Gıdanın Gizli Faturası Ortaya Çıktı: Gerçek Maliyet Market Fiyatının 3 Katı!
GıdaZehirsiz Sofralar Platformu'nun ev sahipliğinde ikincisi düzenlenen Agroekoloji Çalıştayı, doğaya, çiftçiye ve topluma dost bir gıda sistemi için Türkiye'den ve dünyadan paydaşları İzmir'de bir araya getirdi. Çalıştayda, uzmanlar yediklerimiz konvansiyonel gıdanın gerçek maliyetinin görünenin yaklaşık 3 katı olduğunu belirterek, agroekolojinin bir alternatif değil, bir zorunluluk olduğu mesajını verdi.
"Doğaya, çiftçiye ve topluma dost bir gıda sistemi için bir araya geliyoruz" sloganıyla yola çıkan 2. Agroekoloji Çalıştayı, 4-5-6 Nisan 2025 tarihlerinde İzmir Mimarlar Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. İlki 2019'da yine İzmir'de yapılan çalıştayın ikincisi, Zehirsiz Sofralar Platformu tarafından organize edildi. Etkinlik, Türkiye'den ve dünyanın dört bir yanından doğa dostu ve sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerine gönül veren uzmanları, akademisyenleri, öğrencileri, çiftçileri, gıda topluluklarını, tüketicileri, meslek odalarını, sivil toplum kuruluşu ve topluluk temsilcilerini bir araya getirerek agroekolojiye olan ilgiyi bir kez daha gözler önüne serdi.
Yaklaşık 300 katılımcının yer aldığı çalıştay boyunca agroekoloji; sağlıklı üretimden çocuk beslenmesine, gıda hakkından sağlıklı gıdaya erişim yollarına, agroekoloji eğitiminden yerel dayanışma ağlarına, afet ve krizlere dayanıklı üretimden toprak ve insan sağlığı arasındaki ilişkilere kadar son derece geniş bir yelpazede ele alındı.
Çalıştay, Uluslararası Köylü Örgütü La Via Campesina’nın önceki genel koordinatörlerinden tarımsal ekoloji araştırmacısı Prof. Dr. Peter Rosset’in özel olarak çektiği bir video konferans ile açıldı. Ardından, çalıştayın koordinasyonunda görev alan Tarım Ekonomisi Derneği’nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Türkiye’de agroekolojinin bilim, uygulama ve hareket boyutlarındaki mevcut durumunu analiz eden kapsamlı bir sunum yaptı. Bireysel sunumların yanı sıra, dinleyicilerin de aktif olarak söz aldığı panel ve forumlarla interaktif bir ortam sunulan çalıştayı değerlendiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Özden, agroekoloji ve gıda egemenliği konularında farklı kesimler arasındaki diyaloğun önemine dikkat çekerek, çalıştayın bu diyaloğu kurarak geleceğe daha umutla bakılmasını sağladığını ifade etti.
Çalıştayda dikkat çeken bir diğer konuşmacı olan Dr. Bülent Şık ise, günümüzde agroekolojinin artık bir alternatif olmaktan çıktığını, bir gereklilik halini aldığını net bir dille belirtti.
İlk Çalıştay'da daha çok hareket ve politik vurgu ön plandayken, bu yılki etkinlikte bilimsel araştırmalar ve uygulama örneklerine güçlü bir şekilde yer verildiği gözlemlendi. Agroekolojinin bilim, uygulama ve hareket olmak üzere üç temel ayağından bahseden Dr. Fatih Özden, bu yıl üç ayağın daha dengeli temsil edildiğini söyledi. Mevcut akademik çalışmaların çoğunlukla organik tarım odağında şekillendiğini belirten Özden, "Ne yazık ki agroekolojiye özgü bilimsel araştırmalar oldukça sınırlı. Agroekoloji özellikle politik boyutuyla organik tarımdan ayrışsa da, uygulama açısından iki yaklaşım arasında pek çok ortak nokta var. Bu ayrımın doğru yapılması, aktörlerin yaklaşımlarını karşılaştırmak açısından önemli," dedi. Dr. Fatih Özden, agroekolojinin de tıpkı organik tarımda olduğu gibi "yeşil boyama" yoluyla endüstriyel sisteme entegre edilme riskiyle karşı karşıya olduğunu ve bu nedenle bu sürece karşı önleyici adımların atılması gereken kritik bir eşikte bulunulduğunu vurguladı.
Çalıştayın üçüncü günü, Aydın Kuşadası Kirazlı köyünde agroekolojik üretim yapan Nihat Fidan’ın kiraz bahçesine yapılan saha ziyaretiyle son buldu. Katılımcılar, agroekolojik uygulamaları yerinde görme fırsatı bulurken, temiz gıdalarla hazırlanan sofralarda bir araya geldi ve tohum egemenliği üzerine bir forum gerçekleştirdi.
Tarım Ekonomisi Derneği Başkanı İpek Süer Tuzcuoğlu, çalıştayın hiçbir maddi dış kaynak kullanılmadan, tamamen gönüllülük esasıyla gerçekleştirildiğini belirterek, agroekolojik uygulamalara ilişkin atölye çalışmalarının etkinliğe renk kattığını ve çalıştayın farklı konuları gündeme taşıyarak işlevini başarıyla yerine getirdiğini söyledi.
Agroekolojinin bir zorunluluk olmasının, çalıştayın en önemli ana fikri olduğunun altını çizen Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, 2. Agroekoloji Çalıştayı'nı değerlendirirken çarpıcı bir noktaya değindi: "Tarım zehirleri, suni gübreler vb gibi girdi ve zararlı uygulamaların yol açtığı sosyal, sağlık, çevre ve biyolojik çeşitlilik etkileri gibi dışsal olarak ifade edilen maliyetleri de dahil ettiğimizde uzmanlara göre bugün yediğimiz konvansiyonel bir gıdanın gerçek maliyeti görünen maliyetinin yaklaşık 3 katı. Bu durumda çevresel ve sosyal etkilerle birlikte, sağlık ve biyolojik çeşitliliği gözeten bütüncül bir hareket olan agroekoloji bir alternatif tarım sistemi olmasının ötesine geçerek zorunluluk halini almıştır." Şehirlioğlu, çalıştayın hiçbir destek almadan, kollektif bir çabayla ve 9 günlük tatile rağmen dolu salonlarla gerçekleşmesinin, sivil toplum ruhu ve dayanışmasının güçlü bir örneği olduğunu vurguladı. 2019'da Buğday Derneği'nin Zehirsiz Sofralar Projesi çağrısıyla bir araya gelen sivil toplum kuruluşları ve inisiyatiflerin Zehirsiz Sofralar Platformu'nu kurarak tarım gıda alanında önemli bir sivil toplum hareketi başlattığını hatırlatan Şehirlioğlu, agroekolojinin başarısının ancak "sosyal, ekonomik ve ekolojik bir hareket" yapısı kazanmasıyla mümkün olacağını ve bunun da çalıştayda görüldüğü gibi sivil toplumun bu anlayışı sahiplenmesiyle gerçekleşebileceğini belirtti.
Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği’nden Ceyhan Temürcü, Agroekoloji Çalıştayı ile bir araya gelmenin önemini şu sözlerle ifade etti: "Bu çalıştayın benim için bir değeri de, bir toplumsal hareketin içindeki insanların kendi aralarındaki ilişkilerin söylemlerinden ve görünürdeki başarılarından çok daha önemli olduğunu anlamama vesile olması oldu."
Zehirsiz Sofralar Platformu koordinatörlerinden ve ÇEKÜL Vakfı İletişim Sorumlusu Alper Can Kılıç ise çalıştayın ardından yaptığı değerlendirmede, "Organik tarım, agroekoloji ve doğal tarım yöntemleriyle toplumun tamamını beslemenin mümkün olmadığı yönündeki yaygın kanaatin gerçeği yansıtmadığını" vurguladı. Kılıç, Türkiye’de agroekoloji alanındaki çalışmaların 2000’li yıllarda başladığını ancak bilimsel çalışmalar ve uygulamalarla bu yöntemlerle üretimin mümkün ve sürdürülebilir olduğuna dair bilincin güçlenmesine ihtiyaç olduğunu belirtti. Çalıştayın bu bilincin yaygınlaşmasına önemli katkı sunduğunu söyleyen Kılıç, gıda güvenliği ve egemenliği için 2. Agroekoloji Çalıştayı gibi organizasyonlarla daha sık bir araya gelinmesi, tartışmaların ve paylaşımların sürdürülmesi, birbirlerinden öğrenilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İlginizi Çekebilir