Türkiye’de tarım ve gıda sektörlerinin dış ticaretindeki büyümeye baktığımızda diğer sektörlere yakın oranları görüyoruz. Üstelik başka sektörlerin yararlandığı ticaret serbestisinden tam olarak faydalanamayan tarım ve gıda sektörü dış ticaret açısından diğer üretim alanlarıyla kıyaslandığında daha çok ümit veriyor.
Tarım sektörünü tek başına değerlendirmek bizleri doğru sonuçlara götürmez. Ticaretin uluslararası hâle gelmesiyle artık konuya ‘’ tarım ve gıda’’ olarak bakmalıyız. Bu hızlı ticari dönüşüm başta çiftçilerimiz olmak üzere gıda sanayini, perakendecileri, tüketicileri ve müdahale kurumlarını yani ağrılıklı olarak hükümetleri önümüzdeki dönemde çok daha fazla etkileyecektir.
Uluslararası rekabet gücüne sahip tarım ve gıda sektörünün gelişmesi için ‘’ezberlenmiş, güne göre değişip her boya uyan’’ politikalardan uzaklaşma hızı artmalıdır. Sadece üretim – tedarik zincirine girmek yetmemeli, kalıcılık ve katma değer sağlamak esas olmalıdır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda tüketicinin belirleyiciliği, sözleşmeli üretim, dış ticarette ise dökme diye tabir edilen ürünlerden ziyade işlenmiş, yüksek katma değerli ürünler önem kazanmakta ve politikalar buna göre uygulanmaktadır.
Bu amaca ulaşmak için destekleme politikaları yeniden tasarlanmalıdır. Büyük işletmelerin desteklerden daha çok yararlandığı, tüketicinin yüksek fiyatlar ödediği, gıda ihracatçısının maliyetlerinin arttığı bir sistemde başarılı olmak mümkün değildir. Son 15 yılda sürekli artan tarıma ayrılan bütçenin sektördeki etkisi daha somut verilerle değerlendirilmelidir.
Verilen desteklerin istenilen sonuçlara ulaştırıcı etkisi nedir?
Aktarılan kaynaklar atıl kalan yatırımlara mı gidiyor yoksa günlük ihtiyaçların karşılanması için mi harcanıyor? sorularının cevabı destekleme sistemi ve miktarları tespit edilirken belirleyici olmalıdır.
Sosyal yardımlar ile tarım sektörüne verilen destekler tam anlamıyla ayrıştırılmalıdır.
Desteklerin çeşitliliği arttıkça üreticinin faydalanma ve uygulama maliyetlerinin de arttığı unutulmamalıdır.
Tarıma aktarılan kaynaklar içerisinde hükümetlerin en çok önem verdiği ve kamuoyunun gündemine gelen kalem üreticilere doğrudan ödenen destekler ve Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük ya da sıfır faizli kredilerdir.
Ancak tekrarlamak gerekir ki; verilen desteğin çiftçinin gelirine dönüşme oranı kaynağın transfer etkinliği ile doğrudan ilgilidir. Bu konuda yapılan çalışmalar etkinlik düzeyinin %25’lere kadar düşebildiğini yani 100 liralık desteğin 25 lirasının üreticiye ulaşabildiğini göstermektedir.
Ülkemizden birden bire petrol fışkırmayacağına, başta yem ve gübre ham maddeleri olmak üzere şimdilik ithal etmeye mecbur olduğumuz tüm girdilerin fiyatları kısa sürede düşmeyeceğine göre; bu maliyetlerin çiftçi üzerindeki baskısını azaltacak önlemler ihmâl edilmeden girdi temininden başlayıp, üretim yöntemi, verimlilik, hasat ve hasat sonrası işleme ve pazarlamaya kadar devam eden, tüketici tercihlerine, uluslararası gıda güvenilirliği ilkelerine uygun ve ihracata göre şekillen bütüncül bir destekleme politikası oluşmak yazının başında kısaca anlatılmaya çalışılan tarım ve gıdanın yeni konumuna uygun olacaktır.
Kaynak: http://www.posta.com.tr/yazarlar/galip-umut-ozdil/buyuk-demek-krli-demek-degildir-2006886
Yorum Yazın