğrayarak genetik kodlarını kaybetmektedir. Bu durumda kanatlı yemlerine katılan rendering kanatlı ununun daha farklı yapıda bir protein kaynağına dönüştüğü varsayılabilir. Bu konuda etik yaklaşım ile bilimsel yaklaşımın birbirine karıştırılmaması gerekir.
Sonuç olarak rendering işleminden geçirilmiş hayvansal yan ürünlerin kanatlılarda tür içi kullanımı kannibalizme yol açmaz. Buna dair bilimsel hiçbir kanıt yoktur. Sürü halinde yaşayan kanatlılarda kannibalizm, genetik olarak doğalarında vardır ve hiyerarşik olarak piramidin en tepesindeki tavuktan itibaren üstte yer alan alttaki tavuğu belirli faktörlerin etkisiyle gagalar. Bunun tavuk rendering ürünlerinin yedirilmesiyle bir alakası yoktur.
-Sektörün hammadde konusunda yaşadığı darboğazda bir gelişme var mı?
Ülkemizde 2015 yılında 20 milyon ton karma yem üretilmiştir. Bu yemlerin üretimi için 9 milyon ton yem hammaddesi ithal edilmiştir. Yani yem hammaddelerimizin yaklaşık olarak yarısı yerli yarısı ithaldir. Ülkemizde üretimi yem sektörünün ihtiyacına yetmeyen yağlı tohumlar ve küspeleri, kepekler, mısır, mısır türevleri, DDGS gibi yem hammaddeleri ağırlıklı olarak ithal edilmektedir. İthal edilen yağlı tohumların başında ise soya gelmektedir. Ülkemizde 2015 yılında 160 bin ton soya üretilmesine karşın, 2,7 milyon ton soya ve soya küspesi ithal edilmiştir. Soya ihtiyacının ülkemizden karşılanması şu an için mümkün görülmemektedir. Nitekim ülkemizdeki soya üretimi, verilen tüm desteklere rağmen son 15 yılda 110 bin ton artırılabilmiştir. Yerli soya üretiminin artması için özel desteklemelere ve havza bazlı tarım sisteminin uygulanmasına gereksinim vardır.
Soyanın tedariğinde, ülkeye girişinde yaşanan sorunlar devam ediyor mu?
Sektörümüzce kullanılan ve neredeyse tamamen dışa bağımlı olduğumuz soya başta olmak üzere mısır, DDGS, kanola gibi ürünlerin dünyadaki üretimleri ağırlıklı olarak transgenik yapıdadır. Bu ürünlerin ithal edilebilmesi için ülkemizde de Biyogüvenlik mevzuatı çerçevesinde onaylanmaları gerekmektedir.
Ancak, Biyogüvenlik Kanununda kasıt unsuru ve ihmal hususlarının göz önüne alınmadan ağır cezai hükümler içermesi, tanımlardaki eksiklikler, başvuru ve değerlendirme konusundaki çelişkiler nedeniyle yürütülmesinde güçlükler yaşanmakta ve biyotek firmalarınca transgenik ürünlerin onayı için başvuru yapılmamaktadır. Bu nedenle bu teknolojinin üreticisi biyotek firmalarınca yapılması gereken başvurular, bu ürünlerin sadece kullanıcısı olan sektör temsilcisi sivil toplum kuruluşlarınca (Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği) yapılmıştır.
Soya ithalatında sorun olduğu dönemlerde ülkemizde genetik yapısı değiştirilmiş 3 adet soya ve 13 mısır onaylanmış vaziyetteydi. Ancak şimdi ülkemizde Avrupa Birliği’nde onaylı olan 7 adet transgenik soya ve 25 adet transgenik mısır çeşidi (toplam 32 adet) sadece hayvan yemlerinde kullanılabilmesi için Biyogüvenlik Kurulunca onaylı ve Bakanlık tarafından izin verilmiş durumdadır. Bu yeni onaylamalar sorunları kısmen çözmüştür
Ancak, ABD, Kanada, Brezilya, Japonya ve AB ülkelerine kıyasla ülkemizde onaylı transgenik ürünlerin sayısının bir hayli az olması nedeniyle yem hammadde ithalatımız sırasında, diğer ülkelerde onaylı olan ancak bizde henüz onaylanmamış transgenik ürünlerin sevkiyatlarımıza bulaşma olasılığı bulunmaktadır. Bu durumda da gemilerimizin red edilmesi söz konusu olmaktadır.
Bu konudaki sorunların giderilebilmesi ve hammadde akışımızın düzene girebilmesi için, Biyogüvenlik mevzuatının ilgili Bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler tarafından ortak çalışma ile ele alınarak ülkemizin ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
Yorum Yazın