Fakıbaba: 'Yerli üretici hayvanını ESK'ya kestirirse 250 TL destek verilecek'
RöportajlarAhmet Eşref Fakıbaba, siyasetin en renkli isimlerinden biri. Dört ay önce oturduğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koltuğunda ilk röportajını verdi. Et üreticilerini kızdıran ‘ucuz et’ projesini detaylarıyla anlatırken ithalat için ‘Bir noktada duracağız” diyor. Bakan Fakıbaba’ya sorduk: “Bu etler sağlıklı mı, siz de yiyor musunuz?” İşte cevapları...
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, ucuz et tartışmasından hayvancılık politikalarına kadar bir çok soruyu cevaplandırdı.
Hürriyet'ten İpek Özbey'e röportaj veren Fakıbaba, "Yerli üretici hayvanını Et ve Süt Kurumu’nda kestirirse ona 250 lira destek verilecek" dedi.
Fakıbaba, uygulamanın 1 Ocak 2018'den itibaren başlayacağını açıkladı.
- Yemekte dikkatimi çekti. Tabağınıza çok az aldınız. Hep böyle mi yersiniz?
Evet, yarım porsiyonla başlarım, doymazsam bir daha alırım. Hayatımda her şey ‘yeterince’dir.
- Evet, israfa karşı olduğunuzu biliyoruz. Koltuğa oturduğunuzda da ilk icraatınız açık büfe konusunda otelleri uyarmak oldu…
İsrafa karşıyım derken, yanlış anlaşılmasın cimri değilim. Ama hep canımı sıkmıştır bu otellerdeki israf. Yüzde 60’ın üzerinde yemek mutfağa geri dönüyor. Bunu söylediğin zaman, “Biz aşağıda kullanıyoruz” diyorlar. E onu aşağıda yiyenler de benim kardeşlerim. Tabaktan dönmeyenlerden versen daha iyi olmaz mı
- Nasıl böyle oldunuz siz, nasıl bir evde büyüdünüz, yoksulluk çektiniz mi?
Çok fakir değil, zengin hiç değil, orta ile fakir arası bir aile. Rahmetli nenem, babam, annem ve 5 kardeşimle toplam sekiz kişiydik. Bizim zamanımızda 3-4 kilo portakal alınmazdı. 2 kilo portakal gelir, büyükten başlanır, küçüğe doğru paylaştırılırdı. En küçük bendim. Sona kalırdım. Bizim orada soframızda bulgur pilavı, fasulye, yanında turşu vardır. Ayrı ayrı tabaklar yoktu, ortadan kaşıkla yerdik. Doymak için de hızlı yemek zorundaydık. Ben hâlâ çok hızlı yemek yerim. Hekimken çok faaldim, yemeği yolda yerdim, hızlı yemeği buna bağlıyordum. Sonra biri dedi ki, “Kalabalık bir aileniz mi vardı”. “Evet” dedim. Orada anladım, aç kalmamak için hızlı yiyorduk.
- ‘Vatandaşın evine et’ meselesi de böyle çıktı galiba…
Et yemek insanların en tabii hakkıdır. Ben dar gelirli olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Özellikle dar gelirli vatandaşın, çocukların da et yemesi lazım. Bu bir sosyal devlet anlayışı. Özel sektörün hep yanındayım ama birinci önceliğimiz dar gelirli vatandaştır. Üreten, emek veren insanlar eli öpülesidir. Bayanlar benim için çok önceliklidir. Şunu söyleyen kadın kardeşlerimiz oldu: “Allah Fakıbaba’dan razı olsun, mutfağımız şenlendi.”
- Öncelik dar gelirli vatandaş, ama büyük eleştiriler var. “Niçin ucuz eti biz üretmiyoruz” deniyor…
Bir kere ben bunun adına ‘ucuz et’ demiyorum, ‘fiyatı ucuzlatılmış et’ diyorum.
- Farkı ne?
Ucuz et deyince değersizleştiriyoruz.
- Kafalardaki sorulardan biri de şu: Sağlıklı mı, güvenli mi, nasıl bu kadar ucuz?
Biz nasıl bir Türkiyeli olarak insanız? Avrupa’ya gittiğimizde de bize benzeyen insanlar var. Kimi mavi gözlü, kiminin de boyu uzun ama insan. Hayvan da aynıdır. Değişen bir şey yok. Allah korusun; ucuz dediğiniz şey hastalıklı olur anlarım. Ya da dana eti olmaz, o yüzden ucuzdur. O zaman endişelenmeyi anlarım.
- Sağlık açısından bir problem yok diyorsunuz, doğru mu?
Benim şüphem yok. Bakın binlerce insanız. Herkes sizin kadar başarılı olabilir mi ya da dürüst. Ben dürüst bir hekimim ama bütün hekimler dürüsttür diyebilir misiniz. Arada dürüst olmayanlar çıkabilir. Ama mümkün olduğu kadar riski sıfıra indirmek bizim görevimizdir. Arada kaçan olabilir, bu burada da olabilir, yurt dışında da olabilir.
- Siz yiyebiliyor musunuz?
Tabii ki. Vatandaşa yedirdiğim eti ben de yiyorum. Eşim gidip marketten alıyor. Bu arada eşim çok güzel yemek yapar, o bu ete onay verdi.
- Üretici “Ucuz et derken bir daha hiç et yiyemeyebiliriz. İthalat, sektörü bitirecek!” diye şikayetçi. Buna cevabınız ne?
Eğer böyle devam edersek olabilir tabii.
- Yani böyle devam etmeyecek…
Bakın bir problem varsa, onun bir acil, bir orta vadede bir de uzun vadede çözümü vardır.
- Bu acele neydi o zaman?
Alt gelir grubunun et yemesini sağlamak gerekiyordu. Amaç, piyasada regülasyonu sağlamaktı. Biz bunu yaptık. Ama orta ve uzun vadede planlarımız var.
- Madem düşebiliyordu, niçin daha önce düşürülmemiş?
Ben insanların kar etmesine karşı değilim ama her şeyin etik kuralı vardır. Ona uymak gerekir. Demek olabiliyormuş. Belki kasabınız size 50 liradan et veriyor, o sizin tercihiniz. Zaten ben de “Etin hepsini ben karşılayacağım” demiyorum ki. Sadece yüzde 8’ini karşılıyorum. Bu emri de bana Sayın Cumhurbaşkanımız verdi.
- Ne dedi?
“Fakıbaba hayırlı olsun, dar gelirli vatandaşım et yesin” dedi. Ben de bunu yapıyorum. Yaptığımız çalışmaların da semeresini aldık. Şu anda ben de, bunu satan insanlar da zarar etmiyor.
- Peki ya üretici?
İnek doğum yaptı buzağı oldu. Buzağıyı kasaba götürecek süreç yerli üreticinin işidir. Bu yerli üreticinin fiyatı yem fiyatlarından dolayı yüksektir. Mesela biz kıyma 29, kuşbaşı 35 dediğimiz zaman, Et ve Süt Kurumu’nun yerli üreticiden almış olduğu karkas et fiyatı 23.80 Liraydı. 25 liraya çıkardık, burada regülasyon yaptık. Yarın 26 da olabilir. Bizim amacımız ithalatı devam ettirmek değil. Allah’ın izniyle ithalatı biz önleyeceğiz. Fırsatçılığa karşıyım, ben işimi yaparım. İthalat; Et ve Süt Kurumu ve TMO gibi piyasayı iyi regüle etme araçlarından biridir, kullanmak gerekir. He; amacımı sorarsanız, yerli üreticiyi baş tacı etmektir.
- Baş tacı diyorsunuz ama üretici size öfke içinde…
Biliyorum. Ama ben yeni yeni desteklerle onların gönlünü kazanacağım. Mesela yerli üretici hayvanını Et ve Süt Kurumu’nda kestirirse ona 250 lira destek verilecek.
İlginizi Çekebilir