İnsanlığın yerleşik hayata geçişinden bugüne var olan tarımsal faaliyet ( bitkisel ve hayvansal üretim), üretimin yapıldığı yerin iklim ve toprak yapısına göre, kültürel ve ekonomik yapıya göre, ürünün özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Tarımsal üretimin en temel girdisi olan tohumun saklanmasından ürünlerin yetiştirilmesine, hasat-harmandan ürünün sofraya ulaşmasına kadar farklı dönemlerde kadının emeği vazgeçilmezdir.
Ülkemiz nüfusunun yıllara göre değişimine baktığımızda sürekli artış eğiliminde olduğu görülmektedir. Türkiye’nin kentsel nüfusu, kırsal nüfustan çok daha hızlı artmaktadır. Bu artışta kırsaldan kente göçün de payı vardır. Türkiye’de 1927 yılında toplam nüfusun (13,6 milyon) % 75,8’ni kırsal nüfusu oluştururken; 2014 yılında toplam nüfusun (77,6 milyon) % 91,3’ü kentsel nüfusu oluşturmaktadır. Bir başka deyişle; 2013 yılında çıkarılan Bütün Şehir Yasası ile kırsal nüfus oranı %8,7’ye düşürülmüştür. Türkiye’de kırsal nüfus giderek azalmasına karşın, kadınlar için tarım öncelikli çalışma alanı olarak geçerliliğini sürdürmektedir.
Tarımsal üretim süreçlerinde kadınlar; çok sık rastlanmasa da işletmenin yönetiminden tam sorumlu olan bağımsız üreten, işletmedeki tüm faaliyet ve sorumlulukları eşi ile paylaşan, tarımsal faaliyetlere yardım eden ve ev kadınları olarak konumlanmaktadır. Kadınların tarımsal üretimdeki rollerini ailelerinin ekonomik ve hukuki konumları ile içinde bulundukları sosyal gruplar da belirlemektedir. Büyük aile işletmelerinde kadınlar doğrudan tarımsal faaliyete katılmazlar. Orta ölçekteki işletmelerde erkekler mekanize işlerde ve pazarlama olanaklarını geliştirirken, kadınlar emek-yoğun işleri üstlenir. Küçük aile işletmelerinde erkekler tarım dışı gelir kaynaklarını arar, işletmenin ekimden-hasada kadar tüm işleri kadınların sorumluluğundadır. Topraksız ailelerde ise hem kadın hem de erkek geçimi sağlamak için başkalarının işlerinde çalışmak zorundadır. Kırsal alanda, her ölçekteki üretimde erkekler ile omuz omuza çalışan ve üreten kadınların emeği ve işi, erkek tarafından yapılan işlere (toplumsal olarak daha prestijli ve daha fazla gelir getiren işler kabul edildiği için) göre daha az değerli ve daha az saygın kabul edilmektedir. Kırsal alanda kadınlar, uzun saatler boyunca ve zor koşullarda çalışmalarına karşın büyük çoğunluğu “ücretsiz aile işçisi” konumundadır. Kadınlar ücret karşılığında çalıştığında da elde ettiği geliri, evin reisi kabul edilen baba ya da kocasına vermektedir. Kadın üreterek elde ettiği değerin sahibi olamamaktadır. Bu da; kadını yoksullaştırmakta ve yoksunlaştırmaktadır. Ülkemizde uygulanan tarımda istihdam politikaları kırsaldaki yoksulluğu arıtmakta, bu durum kadın emeğinin daha fazla sömürülmesine ve kadının yoksulluğunun daha da artmasına neden olmaktadır. Tarımda “ücretsiz aile işçisi” kabul edilen ve emeği yok sayılan kadın, eğitim yetersizliği, yoksulluk ve feodal yapının etkisiyle kendi sorunlarını dile getirememektedir. Oysaki kırsaldaki kadının eğitim düzeyini, ekonomik ve sosyal konumunu iyileştirmek ve güçlendirmek için projeler yapılmalıdır. Kadın emeğini değerli kılacak, uygun çalışma koşullarında eşit işe eşit ücret politikalarını sağlayacak düzenlemeler uygulamaya konulmalıdır.
Sonuç olarak; küçük aile işletmesinde, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için tohumu seçen, saklayan, üreten, yetiştiren, hasat eden; ailenin beslenmesi için gerekli gıdayı üreten ve bu işleri yaparken de geleceği için tohumu ve toprağını koruyan kadınlar tarımın ana belleğini oluşturmaktadır. Toprağı işleyen kadınlara saygıyla….
Yorum Yazın