Türkiye’nin tarımsal yönetim, üretim ve ticaret sitemini kökten değiştireceği anlaşılan ‘’Tarımda Milli Birlik’’ isimli bir proje kamuoyuna yansımıştır.
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve alt birlikleri olarak, 5553 sayılı Kanun ile bize verilen görev ve sorumluluklar çerçevesinde bu konuda toplumu ve kamuoyunu bilgilendirmek için aşağıdaki konuların vurgulanmasında fayda görülmüştür.
Bu yapılanma yeni çalışma çiftçi ve meslek örgütleri ile kamu dahil olmak üzere ilgili paydaşlara danışılmadan, teknik konularda ise uzmanların analizlerine başvurulmadan hazırlanmıştır.
‘’Tohumdan sofraya yönetilebilir, planlanabilir, hakkaniyetli değer zinciri’’ oluşturmak savıyla kurgulanan planın hazırlandığı masada tarımsal üretimin temelini oluşturan tohumculuk sektörünün özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü olan Birliğimizin olmamasını yadırgıyoruz. , o masada kimlerin olduğunu da merak ediyoruz.
Yeni projede mevcut tarımsal yapımız yönetilemeyen, planlanamayan ve çok parçalı olarak değerlendirilmektedir. Oysaki Tarım sektörünün yönetilmesi, planlanması ve yapısal sorunlarının çözümü mevcut kanun ve yönetmeliklerin konusunda uzman bürokrat ve teknokratlar tarafından tam anlamıyla uygulanması ve gerektiğinde sektörün tüm taraflarıyla birlikte planlanacak değişikliklerin mevzuatlara yansıtılmasıyla sağlanabilecektir.
Geçtiğimiz yıllarda ürün planlamasını da amaçlayan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli ve Milli Tarım Projesi başlıkları altında oluşturulan politikaların hayata geçmemesinin tarımın genel yönetim yapısından kaynaklanmadığını da hatırlatmak gerekmektedir. Sorunun asıl kaynağı mevcut planların uygulanması sürecinde karşılaşılan piyasa dinamikleri ve bilimsel gerçeklerden uzak olan müdahaleler ve siyasi mülahazalardır.
Proje ile bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifinin ve Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT’ler ve yabancı sermayeli özel sektörün de ortak olabileceği Semerat isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.
Holdinge ortak olacak özel sektör kuruluşlarının sermaye yapıları hayati bir konudur. Yabancı sermayenin hâkim olacağı bir yapının milli çıkarlarımızı geri döndürülemez şekilde zedeleyeceği tarafımızca değerlendirilmektedir.
Projenin genel yapısı düşünüldüğünde tarımsal desteklerin de Semerat Holding’in kontrolünde olacak Milli Birlik Kooperatifi tarafından dağıtılacağı anlaşılmaktadır.
Özetle; girdi temininden, ürün satışına, finansa kaynaklarının kullanımından, dış ticarete kadar tek söz sahibi dev bir tekel olacak Semerat Holding’in, ortakları arasında yer alacak yabancı sermayeli şirketlerin çıkarlarına göre hareket edeceğini söylemek gerçek dışı bir varsayım olmayacaktır.
Söz konusu holdingi kim yönetecekse ülkemizin tarım ve gıda sektörüne tamamen hükmedeceği ihtimal dışında tutulmamalıdır.
Projede üretim ve dağıtımının tamamını yerli ve milli firmalarımızın yaptığı hububat tohumluğunda fiyatların spekülasyonla yükseltildiğinin ifade edilmesi düşündürücüdür. Tohumculuk sektörü vurguncu değildir, olmayacaktır.
Söz konusu yeni planda tarımsal üretim maliyetlerinin yüksekliği sadece küçük ölçekli işletmelerin ekonomik üretim yapamamasına bağlanmıştır. Ancak bilindiği üzere üretim maliyetlerini artıran asıl unsur tarımsal girdilerin ham maddelerinin yurt dışından döviz karşılığı temin edilmesi ve son dönemde döviz kurlarının yükselmesidir.
Üretimde kullanılan mazotun litre fiyatı bir önceki yıla göre 2018 yılında %23, enerji maliyetleri %19, DAP gübresi %63, üre gübresi %69, tarım ilaçları %70 oranında artmıştır. Tarımsal girdi ham maddelerin yurt içinde üretilmesinin teşvik edilmesinin yanında kısa dönemde tarımsal girdilere verilen desteklerin artırılması elzemdir.
Ülkemizde gıda, tarım ve hayvancılık alanında özellikle 80’li yıllardan sonra kronikleşen yapısal sorunlar olduğu bilinmektedir. Ancak bu sorunların çözümü için yıllardır ‘sonuç odaklı’ ve ‘uzun soluklu’ tarımsal politikalar ve projeler yerine bir bakandan diğer bakana değişen geçici stratejiler uygulanmaya çalışılmıştır. Katma değerin hakkaniyetli dağıtılmamasının nedenini asıl burada aramak gerekmektedir.
Projede Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatının lağvedilerek, Milli Birlik Kooperatifine devredilmesi öngörülmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığının, taşra teşkilatı olmayan, icra kontrol ve denetim olanakları Semerat Holding vasıtasıyla özel sektörün kontrolüne verilmiş zayıf bir yapı haline gelmesi en büyük çekincelerimizden bir diğeridir.
Yeni proje ile gerçekleştirilmesi planlanan yapılanmanın Anayasaya aykırı maddeleri şöyledir;
Anayasanın 123. Maddesinde belirtilen idarenin bütünlüğü ve merkezden yönetimi kuralını ihlal etmektedir. Bakanlığın il ve ilçe teşkilatları kooperatif çatısı altında kademeli bölümlere ayrılarak yönetim ilkesi ortadan kaldırılmıştır.
Anayasanın 128. Maddesinde belirtilen genel idare esaslarına göre yürütme ve kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi ilkesi, bahse konu görevlerin kooperatif ve holding yapılanmasına devredilmesiyle ihlal edilmektedir.
- Anayasanın 165. Maddesinde zikredilen kamu kuruluş ve ortaklıklarının TBMM’de denetlenmesi ilkesi, KİT’lerin ve kamu yararına çalışan kooperatiflerin holding bünyesine alınmasıyla ihlal edilmektedir.
- Anayasanın 171. Maddesinde ifadesini bulan milli ekonominin yararları dikkate alınarak kooperatifçiliğin geliştirilmesi ilkesi, kooperatiflerin holding bünyesine alınarak kâr amaçlı çalıştırılacak hale getirilmesiyle ihlal edilmektedir.
Yorum Yazın