
Ülkemiz son yıllarda ciğerlerimizi dağlayan orman yangınlarıyla sınanıyor. İstatistikler yangınların %90'ının insan kaynaklı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Küresel ısınmanın getirdiği yüksek hava sıcaklıkları önemli bir faktör olsa da anız yakma, sigara izmaritleri, piknik ateşleri, cam kırıklarıyla mercek etkisi, kasıtlı kundaklamalar ve elektrik iletim hatlarından çıkan kıvılcımlar gibi etkenler bu yıkımın başlıca sebepleri arasında.
Yeşil vatanımızı korumak, hepimizin görevi. Unutmamak gerekir ki, ormanlarımız ve içindeki canlılar biz olmadan da var olabilirler; ancak onlar olmadan bizim yaşamamız imkânsız. Dünyada yangınlarla mücadelede güçlü bir konumda olsak da (105 helikopter, 28 uçak, 14 İHA), bu sorumluluklarımızı göz ardı edebileceğimiz anlamına gelmez. Yangınlar sadece ağaçları değil biyolojik çeşitliliği de yok ederek, ormanlardaki yaşam alanlarına ve canlılara büyük zarar veriyor.
Önlemin Gücü: Geleceğe Kalkan Olmak
Son zamanlarda yanan arazinin tam ortasında sapasağlam duran bir zeytin bahçesinin fotoğrafı, yangınların ortasında bir umut ışığı gibi parladı. Bu görüntü, kadim zeytinliklere yönelik yasal düzenlemelere inat, her türlü zorluğa nasıl göğüs gerdiğini adeta haykırıyordu. Bu kare önemli bir soruyu akıllara getirdi: Etrafınızda her yer yanarken, önceden alınan önlemler gelecek tehlikelere karşı nasıl bir kalkan olabilir? Meclis’te, zeytinliklerin “enerji ihtiyacı” ve “kamu yararı” gerekçeleriyle kesilmesini veya taşınmasını öngören yasa geçerken, temsilcilerimizin bu tehlikeyi öngöremeyişleri acı bir gerçeği gözler önüne serdi. Geleceğimiz için nefes alabilmek adına habitatımıza yapılan bu darbede, alınan kararlarda yeterince yer almayışları ne yazık ki çok üzücü.
Ahmet Türk Örneği: Toprağa Özenin Faydası
“Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” atasözünün güncel versiyonu olan “Bakarsan bağ olur, bakmazsan kül olur” sözünü haklı çıkaran bir örnek olarak Ahmet Türk’ün arazisine gösterdiği özen, yangın felaketi anında tarlasının nasıl korunduğunu gözler önüne serdi. Türk, yangınlar öncesinde İzmir’in Ödemiş ilçesi Karadoğan Mahallesi'ndeki arazisini sürekli sürerek, yabani otları ve çalılıkları temizleyerek adeta yangına karşı bir kalkan oluşturmuştu. Bu özenli çalışma arazisinin yangın sırasında nispeten daha az zarar görmesini sağladı. Onun bu davranışı sadece kendi bahçesini değil, aynı zamanda çevreyi ve doğayı koruma adına gösterilmesi gereken temel sorumluluğu da gözler önüne seriyor. Ülkemizin en değerli hazinelerinden olan ormanlarımız, oksijen kaynağımız ve nefes alma sebebimizdir. Artan yangın olayları sadece ağaçları değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Ahmet Türk’ün örneği, her bir bireyin arazisine ve çevresine aynı özeni göstermesi gerektiğinin altını çiziyor.
Yazımın başında da vurguladığım gibi, ormanlarımız ve içindeki canlılar biz olmadan da var olabilirler; ancak onlar olmadan bizim yaşamamız imkânsız. Bu nedenle, yeşil vatanımıza göstereceğimiz özen, aslında bizsiz de var olabilen ormanlara değil, onlarsız var olamayacak olan bize duyduğumuz ihtiyacın bir göstergesidir.
Yorum Yazın