Şekerbank
Doç. Dr. Mikdat Şimşek

Doç. Dr. Mikdat Şimşek

Mail: [email protected]

GDO VE İNSAN

GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)’lu bitki denildiğinde, bitkilerin laboratuvar ortamında bilim insanları tarafından genetik özelliklerinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni ürünler akla gelmektedir.

2010 yılında kabul edilen Biyogüvenlik ile ilgili kanunda şu karar alınmış ve yasalaşmıştır. Bu kanunda “İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile ekolojinin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı göz önünde bulundurularak GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılarak piyasaya sürülmesi ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar verilerek, bunlar arasında risk oluşturmayacağı saptanan başvurular için verilen kararın geçerlilik süresi on yıldır” denilmektedir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı izni dikkate alındığında, bitkisel besin takviyesi olarak ülkemize giren ürünlerin denetimi oldukça yetersizdir. Ayrıca, ithal edilen ürünlerin güvenirliği konusunda neredeyse hiçbir garanti mevcut değildir. Bu yüzden, gümrüklerimizde ve öteki bölgelerimizde GDO analizi yapabilecek dünya standartlarına uygun, yeterli alt yapıya sahip akredite bir laboratuvar olmadığından, ithal edilen ürünler, maalesef kontrolsüz olarak ülkemize girmekte ve alıcı bulmaktadır.

GDO ile ilgili bir araştırmayı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Rusya’da yapılan bir araştırmada, GDO'lu ürünlerle beslenen insanlar ve hayvanların birkaç nesil sonra tümüyle kısırlaştıkları belirtilmiştir. Antibiyotiğe dirençli gene sahip gıda ile beslenmiş bir hastanın antibiyotik tedavisine yanıt verip vermeyeceği veya hangi ölçüde tepki vereceği tam olarak bilinmemektedir. Bu yüzden, daha kuvvetli ilaç veya daha fazla kimyasalların kullanımı, en başta daha fazla çevre kirliliğinin oluşmasına sebep olmaktadır. Özellikle, GDO’lu ürünler ile beslenen çocuklarda, zamanla erken ergenliğe kavuşmaları, vücudun her bölgesinde bol kıllanmanın oluşması, antibiotik dayanımı, zeka geriliği, kemik gelişme geriliği ve obezite gibi sorunların oluşmasına sebep olabilmektedir.

Transgenik açıdan, yetiştirilen bazı bitkiler arasında muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, papaya, domates, yer fıstığı, biber, kavun ve karpuzun da denemelerde kullanılmaktadır. Bu vesileyle, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 22 adet üründe GDO’ya rastlandığı belirtilmiştir.

İnsanların aklına bu konu ile ilgili değişik sorular gelebilmektedir. Bilmeden yediğimiz GDO’lu ürünler hangileri? Bu sorulardan birini oluşturmaktadır.

Aşağıda sıralayacağım bazı ürünler GDO’lu olabileceği gibi, ismi burada belirtilmeyen başka ürünlerin GDO’lu değil anlamını taşımamalıdır. Örneğin, gofret, çikolata, kola, gazlı içecek, kahvaltı gevreği, hazır çorba, hazır kek, sucuk, salam, sosis, renkli yoğurt, çiklet, aromalı kahve, ketçap, mayonez, bisküvi, kraker, şekerleme, renkli içecek, ekmek üstüne sürülen ezme, cips, vb. paketli gıda ürünlerinde şu aşağıdaki listeden bir hammadde varsa GDO’lu olabilir. Bu konudaki temel ölçü, yediğimiz gıdaların üzerindeki bilgilerde, GDO ile ilgili verilerin olup olmadığının belirtilmesinden geçmektedir.

Ayrıca, ‘GDO’ya karşı sağlığımızı, çocuklarımızı, gelecek neslimizi ve çevreyi korumak için ne yapmalıyız’ şeklinde bir soru akla gelebilir.

Bunu birkaç örnek ile açıklayalım. Şöyle ki;

1) Günlük beslenmemizde Saf zeytin, Hindistan cevizi, susam, ayçiçeği, badem, üzüm çekirdeği ve yer fıstığı yağı tercih edilmelidir. 2) Katkısız kamış şekeri, konsantre kamış suyu veya organik şeker içeren GDO‘suz tatlandırıcılar tercih edilmelidir. 3) Saf meyve suları tercih edilmelidir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Aklımıza ‘GDO’lu ürünlerin üretimini yasaklayalım mı, eğer yasaklamayacaksak, bunları nerelerde kullanılmalıdır?’ şeklinde bir soru gelebilir.

İnsan sağlığı ve beslenmesi açısından önemli olan özellikle GDO’lu ürünlerden uzak durmaktır. Çünkü, bitkisel üretim alanlarında bunların insan sağlığı açısından önemli riskler oluşturabileceğini hatırlatmakta yarar vardır.

Kulanım açısından en önemli yerleri bir örnek ile açıklayalım.

Mesela genetiği değiştirilmiş bazı bitkilerin biyodizel yapımında kullanılarak alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi açısından son derece önemlidir. Yapılan bir araştırmada, bazı ürünlerin yağlarından üretilecek biyodizel maliyetinin, petrol kökenli dizele göre yaklaşık % 25 daha ucuz olduğu, açıklamıştır. Maalesef ülkemizde üretilerek biyodizel yapımında kullanılması gereken ürünlerin amacı dışında fazla para kazanma hırsıyla, gıda sektöründe kullanılması halkın ve nesillerin sağlığıyla oynamaya sebep olabilir. Meyvelerin besleyici ve iyileştirici özeliklerinin en çok organik olarak üretilmesinden geçtiği gerçeği bilinmesine karşın, GDO’lu meyvelerin yetiştirilerek tüketilmesi insan sağlığı açısından önemli bir risk oluşturacağını belirtmekte yarar vardır.

Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede GDO’lu ürünlerin gıda sektöründe kullanılması yasaklanmıştır. Ancak, ülkemize GDO girişi ve gıda sektöründe kullanılmasının tamamen politik ve finansal sebeplerden kaynaklandığını pek çok konu uzmanı tarafından dile

getirilmektedir. Bu yüzden, başta çocuklarımız olmak üzere ülkemiz insanların sağlığı ve geleceğiyle oynamamak için daha bilinçli olmaya özen gösterilmelidir.

Sonuç olarak şunları ifade etmek isterim ki;

1) Organik ürünler ile beslenmeye özen gösterelim.

2) GDO’lu ürünlerin biraz daha ucuz olmaları nedeniyle bunları tüketmeyelim.

3) Bütün varlıkların en değerlisi olan biz insanlar için konu ile ilgili ‘İnsan sağlığını olumsuz bir şekilde etkileyecek her ürün ucuz olsa hatta bedavada olsa, karşılığı insan canını almaya sebep olabileceğinden dolayı, oldukça pahalıdır’ sloganını unutmayalım

Hepimize GDO’suz bir dünya nasip olması dileğiyle…

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar