Tüm dünyada tarımı destekleyen, sürdürülebilir üretimi öncelik olarak gören tarım politikalarının temel amaçları; artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılanması, üretimde riskin azaltılması, toprak ve su varlığının geleceği gözeten biçimde akılcı kullanımı, tarımda çalışanlara yeterli ve düzenli gelir ve refah temin edilmesi, kırsal kesimin kalkındırılması, dış ticaretin geliştirilmesi ve kendine yeterlilik oranının yükseltilmesi biçiminde sıralanabilir. Buradan şu çıkarımda bulunabiliriz; tarım politikaları sadece üretimi ve ekonomik büyümeyi değil sosyal, kültürel, örgütsel boyutları da kapsamaktadır. Tarım sektörü karşı karşıya olduğu riskler ve insanın en temel ihtiyacı beslenme gereksinimini karşıladığı için hemen her ülkede devlet müdahalelerini zorunlu kılıyor. Dünyada tarımını en çok destekleyen ülkeler gelişmiş sanayi ülkeleridir. Çünkü gelişmişlik sadece bir sektör ile ve/veya büyüme ile değil tüm sektörlerin gelişmesi ve de gıda güvencesinin teminat altına alınması ile sağlanabilir.
Dünyada giderek kaynak transferine dayalı destekler terk ediliyor, daha doğrusu bu bir doğru tercih de değildir. Çünkü artık üretime ve üretenin refahını gözeten bütüncül ve yatırıma yönelen destekler kabul görmektedir ve dünyada bunu uygulayan ülkeler hem başarılı hem de tarımda daha fazla söz sahibi olmaktadırlar. Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor; desteklemelerde amaç ödeme yapılan çiftçi sayısını ve ödeme miktarını artırmak değil, ödemelerle tarım sektöründe iyileştirmeler yapmak ve çiftçiyi yerinde yani kırsalda tutmaktır.
Tarımsal desteklerden sadece “nicel” ölçütlerle söz etmek sektörü ve sektörde yaşayanları tanımlamak açısından etkin sonuçlar vermiyor. Eğer tarımdan kopan nüfus miktarı hızla artıyorsa, çiftçi başına düşen milli gelirde artış yoksa, terk edilen tarım arazisi artıyorsa ve tarımda sürekli kaotik ortamlar oluşuyorsa desteklemelerin yeniden yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bunun için; desteklemelerin artık kaynak transferinden kurtarılıp; yatırım transferine, refahı artıracak politikalara, kalkınmayı yerinde gerçekleştirecek yaklaşımlara, önceliklere bırakılması ilkesi kabul edilmelidir.
Türkiye’de tarımsal desteklemeler için önemli bir ölçüt; desteklerin kırsalı, yereli ne kadar canlandırdığı ile ilgilidir. Yani, yerel-kırsal ekonomiye destekler katkı mı yapıyor, yoksa destekler kaynak transferi yolu ile yapıldığı için başka alanları mı gidiyor, sorusuna yanıt verilmesi önem taşıyor. Bu ise desteklemelerin etkinliği ve etkililiği açsıdan önem taşıyor. Tarımsal destekler ile yerel ekonomi ne kadar canlandı, ne kadar istihdam yaratıldı, göç eğilimlerinde ne kadar azalma oldu, sosyal altyapı ve üstyapıda ne tür değişmeler oldu vd. bunlara da bakmak gerekir. Destekler; ekonomik, sosyal, teknolojik, kurumsal, çevresel etkileri ile değerlendirme tabi tutulur, ölçülür. Eğer destekler öncelikle seçim ve seçmen kaygısını taşıyorsa, buna karşılık sürdürülebilirliği-etkililiği dikkate almayan ve insanı-üreten refahını ihmal ediyor ise işte o zaman destekler yerini ve anlamını bulmuyor. Sorun sadece para aktarmakla bitmiyor. İşin özünde başka konular var, sorunlar var. Ne gibi; kırsalda sosyal-kültürel altyapıyı da güçlendirmek, orta sınıfı örgütlemek, ortak girişimleri özendirmek, kadın-gençlik boyutuna daha fazla ağırlık vermek. Bunları yapar isek kalkınmayı kırsala da götürebiliriz yoksa sadece geçici tarımsal büyüme ile nicel göstergelerin arkasına sığınırız. Burada şu veri aslında bir çok şeyi açıklıyor; dünyanın 18 nci büyük ekonomisine sahibiz, 7 nci büyük tarım ekonomisine sahibiz ama Birlemiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksinde dünyada 72 nci sıradayız. Tarımda kişi başına düşen Milli Gelir 3.000 Dolar civarında geziniyor. Yani; salt büyüme yaklaşımı, önceliği insana dokunmuyor, kırsalın da yanından geçmiyor demek ki…
Tarımda desteklemeler denilince hemen akla aktarılacak “para” geliyor. Evet, görünürde destekler veriliyor ama insan refahına, üretici örgütlenmesine, yaşam kalitesini yükseltmeye (kırsalda eğitim, sağlık, teknoloji, gençliğe yatırım vd) dokunur destekler yok. Bitkisel üretime, hayvancılığa destek veriliyor ama bu faaliyetlerde bulunanların çocuklarının eğitim-öğretimine ilişkin yaklaşım eksik. Tarımsal sigorta düşünülüyor ama kırsaldakilerin erişebileceği nitelikli sağlık hizmetine ilişkin yatırım çok çok eksik. Yani; tarımsal desteklerin yerini bulması tamamlayıcı-entegre kırsal kalkınma politikaları ve destekleri ile mümkündür. Aksi durumda, destekler bir türlü dikiş tutturamıyor.
Bir diğer konu da destekler mutlaka tarımsal ürünlerde arz-talep dengesine, uluslararası ticarete-dengelere, farklı iklim senaryolarına göre biçimlenmelidir. Çünkü sürekli tarımsal ticarette, fiyatlarda, kendine yeterlilikte kaos yaşayabilen bir ülke olarak destekleri de farklı senaryolara göre biçimlendirmemiz lazım. Bu, desteklerde dikiş tutturmanın önemli bir yoludur, aracıdır. Yani, Türkiye’de destekler artık “tarımsal üretimi geliştirmenin, tarımsal ticareti yönlendirmenin” birer aracı değil, para transferinin olduğu ve bu beklentinin ortaya çıktığı bir kaynak aktarımı haline dönüşmüştür. Türkiye’nin bu destekleme yaklaşımından vazgeçmesi, gözden geçirmesi gerekiyor. Tarımın kırsal yaşam ile bir bütün olduğu gözden kaçmamalıdır. Kent ile, diğer sektörler ile arasında büyük uçurumlar olmamalıdır Ekonomik desteklerin mutlaka kırsal refah alt yapısını, kırsalda yaşamı iyileştirecek, çekici hale getirecek çalışmalarla, desteklerle tamamlayıcı hale getirilmesi gerekiyor..Bunlar dikkate alınırsa destekler yerini bulur, etkililiği artar, yerel-kırsal ekonomilerde çarpan etkileri artar. Öncelik üretim, sürdürülebilirlik, kırsal refah ve yaşamın bütünlüğü olmalıdır.
Yorum Yazın