TOFİDAS
Harun Göksel

Harun Göksel

Mail: [email protected]

Karadeniz’in Hayvancılığı Nereye Gidiyor?

Karadeniz’in Hayvancılığı Nereye Gidiyor?

Son iki haftadır Karadeniz bölgesinde çeşitli ziyaretlerde bulundum. Eskiden her köyde kolaylıkla bulunan köy tereyağını artık bulmak neredeyse imkânsız. Bölgenin hayvancılığını biraz irdeleyince, karşıma aslında çok da yabancı olmadığımız sorunlar çıktı.

Köylerde hayvancılık giderek küçülmüş, kalan aileler ise ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar üretim yapabiliyor. Düşünün ortalama 3-5 Jersey cinsi hayvan var ellerinde! Bunlar zamanla sıradan çoğalmaya bağlı olarak özelliklerini kaybetmiş ve süt verimleri 5 kilogram gibi oldukça düşük bir seviyeye inmiş. Bu miktarla ne üretim yapılabilir ne de geçim sağlanabilir. Acilen ıslah çalışmaları yapılması gerekiyor çünkü 5 kilogram süt verimi, bu bölgenin potansiyelini yansıtan bir rakam da değil.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, Konya’da ortalama süt verimi 18 kilogram, İzmir’de ise 20 kilogram civarında. “Coğrafya kaderdir” deyip geçmeyelim, çünkü Karadeniz eskiden böyle değildi! Bu durum, aynı cins hayvanlardan farklı bölgelerde bu denli farklı verimler alınmasının, besleme ve ıslah çalışmaları konusunda yapılan ihmalleri gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor.

Elbette bu tabloya bakınca, bazılarının “EtkiYap” projesinden söz ettiğini duyar gibiyim. Bakanlık bu proje kapsamında suni tohumlama gibi önemli bir destek sunmuş. Ancak öğrendiğim kadarıyla, ücretsiz olması gereken bu hizmet, üreticiye aynı şekilde ulaşmamış. Bu sorunun nedenleri mutlaka sorgulanmalı. Zaten üreticiler, suni tohumlamanın maliyetini karşılayamadıkları için doğal yöntemlere yöneliyor. Süt veriminin 5 kilogram gibi düşük seviyelere düşmesinin sebebi bu zaten! Destekte bir sıkıntı yok denileceğine, suni tohumlama oranlarının bu destekle %25-30 olması gerekirken, sadece %8-10 seviyesinde olduğunu düşününce, uygulamada ciddi sorunlar olduğunu açıkça ortaya koymuyor mu? Bu oranlar istenilen düzeyde değilse, bu tohumlamada resmi ya da serbest veteriner hekimler, kısaca kimler görev aldıysa, bunlara bir şey sorulması gerekmiyor mu?

Bu noktada, üretici birliklerinin ve kooperatiflerin önemi bir kez daha anlaşılıyor. Ancak bu birlikler de maalesef eski gücünde değil. Fındıkta FİSKOBİRLİK’in yaşadığı çöküşün bir benzerini, bölgede başta Tonya Süt olmak üzere birçok kuruluş yaşıyor. Üreticinin sütünü alan bu yapıların güçlü ve etkili olması gerektiği ortada.

Bakanlığın merkezde süt verimini artırma noktasında yaptığı çalışmaları görüyorum, ancak projelerin taşradaki etkilerini de analiz etmek gerekiyor. Bölge, küçük ölçekli işletmelerin varlığıyla dikkat çekiyor. Küçük dediğimiz bu işletmelerde hayvan sayısı 0-5 arasında değişiyor. Yani küçüğün de küçüğü! Bu nedenle, özellikle bu tip işletmelere yönelik ıslah çalışmalarına odaklanıp sonuç almak şart.

Bir de şu gerçeği unutmayalım: Bu aileler, süt ile geçimini sağlayamazsa, Tonya’dan kalkıp Ankara’ya, İstanbul’a gidiyorlar. Bakabilecek miyiz şehirde?

Bu kadar küçük ölçekte hayvancılık yapan ailelerin sürdürülebilir şekilde üretim yapabilmeleri için çok daha etkili destek mekanizmalarına ihtiyaçları var.

Sorunlar açık, çözüm ise doğru politikalar ve etkili uygulamalarla mümkün. Yapılan projelerin sonuçlarını değerlendirmek şart diye düşünüyorum. Yoksa projeyi yap denize at muhabbeti olmasın!

Bölgeyi değişik konularla ele almaya devam edeceğiz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar