Hayvancılığımızı nasıl çökerttik?
Hayvancılıkİthalat, zenginin eti sabit fiyatla yemesi uğruna fakirin yine ete ulaşamaması, hayvancılığın çökmeye devam etmesi demektir
Hayvancılığımızı önce çökerttik, yükselen et fiyatını kontrol etmek için de ithalata yöneldik! Peki, fiyatlar indi mi? İthalatın et alamayanlar için bir faydası oldu mu?
Neoliberal politikaların ülkemizde uygulanmaya konduğu 1980’li yıllarla birlikte özelleştirme kavramı ile tanıştık. Önce zarar eden KİT’lerin özelleştirileceği söylendi. Ancak, böyle bir KİT bulunamayınca öncelikle zarar ettirilmelerine karar verildi. Aynen de öyle yapıldı. Hayvancılığımızı kalkındırmak için kurulan Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve YEMSAN 1990’lı yıllar boyunca özelleştirildi.
Ülkemizde 2007 genel seçimlerinin yapıldığı yıl tarımsal destekleme bütçesinin dağıtımında yaşanan düzensizlikten dolayı hayvan yetiştiricilerinin paylarını alamaması, diğer yandan dünya ile paralel ülkemizde 2007-2008 yıllarında görülen şiddetli kuraklığın üretime olumsuz etkisi, ayrıca IMF ve Dünya Bankası’nın etkisiyle tarım desteklerinin azaltılması sonucu üretici, hayvanına bakamaz hale geldi ve onu kesime gönderdi. Hayvancılığımızı krize sürükleyen bu durum dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker tarafından çok yanlış bir saptama ile kırmızı et üretiminde artış olarak yorumlandı.
Yükselen et fiyatlarını baskılamak üzere ithalat yolu seçildi. Uzman tüm kurum ve meslek odalarının itirazına karşın 2010 yılından itibaren önce canlı hayvan, ardından et, sonrasında da saman ve kurbanlık hayvan ithalatına izin verildi. Mayıs 2016’ya kadar 272 bin baş damızlık sığır, 1.4 milyon baş damızlık olmayan sığır, 2.2 milyon baş koyun-keçi ile 211 bin ton sığır eti ithal edildi. Toplam 4 milyar dolar ödendi.
İthalat çözüm olmadı
İthalatı çözüm olarak inatla uygulamaya koyanlar fiyat artışını durduramadı. Bu dönemde kıymanın fiyatı % 116, kuşbaşının % 103 ve bonfilenin % 176 artış gösterdi. Sadece 2016 yılının ilk 5 ayında özel sektör eliyle yapılan 149 bin başlık sığır ithalatına rağmen kıymanın fiyatı % 10, kuşbaşının % 8 ve bonfilenin % 12 artış gösterdi.
Kırmızı et fiyatlarında görülen hızlı yükselme tüketiciyi beyaz ete yöneltti. Ancak, fakirin yöneldiği beyaz ette özellikle 2016 yılı içerisinde daha büyük fiyat artışları yaşadı. İthalatın başladığı 2010 yılından günümüze tavuk eti fiyatı % 88, pirzola % 92, göğüs % 45, kanat % 233 ve but % 82 oranında artış gösterdi. 2016 yılı içerisindeki fiyat artışları da sırasıyla % 30, % 56, % 4, % 88 ve % 41 oldu.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı Kırmızı Et Stratejisi 2015 raporunda canlı hayvan ve et ithalatının çözüm olmadığı, kaba yem açığının kapatılması, meraların ıslah edilmesi, dişi hayvanların doğurganlıklarında sorunlar yaşandığı ve çözülmesi gerektiği açık bir şekilde belirtilmektedir.
Destek ‘yok’
Hayvancılığımızın geliştirilmesi kapsamında; AB’nin tarımsal desteklemeler için bütçesinin % 45’ini ayırdığını, bizde ise bu oranın % 2’yi geçmediğini, çiftçi örgütlenmesinin son derece yetersiz ve dağınık olduğunu, üretici ile tüketicinin aracıların inisiyatifine bırakıldığını, üretici kazanamazken tüketicinin eti aşırı pahalı bir fiyattan satın aldığını da görmek gerekiyor.
Yapılan her ithalat ülkemizdeki üretime darbe vurdu. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, yüksek maliyetler nedeniyle kazanamayınca alandan birer ikişer çekildi. Yüksek fiyatların cazibesine kapılarak hayvancılık yapmaya teşebbüs eden ve sektörle alakası bulunmayan sermaye sahipleri ise kısa sürede iflasın eşiğine geldi. Yapılan her bir ithalat, getirilen her bir sığır iç üretimimize adeta bir darbe vurdu.
Hayvancılıkta maliyetin % 60-70’ini yem oluşturmaktadır. Karma yem üretimimiz 9 milyon ton olup ihtiyacımız 14 milyon ton civarındadır ve 5 milyon ton açığımız mevcuttur. Karma yem üretimimiz % 50 oranında ithal hammaddelere bağlıdır ve bu açık GDO’lu mısır ve soya ithalatı ile karşılanmaktadır. Kaba yem üretimimiz de 59 milyon ton olup ihtiyacımız 74 milyon tondur ve 15 milyon ton açığımız vardır. Ancak, ucuz kaba yem kaynağı meralarımız korunmak yerine her geçen gün amaç dışı kullanımlara açılıyor.
İthalat, zenginin eti sabit fiyatla yemesi uğruna fakirin yine ete ulaşamaması, üreticinin alandan kopması, hayvancılığın çökmeye ve et fiyatının artmaya devam etmesi demektir. Sonuç olarak, yapılması gerekenler ile yapılanlara baktığımızda daha uzun yıllar hayvancılığımızın sağlam temellere oturtulamayacağı görülmektedir.
AHMET ATALIK
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı
İlginizi Çekebilir