TOFİDAS
Harun Göksel

Harun Göksel

Mail: [email protected]

Kirişçi’nin eleştirileri Tarım Şurasına damga vurdu! Şimdi ne olacak?

Kirişçi’nin eleştirileri Tarım Şurasına damga vurdu! Şimdi ne olacak?

Tarımın Dördüncü Şurası'nda, üniversitelerden kooperatiflere kadar geniş bir yelpazede davetliler bir araya geldi. Biz tarım gazetecileri de bu süreçte önemli bir paydaş olarak yer aldık. Öncelikle, organizasyonu gerçekleştiren Bakan Yardımcısı Dr. Ahmet Bağcı ve Dr. Uğur İlkdoğan’ın ekibini tebrik etmek istiyorum. Gerçekten başarılı bir organizasyondu.

Konuşmalara gelecek olursak, Sayın Bakan İbrahim Yumaklı, her zamanki sakin üslubuyla, bakanlığının sorumluluğundaki ayrıntılarda neler yapıldığını anlattı. Ancak benim için en önemli nokta, 2019’daki Şura kararlarının 2025 yılı itibariyle geldiği noktayı irdelemekti. Alınan kararların, yapılan projelerin geldiği seviyenin ve sonuçlarının tartışılacak olması, verilen emeğin ve paranın ne gibi sonuçlar doğurduğunun değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu değerlendirmeler oldukça önemli.

Şurada, TBMM Tarım Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi'nin spontane ve sıradışı konuşması ise dikkat çekiciydi. Kirişçi, bazı sorunları ve eleştirel tespitlerini kendi üslubuyla dile getirdi. Konuşmasında, bu tip şuraların başarıya ulaşması için istişare ile yapılanların önemine değindi. İstikrar ve güven noktasında da başarılı olabilmek için bu tür organizasyonların devam etmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle, doğal felaketlere karşı dayanıklı sistemlerin kurulmasının gerekliliğine dikkat çekti. Deprem döneminde, hiçbir il ya da ilçenin yanındaki il veya ilçeye fayda sağlayamadığını yaşadık. Kirişçi, beslenme, barınma ve giyinme gibi temel ihtiyaçların artık bir güvenlik meselesi haline geldiğini belirtti. Ayrıca, savunamadığımız bir şeyi başkalarından savunmalarını beklemenin yanlış olduğunu, Tarım Bakanlığının da kendi görev alanlarında olmayan noktalardan sorumlu tutulamayacağını ifade etti. Bu noktada, Ticaret Bakanlığı gibi piyasadaki sorunların paydaş kurumlarına önemli mesajlar da vermiş oldu.

Kirişçi, "Yığılma değil, yayılma sağlamalıyız" diyerek, Almanya ve Türkiye’nin kıyaslamasını yaptı. Her iki ülkenin yaklaşık 85 milyon nüfusa sahip olmasına rağmen, Almanya’da sadece 3 şehirde 1 milyonun üzerinde nüfus varken, Türkiye’de bu sayının 24’e çıktığını belirtti. Özellikle İstanbul’un nüfusunun 17 milyona yaklaştığına dikkat çekti. Bu durum, kırsal alanların boşaldığını gösteriyor. Depremler sonrası, kent tarımı projeleri ile illerin hatta ilçelerin kendine yeterliliğinin sağlanmasının önemini vurguladı.

Şimdi, buraya kadar her şey güzel! Ancak madem bu tespitleri yaptı Sayın Kirişçi, benim de bazı deli sorularım var!

Zaten yığılmayı yaşadığımız İstanbul’a, 3-5 milyon nüfus artışına sebep olacak, yeni bir boğaz yapılmasına nasıl bakılıyor?

Kırsalın önemini ve kırsala dönüşü konuşuyorsak, orada tutmamız gereken köy nüfusunun eğitimini taşımayla, olmayan sosyal faaliyetleriyle ve sağlık sorunlarına çözüm bulunmadan bu nasıl başarılacak? Bir insanın temel ihtiyaçlarını karşılayamazsanız, köyde nasıl tutarsınız? Nasıl geri döndürebilirsiniz?

Büyükşehir yasası çıkarken, mahalle yaptığımız köylerin boşalacağını öngöremedik mi? Bunu nasıl durdurmayı planlıyoruz?

Kırsal kalkınma projeleri bu ülkede yıllardır ad değiştirerek yapılıyor. Ancak bu projelerle kırsaldan göçü ne kadar engelleyebildik? Ne kadar insan bu projeler sayesinde köylerine geri döndü? Örneğin, Faruk Çelik döneminde gençlere verilen 30 bin TL’lik proje desteğiyle kaç genç köye döndü?

Hazır önceki Şura kararlarının sonuçlarını konuşmaya başlamışken, bu ve benzeri soruları da tartışmamız gerekmez mi? Ne dersiniz?

Son olarak, Sayın Vahit Kirişçi’nin programda yaptığı ve bence damgasını vuran konuşmasını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Videoyı izlemek için bağlantıya tıklayınız; Kirişci: Riskelere Dayanıklı Sistemleri Kurmak Zorundayız

 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar