© Tarım Pusulası 2021

Çiftçilerin yüzü 2017’de gülmedi

Türkiye Ziraatçiler Derneği, tarım sektörüne dair 2017 yılı değerlendirmesi yaptı. Mazot fiyatında artış ve vergiler nedeniyle çiftçi, kazandığının yarısından çoğunu devlete geri verdi. TZD Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, “Tarım sektörümüzün yıllardır devam etmekte olan kronik sorunlarından hiçbirinin bu yıl da çözülememiş olduğunu gördük” dedi.

İşte, TZD’nin, tarım sektörünün içler acısı halini gözler önüne seren raporu:

DESTEK YETERSİZ:

Türkiye’de 2006 yılında kabul edilen Tarım Yasası’na göre bütçeden her yıl tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılan pay Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde birinden daha az olmamak zorunda. Ancak, o yıldan bu yıla bu orana hiç ulaşılamadı. Orta Vadeli Mali Plan ve Programda 2017 yılında milli gelir (GSYH) 2 trilyon 404 milyar TL olarak hesaplanmıştı. Buna göre bütçeden tarımsal destekleme için ayrılması gereken pay, 20.4 milyar TL olmalıydı. Oysa 2017 yılı bütçesinden tarıma ayrılan pay 12 milyar 837 TL’de kaldı. Hazırlanan 2018 yılı bütçesine göre çiftçilerimize toplam 14,5 milyar lira nakit tarımsal destek verileceği açıklanmıştı. Bu rakam, önümüzdeki yıl da destekleme miktarının yasanın öngördüğü taban çizgisinin altında kalacağını gösteriyor. AB’de genel bütçenin yüzde 40’tan fazlası tarımsal desteğe ayrılıyor. 40 milyar avronun üzerinde bir bölüm doğrudan destek olarak veriliyor.

EN PAHALI MAZOT:

Çiftçilerimiz dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor ve mazot için ödedikleri paranın yarıdan fazlası vergi olarak devlete gidiyor. Çiftçi, beş lira verip bir litre mazot aldığında ÖTV ve KDV, yani dolaylı vergi olarak devlete üç liraya yakın para ödüyor. Yılda 3.3 milyar litre civarında mazot kullanılan tarım sektöründe, ,çiftçinin, geçen yıl aldığı 12 milyarlık desteğin yaklaşık 7.5 milyarı devlete vergi olarak geri verildi. 2016 yılı sona ererken açıklanan Milli Tarım Projesi çerçevesinde, 2017 yılında tarımsal üreticilerin kullandığı mazotun fiyatının yarısının devlet tarafından karşılanacağı açıklanmıştı. Ancak 2017 yılında bu söz yerine gelmedi. İlaç, gübre, tohumluk gibi çoğu ithal olan ürünlerdeki dövize bağlı artışlar da hesaplandığında çiftçinin girdi faturası kabarmaya devam ediyor.

İTHALATA BAĞIMLIYIZ:

Özellikle son yıllarda tarım ve hayvancılık ürünlerinde kendine yeterliliğin sağlanması ya da fiyatların artmasına karşı önlem alınması adına başvurulan “sıfır faizli ithalat” çiftçiye büyük yük oldu. Bakanlar Kurulu’nun 27 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararına göre, canlı büyükbaş hayvanların ithalat gümrük vergisi yüzde 135’ten yüzde 26’ya düşürüldü. Toprak Mahsulleri Ofisi'ne buğday, arpa, mısır ve pirinç ithalatı için yetki verildi. Yem fiyatları 3-4 ayda yüzde 100'e yakın arttı. 25-30 kuruş olan samanın balya kilogram fiyatı 50-60 kuruşa çıktı. 50-60 kuruş olan yoncanın fiyatı 80-100 kuruş oldu. Çayır otu ve yoncanın kilogramı 0.90 ile 1.1 TL arasında değişiyor. Saman da dahil kaba yem ve kepek türleri ile balık unu ithalatında gümrük vergileri, tüm ülkeler için sıfırlandı. Kimyasal gübre üretiminde kullanılan doğalgaz, fos­fat, potasyum gibi ham maddeler de dışa bağımlıyız.

TARIM TOPRAKLARI:

Türkiye’de tarım topraklarının korunması için çıkarılan yasalar yeterli olmadı. Madencilik ve kentleşme başta olmak üzere tarım topraklarının amaç dışı kullanımı giderek yaygınlaştı. 1980'de 28 milyon 175 bin hektara ulaşmış olan tarım toprakları yavaşyavaş kullanım dışına çıktı. 1990'da 27 milyon 856 bin, 2000'de 26 milyon 379 bin, 2010'da 24 milyon 394 bin hektar olan tarım alanları günümüzde 24 milyonun altına indi. 1990’dan günümüze kaybedilen tarım alanlarının toplam miktarı 3 milyon 907 bin hektarı buluyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER