Aracıyla artan fiyat, tüketiciye kendi pazarını kurdurdu
Tarım0
Meyve ve sebzede kimyasal ilaç kalıntısı sorunu ve ürünlerinin fiyatının tarladan sofraya gelinceye kadar yükselen fiyatı nedeniyle tüketiciler, bir araya gelerek oluşturdukları gıda gruplarıyla kendi pazarlarını kurmaya başladı. Dünyada ABD, Kanada ve Fransa'da yaygın olan gıda grupları, Türkiye 'de de özellikle büyük kentlerde hızla yaygınlaşıyor. İzmir'de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinin kurduğu 30 kişilik grup, bir köyün tamamen organik üretime geçmesine vesile oldu.
Topluluk Destekli Tarım Grubu olarak da bilinen uygulamayla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulunan EÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, insanların semt pazarları ve market raflarından aldığı sebze ve meyvelere olan güvenlerinin hızla azaldığını, GDO ve kimyasal ilaç gibi tartışmaların insanları güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşma konusunda çareler aramaya ittiğini belirtti.
Bu alanda bazı bölgelerde organik pazarlar ve marketler kurulsa da organik ürünlerin fiyatının çok yüksek olması nedeniyle talebin sınırlı kaldığını dile getiren Özkaya, doğaya saygılı üretim yapan üreticinin de bu emek ve özverisinin karşılığını göremediğini belirtti.
Bahçede kilogramı 25 kuruşa satılan mandalinanın market rafında 2-3 liraya tüketiciye ulaştığını, 10 misline varan fiyat farklarının tüketicinin tepkisine neden olduğuna vurgu yapan Özkaya, " Dünya , bu soruna gıda grupları kurarak çare bulmuş. Üretici ve tüketici dayanışma içine giriyor. ABD, Kanada, Fransa, Japonya gibi ülkelerde bu gruplar o kadar büyümüş ki federasyon haline gelmişler. Türkiye'de de İstanbul , Ankara ve İzmir başta olmak üzere bir çok kentte bir araya gelen insanlar, doğa dostu üretim yapan üreticileri bularak alım yapıyorlar" dedi.
Türkiye'de İstanbul merkezli bazı grupların kooperatif şeklinde örgütlendiğini, üye sayılarının 500'leri bulduğunu ancak gıda gruplarının genelde ortalama 30'ar kişiden oluştuğunu kaydeden Özkaya, iş arkadaşları, aynı mahalle veya apartmanda oturan insanlar ya da internet üzerinden örgütlenen insanların kolaylıkla grup kurabileceğini anlattı.
Özkaya, şöyle konuştu:
"Grup kurmak zor bir şey değil, bir apartmanda oturan 10 kadın karar verirse ertesi gün başlayabilir. Herkes ihtiyaçlarını tespit ederek ekolojik üretim yapan üreticilerle temasa geçebilir. Siparişlere bağlı olarak üretici, belirlenen bir yere ürünlerini getirebilir. Alım satım burada gerçekleşir. Örneğin Ziraat Fakültesi'nde kurduğumuz gıda grubu için üreticiler ürünlerini her hafta belli günlerde okula getiriyor. Doğru üreticilere ulaşmak zor değil. İnternette küçük bir araştırma sonucu doğru noktalara ulaşılabilir. Bu konuda bizler ve diğer tüm gıda grupları yardımcı olmaya hazırız. Cep telefonu alırken günlerce araştırma yapıyorsanız yediğiniz yumurta ve domatesin nasıl olduğunu da araştırmalısınız."
Gıda gruplarının bir dayanışma ekonomisi yürüttüğünü amacın ihtiyaçları karşılamanın yanında doğa dostu üretim yapanları ödüllendirmek olduğunu dile getiren Özkaya, grupların üreticileri organik üretime teşvik etmek için kredi de verebildiğine dikkati çekti.
Grup olarak sadece İzmir değil Balıkesir, Antalya gibi kentlerdeki üreticilerden de ürün aldıklarını ifade eden Özkaya, tüm gıda ürünlerinin yanında son dönemde kül suyu gibi doğa dostu temizlik ürünlerini de ürettirmeye başladıklarını kaydetti.
- "Kimyasal kullanmıyoruz"
Karaburun ilçesine bağlı Balıklıova Köyü'nde organik üretim yaparak gıda gruplarına satış yapan Cemal Güven, geçmişten bu yana kimyasal ilaç, gübre ve ithal tohumlarla üretim yapmaktan kaçındıklarını, geçmişte komşularının kendilerine "enayilik ediyorsunuz" diye eleştirdiğini anlattı.
Gıda gruplarıyla iletişim kurulması sonrası ürettikleri ürünleri değerinde satma imkanına kavuştuklarını, pazar sorununu ortadan kaldırdıklarını bildiren Güven, şöyle konuştu:
"Çiftçi de aslında üretim yaparken doğal olmayan yolları kullanmak istemiyor. Ancak daha fazla ürün üretemezse zarar edeceğini düşünüyor. Geçmişte organik ürünlerin çok fazla pazarının olmaması da insanları mecburen kimyasal çözümler bulmaya itiyordu. Bizim aile olarak ürettiğimiz tüm ürünleri değerinde satmamız köyümüzdeki diğer insanları da etkiledi. Ben sadece kendim için değil köyüm için de sipariş alıyorum. Köy olarak artık kimyasal gübre veya ilaç kullanmıyoruz. Daha az ama daha doğru ürün üretiyoruz ve emeğimiz karşılığını buluyor. Ayrıca insanlara temiz gıdalar sunduğumuz için de gurur duyuyoruz."
EÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü'nün çay salonunda kurulan pazarda çiftçilerin doğal ürünleri, daha uygun fiyatla alıcıyla buluşturuluyor.
İlginizi Çekebilir