6 Şubat’ta, geçen sene olduğu gibi bu sene de deprem bölgesindeydim. Geçen sürede, yaraların ne kadar sarılabildiğini görmeye gittik ama kanayan yara maalesef yeterince sarılamamış. Bizler için tarlalarda ağaç diken tarımcılar adına biz bu sefer ağaç diktik. Duygu dolu anların yaşanması acıların ilk günkü gibi taze, harabe ve enkazın altında olduğunu gösterdi.
Türkiye 6 Şubat'ta yaşadığı ikiz depremlerde 50 binden fazla insanını kaybetti. On binlerce insanın yaralandığı bu büyük afette, milyonlarca kişi de evsiz kaldı. Depremler, ülkenin 'Verimli Hilal' olarak bilinen bölgesini vurdu.
Sulama kanalları tahrip oldu, depolar çöktü, hayvanlar ve tarım makinaları enkaz altında kaldı. Etkisi Türkiye’yi aşan bu afet, bölge için de gıda krizi riskini ortaya çıkardı.
Geçen yıl geldiğimde 11 deprem ilini, birçok ilçesini, köylümüzün, çiftçimizin, tarım arazilerini ve hayvan ahırlarını ziyaret ettim. Tarım ve gıdayla ilgili, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileriyle paylaştığımız konularda, sıkıntıların bir nebzede olsa karşılandığını gördük. Ancak daha yapılması gereken o kadar çok şey var ki! Bölgede sera varlığının azlığı, şubat ayı olmasından kaynaklı, bitkisel üretimde de tohumların ekilmiş olması, zararı en azından bu noktalarda azaltmış. Gübreleme ve ilaçlamanın bir miktarı kalsa da tarım arazilerinin veriminde ciddi kayıplar olmadığını söyleyebiliriz. Ancak hayvancılık için aynı şeyleri konuşma imkânımız yok. Özellikle küçük üreticilerin enkaz altında kalan hayvanlarının telef olduğunu gördük. Bakanlık ayni yardımlarla destek olmuş, hayvanını vermiş ama bu da yeterli olmamış. Çünkü köylünün evi, ahırı, okulu, her şeyden önemlisi psikolojisi yıkılmış durumda! Toprak altında kalan mekanizasyonu, yem ve ilaç teminini, hatta üretilen sütünün değerlendirilmesini de üstüne koyduğumuz zaman depremin zararlarını daha da net görürüz. Süt dedim diye şaşırabilirsiniz ama köylünün sütünü alacak, Adıyaman’da, Malatya’da ya da Hatay’da şehir mi, şehirli mi kalmıştı!
Evet tahrip alanımız çok geniş ama bizde bereketli topraklara sahip, çok güçlü bir devletiz. Organizasyonumuz da ona göre olmalıydı.
BM alt kuruluşu olan Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) ilk etapta sunduğu koşulsuz maddi yardımların ardından, tarımsal verimliliğin yeniden tesis edilmesi için bölgedeki 1500 çiftçiye ulaşıp çeşitli destekler sağlamasının ardından felaketin neden olduğu hasarı onarmak için Tarım ve Orman Bakanlığı ile 112 milyon dolarlık üç yıllık plan geliştirildi.
Kahramanmaraş'ta, IPARD destekleri 3. Dönem tanıtım toplantısına katıldık. Önemli bir detay dikkatimi çekti. 12 yıl boyunca 42 ilimizde kullandırılan IPARD destekleri, bundan böyle 81 ilimizin tamamında yatırımcımıza ve çiftçimizle buluşturulacak. Ülkemizin tarımsal faaliyetlerinin önemli merkezinde yaşanan, 100 yılın afetinde alınan bu karar bana biraz manidar geldi. Evet 81 ilimize destekler yapılsın ama afet bölgesine daha fazla destek yapılması, pozitif ayrımcılık yönünde bir kararı, kulaklarım duymak isterdi…
Kentlere yapılan çalışmaların aynısını kırsala da ulaştırmak gerekiyor. Çiftçinin ayakta durması demek soframıza ekmeğimizin gelmesi demektir. Avrupa’da ki çiftçilerin tarıma desteğin artırılması için yaptıkları, bana ait söylemimle “Tarım Devrimi” eylemlerinin bugün Türkiye’de Konya gibi bir ilimize sıçraması, olayın geldiği noktayı anlamamız için önemli.
Eylemcilerin taşıdıkları pankartı burada kaldırmak istiyorum.
“ÇİFTÇİ YOKSA GIDA YOK”
Eline emeğine sağlık Muhtarım ??
Gerçekten önemli konulara değinmişsiniz tarımın önemi önümüzdeki süreçlerde daha iyi anlaşılacaktır...
Çok güzel olmuş kalemine sağlık
Çok güzel yazmissin