© Tarım Pusulası

Dünya Bitkisel Yağ Arzının %40’ını Karşılayan Palm Yağında Sürdürülebilir Üretim Artıyor

Palm yağı, küresel bitkisel yağ üretiminin %40’ını karşılayan ve çevresel etkileri açısından en çok tartışılan ürünlerden biri. Ancak son yıllarda elde edilen veriler, bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırıyor: Palm yağı, eşdeğer miktarda üretim için diğer yağ bitkilerine kıyasla 4 ila 10 kat daha az arazi kullanıyor.

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde sürdürülebilir tarım uygulamalarının geleceği yeniden değerlendirilirken, palm yağına dair yaygın algılar da bilimsel veriler ışığında yeniden ele alınıyor. Tüm bitkisel yağlar arasında palm yağı, daha az araziyle daha yüksek verim sağlama potansiyeli sunarak çevresel etkiyi azaltmada kritik bir rol üstleniyor.

Malezya, sürdürülebilir palm yağı üretiminde dünya lideri konumunda. Ülke, palm yağı sektörünü geliştirirken orman varlığının %50’sinden fazlasını korumayı başarmış durumda. Bu yaklaşım, ekonomik kalkınma ile çevresel korumanın birlikte mümkün olabileceğini somut biçimde ortaya koyuyor. World Resources Institute’a bağlı Global Forest Watch verilerine göre Malezya, 2022 yılı itibarıyla birincil orman kaybını %57 oranında azaltmayı başarmış durumda. Bu da hem hükümetin hem de sektörün ormansızlaşmayı azaltma yönündeki çabalarının etkili sonuçlar doğurduğunu gösteriyor.

2019’dan bu yana Malezya’daki toplam palm yağı üretimi 19,85 milyon tonun üzerine çıkmadı. Bu durumun önemli bir nedeni, ülkenin son dört yılda toplam 247.588 hektarlık (%4,2) bir azalma ile yeni alanlara genişlemeyi sınırlamış olması. Bu strateji, çevresel öncelikleri ekonomik büyümenin önüne koyan bir tercih olarak öne çıkıyor.

Bu yaklaşımın bir diğer önemli göstergesi ise Malezya Sürdürülebilir Palm Yağı (MSPO) sertifikasyon programının yaygınlaşması. 2024 itibarıyla Malezya’daki palm yağı plantasyonlarının %87,4’ü MSPO sertifikası almış durumda. Bu oran, çevresel duyarlılığa sahip üretim pratiklerinin benimsendiğini ortaya koyuyor. Küresel düzeyde ise binlerce üretici ve alıcı, RSPO (Roundtable on Sustainable Palm Oil) gibi platformlar aracılığıyla izlenebilir ve sürdürülebilir tedarik zincirlerine geçiş yapıyor. Sürdürülebilirlik, şeffaflık ve izlenebilirlik günümüzde palm yağı sektörünün temel yapı taşlarını oluştururken, MSPO ve RSPO gibi sistemler çevre dostu üretimi yaygınlaştırmakta önemli rol oynuyor. Palm yağı kullanan çok uluslu şirketlerin de sürdürülebilirlik taahhütlerini artırmasıyla birlikte, binlerce üretici ve alıcı sorumlu tedarik kriterlerine uyum sağlıyor.

WWF’ye göre palm yağı, küresel bitkisel yağ talebinin %35 ila %40’ını karşılıyor; buna karşın yağ bitkileri için kullanılan toplam arazinin yalnızca %6’sında üretiliyor. Üstelik palm yağı, diğer yağ bitkilerine kıyasla çok daha az girdiyle (gübre, pestisit, enerji vb.) üretilebiliyor.

Palm yağını tamamen ortadan kaldırmak yerine, üretim süreçlerini sürdürülebilirlik kriterlerine göre dönüştürmek; hem gıda güvenliği hem de çevresel koruma açısından daha etkili bir yol sunuyor. Yüksek verim potansiyeli ve düşük kaynak gereksinimiyle palm yağı, dönüşüm odaklı bir yaklaşım sayesinde sürdürülebilir tarımın önemli bir bileşeni haline gelebilir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER