© Tarım Pusulası 2021

Çelik: 'Ladolia'nın fidanını dahi bulamıyoruz'

Kıbrıs’ın kara altını zeytinin hasadı sona erdi ancak ne rekolte tam olarak biliniyor ne de ortada zeytinyağının kalitesinin artırılması için devletin ürettiği uzun soluklu politikalar ve markalaşma stratejileri var.

Ölmez ağacın 8 bin yıldır kök saldığı topraklarda, ne zeytinin hakkı veriliyor ne zeytinyağının. Akdenizin güneşi, suyu ve toprağıyla hayat bulan zeytinlerden çıkarılan yağın depolanmasından tutun da zeytinin bereketinin artırılmasına dek zincirleme süregelen hataların, yanlış politikaların, alışkanlıkların ve bilinçsizliğin bedeli olarak kara altın heba ediliyor.

Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı İrfan Çelik, hala ülkedeki zeytin ağacı sayısının tam olarak bilinmemesinden, çok özel bir zeytin çeşidi olan Ladolia’nın fidanına dahi sahip çıkılamamasına, değirmenlerin depolama kapasitesinin sınırlarından, adalıların zeytinyağını plastik şişelerde heba edişine uzanan geniş bir yelpazede zeytin ve zeytinayağı üretimini değerlendirirken, trajik bir tablo ortaya koydu.

Kıbrıs’ın adaya dışarıdan getirilen zeytin çeşitlerine dahi zamanla kendi yapısını aktaran Ladolia’nın fidanının dahi bulunamadığı, zeytin ağacı sayısına dair bilimsel verilerin bilinmediği bir ortamda, “Zeytin adasına 400 ton zeytin ithal edecek kadar aciz,zavallı bir durumdayız ve bu tarım bakanlarımız hiç utanmadan geceleri uyuyabiliyorlar” diyen Çelik, ülkedeki değirmenlerin depolama kapasitesinin 150 ton olmasına rağmen bu yıl bin 500 ton zeytinyağı çıkarıldığının altını çizerek, etiketsiz ürünler ile evlerde plastik şişelerde muahfaza edilen zeytinyağının sağlığa yarar sağlamak yerine zarar verdiğine dikkati çekti.

Kıbrıs’ın kara altını zeytinin hasadı sona erdi ancak ne rekolte tam olarak biliniyor ne de ortada zeytinyağının kalitesinin artırılması için devletin ürettiği uzun soluklu politikalar ve markalaşma stratejileri var.

Zeytin Üreticileri Birliği İrfan Çelik, başta bu yılın zeytinyağı rekoltesi olmak üzere zeytin üretimi, stratejileri ve bu bağlamda da ülkedeki zeytincilik kültürüyle ilişkili olarak çaprıcı değerlendirmelerde bulundu.

“Zeytin hala kayıt altına alınamadı”

İlk olarak ülkedeki zeytin rekoltesi ve zeytin ağaçlarının sayısına ilişkin soru üzerine, bu yıl 1500 ton civarında zeytinyağı rekoltesi elde edildiği tahmininde bulunan İrfan Çelik, “Zeytin olarak birşey söyleyemiyorum. Hepsi kayıt dışı. Hala kayıt altına alınamadı. Zeytinyağını da çıkan posadan anlıyoruz” dedi.

Gelişmiş çağdaş bir ekonomide, belirli bir sektörün desteklenip desteklenmeyeceğinin, desteklenecekse de gizli olan potansiyelinin ortaya çıkarılabilmesi ve verimsizliğin giderilebilmesi için, elde güvenilir istatistiki veri olması gereği üzerinde duran Çelik, “Bunun da olmazsa olmazı kayıtttır. Burada hem tapulu olandan hem de alçak ve yüksek ormanlardaki zeytin ağaçlarından bahsediyoruz. 41 yıldır hiçbir şey yapılmadığı için bilemiyoruz” şeklinde konuştu.

“Aymazlık yaptık ve gemlik getirdik”

Çelik, 8 bin yıldır adada olan, 3 bin yıldır da aşılanabilen Ladolia çeşidi zeytin konusunda üreticinin fidanını dahi bulamayacak duruma geldiğini, ülkede Ladolia zeytin üretilmesi ve bu yerel zeytin çeşidinin korunması konusunda politikalar olmadığı eleştirisinde bulunarak, Fransa, İtalya ve İspanya’nın Fastidioas Xylela denilen ve zeytin ağacının su damarlarını tıkayarak, ağacın ölümüne yol açan sorunla boğuştuğunu, bu bağlamda da ithal fidancılık yerine, Ladolia’nın tohumculuğun ve fidancılığın geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Bugün Kuzey Kıbrıs’ta Ladolia çeşidi zeytin ağacı sayısına dair bir veri olmamakla birlikte, 1970’li yılların başında Kıbrıslı Rum bir araştırmacı ile yabancı bir araştırmacının 3 milyon zeytin ağacı olduğuna dair araştırmasına gönderme yapan Çelik, “Bunun yarısı Güney’de, yarısı Kuzey’de kaldı. 1.5 milyon zeytin ağacıyla başladığımız Kuzey’de, şu anda 800 bin ağaç olduğu söyleniyor. Zaten 700-800 bine yakın biz kendimiz ektik. Bunları kesip odun mu yaptık?Yoksa alçak ve yüksek ormanlardakileri saymıyor muyuz?. Bilmiyorum. Bana göre en az 1.5 milyon ağaç olması gerekiyor. Bizim 700 bine yakın yeni dikilmiş ağacımız var. Maalesef Kıbrıs zeytini değil. Orada da bir aymazlık yaptık ve gemlik getirdik” dedi.

“Nasıl ki kültürümüzü mahvettik, bunu da mahvettik”

Zeytin ağaçlarının çeşidi, yaşı ve zeytin üretkenliği konularındaki sorulara karşılık, Ladolia çeşidi olan ve yaşları 500’lü yıllara varan zeytin ağaçlarına “gözümüz gibi” bakmamız gerektiğini söyleyen Çelik, ithal zeytin ağaçlarıyla yaratılan olumsuz duruma ilişkin şöyle konuştu:

“1974 itibarıyla olan ağaçlar en az 60-70 yaşında, 400-500 yaşına kadar olan ağaçlarımız var. Bunlara göz bebeğimiz gibi bakmamız, korumamız gerekiyor. Yerli Ladolia cinsi eski ağaçlarımız için ayrı bir teşviğe ihtiyaç var. Yerli zeytin 4-5 yaşında üretim rejimine giriyor. 10 yıldan itibaren büyüdükçe ürün alıyorsuunz, ölümsüz zaten yerli zeytin. Genetik özelliğidir. Ama gemlik 30 yılda ölüyor ama sırf 3 yaşından itibaren ürün alabiliyorsunuz diye bu akılsızlıklarla nasıl ki kültürümüzü mahvettik, bunu da mahvettik.”

“Hiç utanmadan geceleri uyuyabiliyorlar”

Gemlik zeytin ağacının yanı sıra ülkeye ithal edilen zeytin konusunda da yetkilileri eleştiren Çelik, “Şu anda biz kendi markalaşmamızı yaratamadığımız için Kıbrıs’a has Ladolia dediğimiz türe daha fazla destek vermemiz lazım. Ve ithal edilen ürünün kendi ülkesindeki zeytinle rekabeti sağlanmalı.Türkiye’den gelen doğal zeytinle rekabet ediyoruz ama bununla edemiyoruz. Zeytin ülkesinde, zeytin adasında 400 ton zeytin ithal edecek kadar aciz,zavallı bir durumdayız ve bu tarım bakanlarımız hiç utanmadan geceleri uyuyabiliyorlar” dedi.

“2.5 saatte değirmene gidilmeli”

İrfan Çelik, zeytin hasadından zeytinyağı üretimine giden süreçle ilgiğli olarak ise, hasat tamamlandığı andan itibaren 2.5 saat içerisinde değirmene gidilmesi gerektiğini vurguladı.

Dekantör işlemi sırasında da öncesinden makina içerisinde zeytinyağı kalmaması gerektiğini kaydeden Çelik, dekantör işlemi sırasında başka bir yerden gelen zeytinyağı ile yeni konulan zeytinden çıkacak yağın karışması durumunda, zeytinyağı kalitesinin bozulduğu üzerinde durdu.Çelik, köy köy değirmenlerin ayrılması gerektiğini ve böylelikle değirmene sürekli ürün gelmesisağlanarak, kaliteli zeytin çıkarılabileceğini söyledi.

Kıbrıs’ın zeytin çeşidi olan Ladolia’nın erkenci bir zeytin ve lezzet açısından da avantajlı olduğunu, Ladolia’dan elde edilen zeytinyağının paslanmaz çelik depoda 365 gün boyunca, 15 derecenin üstüne çıkmayacak bir ısıda ve hava ve gün ışığıyla temas etmeyecek şekilde korunması, muhafaza edilmesi gereği üzerinde durdu.

“Sarı bidonlarda sağlık özelliği kalmamıştır”

Devletin zeytincilik alanında vereceği teşviklerin üretkenlik, verimlilik ve markalaşma konularının bir bütün olarak irdelenerek belirlenmesi gereğine işaret eden Çelik, değirmenlerin belli bir standarda getirilmesi gerektiğini, bunun için de Gıda Güvenliği Yasası altında düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.

Değirmenlerin toplam 150 ton depolama kapasitesi olduğunu, 150 tondan sonrasının ise evlerde yanlış yöntemlerle saklandığını ifade ederek, üzerinde pek de durulmayan bir gerçeğe işaret eden Çelik, “150 tondan sonrası sarı bidonlara girip evlere gidiyor. O yağın artık hiçbir ticari ve sağlık özelliği kalmamıştır” dedi.

“Kanserojen olma riski var”

Çelik, 1500 ton zeytinyağı yaptık ama depolama kapasitemiz 150 ton. Bu ürünü ne yaptık? sorusuna karşılık ise şöyle konuştu:

“Hiçbir şey yapmadık. Evde bekliyor. Değirmenden itibaren koyu renkli kumaşla örtülmüş cam bir konteynıra girmesi lazım. Mantarla hava almayacak şekilde korunması lazım ve paslanmaz çelik silolar var bu iş için yapılmış, orada olması gerek. Bunu kendi sağlığınız için yapacaksınız.

Bir kere sarıbidonlarda muhafaza edilen bir zeytinyağının kansorejn olma riski var. Hem zeytin hem zeytinyağı için geçerli. Zeytinin kendi içindeki fenoller dediğimiz bizi kanserden koruyan organik maddeler, soğuk sıkım ve 2 faz işlendiği takdirde yağ, bunlar içinde kalıyor. Biz kanser hücrelerini yokeden özelliğini 2 faz yapmadığımız için ya toprağa gönderiyoruz ya da elde etsek dahi doğru depolayamadığımız için bu sağlığın en büyük ilaç niteliğindeki faydalarının hepsini kullanmama kararı veriyoruz karar vermeden. İçerdiği fenoller aklınıza gelecek tüm hastalıklara karşı koruyucu.”

Cam şişede 1 litre yağ

Çelik, kendi ağacından evsel tüketimi içine zeytinyağı elde eden bireylerin söz konusu zeytin yağını kapalı cam şişelerde, en fazla 1 litre zeytinyağı yer alacak şekilde tüketmeleri üzerinde de durarak, “İnsanlar değirmenden aldıkları kendi zeytinlerinden çıkan zeytinyağlarını cam şişeye koysunlar. Koyu renkte 1 LT’lik cam şişelere. Oksitlenme 20 günde başlıyor zeytinyağında. Dolayısıyla 20 gün-25 gün içerisinde, bir ay içerisinde 1 Litrelik yağı tüketmeniz gerekiyor. Onun için de AB’de, 500 mil lik şişelere konuluyor” dedi.

“Tüketici ne tükettiğini bilemiyor”

Zeytin Üreticileri Birliği’nin mücadelesi sonucunda Zorlu Töre’nin Tarım Bakanlığı döneminden itibaren zeytinyağı ithalatının yasaklandığını ancak ülkeye karşılanmayan talebi karşılamak için izinle getirilen ve burada şişelenen zeytinyağlarına dair herhangi bir bilginin de şişe etkiketlerinde yer almadığını ifade eden Çelik, bu durumda tüketicinin neyi tükettiğini bilmediği üzerinde durdu.

“Arzda eğer sıkıntı olursa, şişelemelerine izin veriyoruz. Etiketinin de farklı olması gerekiyor. Üzerinde nereden ithal edildiği, cinsiyle birlikte ifade edilmeli. Tüketici de ne tükkettiğini bilemiyor” diyen Çelik, “Bir zeytinyağı yasası etiketlemeyle ilgili değirmenlerle ilgili tüzükler de mi para istiyor?” diye sordu.

“Merdiven altı üretimi çok”

Çelik, değirmenlerin silosundan çıkan zeytinyağında, marketten alınan şişeli ürünlerde zeytinyağı kalitesi açısından risk olmadığının da altını çizdi ancak ülkede farklı üretim zeytinyağları olduğuna dair vurguda da bulundu.

Çelik, şöyle konuştu:

“Zeytinyağı değirmenin silosuna girdiğinde sorun yok. Marketten aldığımız ürün şişeli ürün ise, onda sorun yok. Riskiniz yok. Değirmenlerde yapılan şişelemelerde ne yazıyorsa odur ama merdiven altı üretim çok. Pazarlarda satılan çok var. Restorantlara ve otellere verilen ve sınıf dışı olanlar var.”

“Bizim derdimiz standart”

Çelik, zeytinyağı üretiminde en önemli sorunun standart olduğu üzerinde de durarak, “Bizim zeytinyağı satamamak gibi bir derdimiz yok. Bizim derdimiz hiçbir şeyi uluslararası standartlarda üretememek. Bugün bir çözüm olmuş olsa ve bu sözde ambargolar ortadan kalksa bir litre zeytinyağı bu ülkenin sırınlarının dışına çıkamaz.Depolamayı halletmediğimiz sürece hiçbir zaman kaliteli bir ürün elde edemeyiz ki. Çünkü depolayamıyoruz bu malı” dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER