Çiftçiler Sendikasından 16 Maddelik Talep
TarımÇiftçiler Sendikası yaklaşan seçim öncesi yazılı bir açıklama yaparak gida egemenliğinin korunmasi için bir dizi talepte bulunuldu.
Sendikadan yapılan açıklamada; “Pandemiyi, savaşın etkilerini, ekonomik krizi, kolay kolay atlatamayacağımız, binlerce insanımızı kaybettiğimiz depremi yaşadık. Bütün bu süreçte endüstriyel tarımın ne kadar kırılgan olduğunu gördük, yükselen gıda fiyatlarıyla ağır sonuçlarını yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Bütün bir tarımsal üretimin ve gıdanın şirketlere teslim edilmesinin, insanlık için barındırdığı tehdittin farkındayız.
Yaşadığımız seçim sürecinde de bizlere vaat edilen tarımsal üretimin ve gıdanın kontrolünü şirketlere veren politikalarda ısrar edileceğidir. Seçim döneminde bile çıkarttıkları “Tarım Kanunu” ile çiftçinin bağımsız davranabilme hakkının elinden alınarak bakanlıktan izin almadan üretim yapabilmesi yasaklanıyor. Yine, çiftçileri şirketlere bağlayan, onları köle/maraba haline getiren “Sözleşmeli üretim”i yaygınlaştıracaklarını söylüyorlar.
Jeotermalden yararlanarak “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” adı altında sera yatırımları yapılması için Hazine Arazilerini ve çevresindeki çiftçilere ait arazileri (acele kamulaştırma kararı ile el koyup) Şirketlere vereceklerini söylüyorlar. Bu politikalara DUR! demeliyiz.
B.M. tarafından kabul edilen “Beslenme Temel Hakkı” kısaca: doğrudan veya parasal imkanlarla nitelikli ve niceliksel olarak yeterli, tüketicinin ait olduğu halkın kendi kültürel geleneklerine uygun, sağlıklı gıdaya erişim hakkıdır. Devletler bu hakkın kullanımını sağlamakla yükümlüdür. Şirketlerin kontrolündeki bir tarım ve gıda sisteminde ise bu hak ihlal edilmiş demektir.
ÇİFTÇİ-SEN olarak diyoruz ki;
- 2006 çıkartılan, köylülerin tohumluk ve bunlardan üretilmiş fideleri satmalarını yasaklayan, şirketleri tohumların sahibi haline getiren “Tohumculuk Yasası” kaldırılmalıdır.
- Giderayak çıkartılan “Yeni Tarım Kanunu” uygulanmamalıdır ve yürürlükten kaldırılmalıdır.
- “Kooperatifler Kanunu” yeniden düzenlenmeli, şirket gibi yönetilmesine yol açan antidemokratik maddeleri ortadan kaldırılmalı, üyelerinin söz ve karar sahibi olduğu demokratik bir yapıya kavuşturacak bir hale getirilmelidir.
- Tarım arazilerinde tarımsal üretim yapmayı sıkıntıya sokan, ekolojik dengeyi bozan madencilik faaliyetleri, enerji santralleri, sanayi tesisleri gibi yatırımlar yasaklanmalıdır.
- Çiftçilerin şirketlere bağlayan, onları kendi toprağında köle/maraba haline getiren ve şirketlerin gıdayı kontrol etmesini hızlandıran “Sözleşmeli Üretim” modelinde şirketlerin tek, tek çiftçilerle değil; çiftçilerin örgütleriyle pazarlık ve sözleşme yapması zorunlu hale getirilmeli, zaman içinde de “Sözleşmeli Üretim” modelinden tamamen vazgeçilmelidir.
- Kamunun malı olan tarım arazileri şirketlerin kullanımına değil, (mülkiyeti kamuda kalması koşuluyla ve tarımsal üretim yaptıkları sürece) tarımsal üretim yapmak isteyen topraksız çiftçilere tahsis edilmelidir.
- Özelleştirilen otlak ve meralar tekrar çiftçilerin kullanımına açılmalı, hayvansal üretim ile bitkisel üretimin bağı yeniden kurulmalıdır.
- Büyükşehir/Bütünşehir Yasası tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmalı, Köy Tüzel Kişilikleri yeniden oluşturulmalı ve el konulan mal varlıkları tekrar geri verilmelidir.
- Köylerdeki Okulların ve Sağlık ocaklarının kapatılması köylülerin/çiftçilerin eğitim ve öğretim hakkını, sağlığa erişim hakkını elinden almıştır, köylerdeki okullar ve sağlık ocakları yeniden açılmalıdır.
- Ziraat Odalarını siyasi iktidarların kontrol etmesine ve şirket gibi yönetilmesine yardımcı olan “Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu” değiştirilmeli, üyelerinin söz ve karar sahibi olacağı şekilde demokratikleştirilerek bağımsız hale getirilmeli, Odalar siyasi iktidarların vesayetinden kurtarılmalıdır.
- Merkezi ve yerel yönetimler, küçük çiftçilerin ve tüketicilerin gıda politikalarının biçimlendirilmesinde aktif katılımını sağlayacak mekanizmaları kurarak, Gıda Egemenliği’nin inşasında rol oynamalı, gıda krizlerinin ve açlığın kalıcı çözümü için adım atmalıdır.
- Bunun için; bir geçiş dönemi programı uygulanmalı, yüksek enerji, kimyasal ve aşırı su kullanımına dayanan, toprağı, suyu kirleten, iklim krizlerinde önemli rol oynayan çiftçileri şirketlere bağımlı hale getiren endüstriyel tarımsal üretimden vazgeçen uygulamalara yer verilmelidir.
- Köylülerin ve küçük çiftçilerin topraklarından kopmaması için gerekli destekler verilmeli ama kendi yerel tohumlarıyla ekolojik köylü tarımı yapan çiftçiler daha fazla desteklenmeli, teşvik edilmeli, ürünlerinin pazara erişimi sağlanmalıdır.
- Köylülerin/çiftçilerin ve mevsimlik tarım işçilerinin aileleriyle birlikte sosyal güvenceye kavuşturulması için devlet desteği verilmelidir.
- Gıdayı serbest piyasaya bırakarak metalaştıran, gıda fiyatlarını bütün dünyada bir avuç küresel şirketin belirlenmesine yol açan, dünyanın her yerindeki köylülerin ve küçük çiftçilerin iflasına neden olan Dünya Ticaret Örgütü –DTÖ-‘den derhal çıkılmalıdır.
- Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen kısa adı “BM Köylü Hakları Deklarasyonu” olan “BM Köylülerin ve Kırsalda Çalışan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu” (UNDROP) ülkemizde de kabul edilmeli ve iç hukuk haline getirilmelidir.
Onurumuz için, sağlık için, gıda egemenliğini esas alan kamu politikaları için, topluluklarımızı ve doğal kaynaklarımızı korumak için mücadele etmek hakkımızdır! Gerek seçimde oy kullanırken, gerekse de seçimlerden sonra haklarımız için mücadele ederken bu bilinçle hareket edeceğiz” ifadelerine yer verildi.
İlginizi Çekebilir