© Tarım Pusulası 2021

Bayraktar: "Besiye alınan hayvan başına 1000 lira destek verilmelidir"

TZOB Genel Başkanı Bayraktar: Besiye alınan hayvan başına 1000 lira destek verilmelidir. Hükümetimizden acil bir hamle bekliyoruz

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim ayında, kırmızı ette üretici fiyatları düşerken, market fiyatlarının arttığını, besiciliğe devam etmesi için en azından hayvan başına 500-600 lira kazanması gereken üreticinin hayvan başına 495 lira 93 kuruş zarar ettiğini bildirerek, “hükümetimizinden acil bir hamle bekliyoruz, besiye alınan hayvan başına 1000 lira destek verilmelidir” dedi.

Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Ekim ylül ayı üretici ve market fiyatlarını, üretici-market fiyatları arasındaki fiyat farkını, ette ve sütte üreticinin yaşadığı sıkıntıları değerlendirdi.

Üretimden tüketime kadar geçen süreçte fiyat konusunda farkındalık oluşturmak, fiyat artışlarının sebeplerini doğru bir şekilde ortaya koymak, haksız kazanç sağlayanları kamuoyuna duyurmayı amaçladıklarını bildiren Bayraktar, “Hedefimiz, tüketicinin ödediği fiyat içinde üreticilerimizin aldığı payı göstermek ve suni fiyat artışlarının önüne geçmektir. Üreticilerimizin içinde bulunduğu durumu siz değerli basın mensuplarımız aracılığıyla bir kez daha dile getirme amacıyla hareket ediyoruz” dedi.

Son iki-üç aydır üretici ve tüketiciyi en fazla ilgilendiren konulardan birinin et ithalatı kararları ile kırmızı et ve süt ürünlerindeki fiyat artışları olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bilindiği gibi 2010 yılından bu yana ülkemiz, besilik, kasaplık, damızlık canlı hayvan ve bu yıl olduğu gibi bazı yıllarda da et ithalatı yapmıştır. Halka tüm illerde ucuza et yedirmek için 81 ilde satış noktası bulunan ve anlaşma yapılan market zincirlerine karkas et temin edileceği, karşılığında kıymanın kilogramının 29 liradan, kuşbaşının ise 31 liradan satışının yapılacağı açıklanmıştır.

-Kırmızı ette ekim ayında üretici fiyatları düşerken market fiyatları arttı- 

Kurban Bayramı sonrası talepte yaşanan düşme, ‘ette gümrük vergilerinin indirilmesi, lop et ithali ve anlaşma yapılacak marketlerde ithal etle ucuz et yedirme’ kararları ve söylemleri sektörü olumsuz etkilemiştir.

Nitekim Ekim ayında, üreticide kuzu eti fiyatı yüzde 4,55 düşüşle 33 lira 62 kuruştan 32 lira 9 kuruşa, dana eti fiyatı yüzde 6,48 gerilemeyle 27 lira 47 kuruştan 25 lira 69 kuruşa inmiştir.

Eylül-Ekim aylarına bakıldığında, hem kuzu hem dana eti fiyatlarındaki 2 aylık düşüş yüzde 8,1’i bulmuştur. Fiyat, iki aylık dönemde, kuzu etinde 34 lira 93 kuruştan 32 lira 9 kuruşa, dana etinde 27 lira 95 kuruştan 25 lira 69 kuruşa gerilemiştir.

Buna karşın markette, Ekim ayında, kuzu eti fiyatı 53 lira 65 kuruşla değişmezken, dana eti fiyatı yüzde 4,01 artışla 40 lira 52 kuruştan 42 lira 14 kuruşa çıkmıştır. Eylül-Ekim aylarında market fiyatları, dana etinde yüzde 0,29, kuzu etinde yüzde 2,98 artmıştır.

-“Besici hayvanını satamıyor”- 

Şu an, üreticide dana etinin ortalama kilogram fiyatı, 25 lira 69 kuruş olsa da bazı illerimizde fiyat 23 liraya kadar düşmüştür. Alıcıların bu fiyatlara bile nazlandığı, daha aşağılara düşürmek için üreticilerle pazarlık yaptığı ya da bu fiyatlardan malı vadeli almaya çalıştığı bilinmektedir. Görüldüğü gibi ithalat üreticide fiyatları düşürmüştür. Buna karşın, ithalata rağmen markette fiyatlar artmıştır. Bunun önlemleri alınmalıdır.”

-“ESK yerli hayvan alımında 25 liralık fiyatı artırmalıdır”- 

Et ve Süt Kurumu’nun yerli besi hayvanı ile besicilik yapan üreticiyi ithalata karşı korumak için açıkladığı karkasta kilogram başına 25 liralık alım fiyatı artırması gerektiğine vurgu yapan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Alım konusuna uygulamada sıkıntılar olabileceğini de düşünüyoruz. Et ve Süt Kurumu’nun 12 ilde kombinası bulunmaktadır. Kalan 69 ilde ve çok sayıda ilçe merkezinde nasıl alım yapacaktır? Bunun nakliye masrafları ne olacaktır? Et ve Süt Kurumu’nun, oluşabilecek arzı karşılayabilecek kapasitesi var mıdır? Bütün bunların ortaya konulması gerekir diye düşünüyoruz.

Bir diğer konu da kasapların durumudur. Süper ve hipermarketlerin hiçbir sınıra tabi olmadan açılması, yüzbinlerce esnafımızın dükkan kapatmasına yol açmıştır. Bu uygulamalar sonucunda, ülkemizde faaliyet gösteren ve sayıları 50 bine yaklaşan kasap esnafımız nasıl ayakta kalacaktır? Zincir marketler ithal ucuz et satarsa, kasaplar kırmızı et satamazsa, üreticimiz hayvanını kime kestirecektir?

-Et fiyatlarının düşmesi besi hayvanı ve yem maliyetlerine bağlı- 

Değerli Basın Mensupları, ülkemizde 2016 yılında 3,9 milyon baş sığır kesilmiştir. Tahminlere göre, 1,5 milyonu yerli, 500 bini ithal besilik hayvanlardan, 950 bin başı kurbanlıklardan oluşmaktadır. Kalanı ise, reforme inek, düve gibi dişi hayvanlar, boğa, öküzlerdir. Ette fiyatların düşmesi besi hayvanı ve yem maliyetlerine bağlıdır. Örneğin, ülkemizde canlı 250 kilogramlık yerli hayvanla 7 ay süreli yapılan bir beside, hayvan alımı 19 lira canlı kilogram fiyatı üzerinden 4 bin 750 liradan yapılmakta, yeme 1889 lira 6 kuruş verilmekte, işçilik, enerji, ilaç, amortisman, işletme finansmanı, ölüm-verim kaybı gibi giderlere de 627 lira 46 kuruş harcanmaktadır. Toplam maliyet 7 bin 266 lira 52 kuruş olarak gerçekleşmektedir.

-“Üreticinin hayvan başına zararı 495 lira 93 kuruş”- 

Üreticimizin karkas kilogram maliyeti 27 lira 57 kuruşu bulmaktadır. Besi sonunda bir hayvandan elde edilen 264 kilogramlık karkas, kilogramı 25 lira 69 kuruştan satıldığında, üreticimiz kilogram başına 1 lira 88 kuruş, toplamda ise 495 lira 93 kuruş zarara uğramaktadır. Sektörde üreticinin besiciliğe devam etmesi için en azından hayvan başına 500-600 lira kazanması gerekir.

Bir hayvanı 7 ay besleyip hayvan başına 500 lira kar eden besicimiz, 10 hayvanı varsa 7 ayda 5 bin lira, ayda 714 lira kazanç elde eder. Asgari ücretin net 1404 lira 6 kuruş olduğunu düşünürsek, bu gelirin de yeterli olmadığını görürüz.”

-“Hayvan pazarlarında yaprak kımıldamıyor”- 

Ziraat Odalarıyla yaptıkları görüşmelerde, hayvan pazarlarında yaprak kımıldamadığın, satışın olmadığının söylendiğini belirten Bayraktar, şöyle konuştu:

“Üreticilerimizin besi hayvanı maliyetinin ithal besi fiyatının üzerinde kaldığı, yem maliyetinin yüksek olduğu, lop et ithali gibi söylemler nedeniyle üreticimizin önünü göremediği anlaşılmaktadır. Bunlardan dolayı besicilerimizin çoğunun ahırına yeniden hayvan koyma konusunda kararsız kaldığı görülmektedir. Üreticilerin bu sorunu çözülemez ve ahırlara hayvan koymalarını teşvik edici acil tedbirler hayata geçirilemeyecek olursa, önümüzdeki dönemde ülkemizde et üretiminin düşmesi, et açığının ve dolayısıyla dışa bağımlılığın artması kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizde en sorunlu sektör şu an için et sektörüdür. Sanki üreticimiz besicilikten çok para kazanıyormuş gibi bu yıl besiciye verilen hayvan başına 200 liralık destek kaldırılmıştır. Besi yemi ve besilik hayvan alım maliyetinde kısa zamanda bir düşüş sağlanması mümkün görünmemektedir.

-“Besiye alınan hayvan başına 1000 lira destek verilmeli”- 

2018 Yılı Programı’nda, büyükbaş hayvan varlığının artırılması amacıyla kısa vadeli çözüm olan ithalat yerine, yurtiçinde üretimin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesinin önemli görüldüğü belirtilmektedir. Üreticimizin desteğe ihtiyacı vardır. Hükümetimizden bu konuda acil bir hamle bekliyoruz. Besicimizin hayvan başına 495 lirayı geçen zararının telafi edilmesi ve 500 lira dolaylarında bir kazanç sağlayabilmesi için besiye alınan hayvan başına 1000 lira destek verilmelidir. Ahırların boşalmaması, üreticinin besiciliğe devam etmesi için bu gereklidir. Bu destekle hayvancılığa devam etmekte tereddüt eden besicilerimiz de ahırlarına hayvan koymaya başlayacaktır.

-1000 liralık desteğin tutarı 315 milyon dolarda kalır- 

Besi desteği, 2013-2014 yıllarında karkas verimi 190 kilogramı aşan, yerli 1,2 milyon baş hayvana verildi. Bu en yüksek rakamdı. Bu rakam üzerinden gidecek olursak, besiye alınan hayvan başına 1000 liralık besi desteğinin maliyeti 1,2 milyar lirayı bulur. Bunun döviz karşılığı mevcut kurla 315 milyon dolarda kalır. 2011-2016 döneminde 1,9 milyon büyükbaş hayvan ithalatı yapılmıştır.

-İthalata 2010’dan bu yana 5 milyar doların üzerinde döviz ödendi- 

2010 yılından bu yana besilik, kasaplık, damızlık canlı hayvan ve et ithalatına 5 milyar doların üzerinde döviz ödendiğini düşünürsek, bu paranın çok da büyük olmadığını görürüz. Takdir edersiniz ki tüm besi hayvanlarını ithal edip ahıra koymanız mümkün değildir. Dolayısıyla ülke içi kaynakları verimli ve karlı bir üretim yapacak şekilde kullandırmanız gerekmektedir.”

-“Kurdaki en ufak dalgalanma üreticilere zam olarak yansıtılmaktadır”-

Hayvancılığı en çok etkileyen bir diğer önemli alanın da yem sektörü olduğunu, bu alanın disipline edilmesi gerektiğini belirten Bayraktar, kurdaki en ufak dalgalanma üreticilere yem fiyatlarında zam olarak yansıtıldığını vurguladı. Üreticilerin en önemli maliyet kaleminin yem olmasına rağmen, bu alanda kalite ve kar marjlarının disipline edilememesinin maliyetleri yükselttiğine dikkati çeken Bayraktar, “bugün herkes tüketicinin yediği et fiyatlarına odaklanmıştır. Sorunun temelinde üreticinin sıkıntıları vardır. Bu sorun çözülmeden üretimin artması, tüketicinin makul fiyatlarla et yemesi imkanı yoktur. Dolar kurunun artmasıyla birlikte yem fabrikaları, zam yapacaklarını dillendirmeye başlamışlardır.

Yemde 2016 yılı başında yüzde 8 olan KDV’nin sıfırlanması üreticimize bir fayda sağlamamıştır. Konuyu Maliye Bakanımız Naci Ağbal’a da görüşmemizde aktardık. Bu KDV indirimi, doğrudan besicimize destek olarak verilmeliydi.

Marketler sattıkları ürünlere kolayca zam yapabilmektedir. Buna karşın üreticiler ne önünü görebilecek üretim yapabilmekte, ne zamlı yem fiyatlarına dur diyebilmekte, ne de üretimin devamlılığı için destek alabilmektedir. Üreticimiz zor durumdadır.”

-Süt üretimi ve fiyatları acil çözülmesi gereken bir sorun haline geldi- 

Ocak-Ağustos dönemleri itibarıyla, 2017 yılında sanayiye aktarılan süt miktarının, 2016 yılına göre yüzde 4,1 azalarak 6 milyon 320 bin tondan 6 milyon 63 bin tona gerilediği bilgisini veren Bayraktar, şunları söyledi:

“8 aylık dönemde, sanayiye 257 bin ton daha az süt verilmiştir. Sanayiye aktarılan inek sütü miktarında, üst üste 8 ay boyunca azalma, son yıllarda hiç görülmemiştir.

Süt üretimi ve fiyatları acil çözülmesi gereken bir sorun haline gelmiştir.

Bu sorun çözülmezse, yeterli süt bulamadığını gerekçe gösterecek sanayici, çok uzak olmayan bir gelecekte süt tozu ithalatını dillendirmeye başlayacaktır.

Avrupa Birliği ülkelerinde süt tozu stokları hızla artmaktadır. Süt tozu stokları, son yılların en yüksek seviyesine çıkmıştır. AB ülkeleri süt tozu stoklarını ihracatla eritmeye çalışacaktır. Bu üreticimiz için bir risktir. Süt tozu ithalatı hayvancılığımıza büyük darbe vurur. Kesinlikle süt tozu ithalatına izin verilmemelidir.

Çiğ sütten üreticinin eline 2014 Temmuz ayında 1 lira 15 kuruş geçerken, fiyat, kimi aylarda bazı yerlerde 80 kuruşlara kadar inmiş, Eylül 2017’ye kadar da hiçbir zaman bu seviyeye ulaşmamıştır. Eylül ayında ortalama 1 lira 14 kuruş olan çiftçinin eline geçen çiğ süt fiyatı, geçen ay 10 kuruş artarak 1 lira 24 kuruşa çıktı. Hala 96-98 kuruşlara süt satan üreticilerimiz de bulunmaktadır.

-3 yılda üretici 9 kuruş zam aldı- 

Son 3 yılda üreticimizin eline geçen çiğ süt fiyatı sadece 9 kuruş arttı. Buna karşılık marketlerde, sadece 2 ayda, süt ürünlerinden kaşar peynirinde yüzde 8,2, beyaz peynirde yüzde 12,6, kaymaklı yoğurtta yüzde 19,6,  tereyağında yüzde 18,3, UHT sütte yüzde 4,5, pastörize sütte yüzde 6,48 artış olmuştur. Buna göre 2 aylık dönemde, kaşar peyniri fiyatı 2 lira 10 kuruş, beyaz peynir fiyatı 2 lira, kaymaklı yoğurt fiyatı 90 kuruş, tereyağı fiyatı 6 lira 40 kuruş, UHT süt fiyatı 10 kuruş, pastörize süt fiyatı 26 kuruş artmıştır. Birilerinin buna ‘dur’ demesi lazımdır.

Hem üretici hem de tüketicinin mağdur olduğu bu sistemi neyle açıklayabiliriz? Temelde sorun varken binanın ayakta kalmasını nasıl bekleyebilirsiniz?

Yem fiyatı ortalama 1 lira 8 kuruştur. Süt/yem paritesinin 1,5 olması gerektiğini uzmanlar dile getiriyor. Bu durumda, üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı 1 lira 24 kuruş değil, 1 lira 62 kuruş olmalıdır. Sorunun çözümü için derhal çiğ süt fiyatları tekrar gözden geçirilmeli ve makul düzeylere çıkarılmalıdır.”

-Üretici-tüketici fiyatları- 

Ekim ayında, markette 33 ürünün 19’unda fiyat artışı, 8’inde fiyat azalışı, üreticilerde ise 29 ürünün 15’inde fiyat artışı, 9’unda ise fiyat düşüşü meydana geldiğini bildiren Bayraktar, markette 6 üründe, üreticide 5 üründe fiyatların değişmediğini belirtti.

Yaptıkları tespitlere göre, Ekim ayında fiyatı en fazla artan ürünün, marketlerde kabak, üreticilerde ise domates iken, fiyatı en fazla düşen ürün, marketlerde ve üreticilerde kuru soğan olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:

“Ekim ayında market fiyatlarında pirinç, kuru kayısı, kuzu eti, zeytinyağı, mısırözü yağı, ayçiçeği yağı fiyatında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde

15,13 ile en fazla kuru soğanda meydana gelmiştir. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü, yüzde 11,26 ile limon, yüzde 10,02 ile elma, yüzde 8,95 ile salatalık, yüzde 5,82 ile maydanoz, yüzde 5,26 ile patates, yüzde 4,55 ile yeşil soğan, yüzde 4,14 ile nohut izledi.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 65,61 ile kabakta görüldü. Kabaktaki fiyat artışını, yüzde 62,56 ile domates, yüzde 43,81 ile patlıcan, yüzde 22,52 ile yeşil fasulye, yüzde 11,98 ile havuç, yüzde 8,36 ile kuru üzüm, yüzde 6,82 ile kuru incir, yüzde 6,02 ile sivri biber, yüzde 4,85 ile kuru fasulye, yüzde 4,63 ile yumurta, yüzde 4,43 ile Antep fıstığı, yüzde 4,37 ile tavuk eti, yüzde 4,01 ile dana eti, yüzde 3,71 ile kırmızı mercimek, yüzde 3,14 ile süt, yüzde 2,38 ile marul, yüzde 1,53 ile yeşil mercimek, yüzde 0,80 ile toz şeker, yüzde 0,48 fındık içi takip etti.

Değerli Basın Mensupları, Ekim ayında üretici fiyatlarında, havuç, marul, maydanoz, kuru kayısı ve Antep fıstığı fiyatında değişim görülmezken, kuru soğan yüzde 17,65 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürün oldu. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü, yüzde 6,48 ile dana eti, yüzde 5,43 ile nohut, yüzde 5,23 ile yeşil mercimek, yüzde 4,55 ile kuzu eti, yüzde 3,48 ile kırmızı mercimek, yüzde 2,48 ile salatalık, yüzde 2,08 ile patates, yüzde 1,80 ile yeşil soğan izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 138,17 ile domateste meydana geldi.  Domatesteki fiyat artışını yüzde 70,08 ile kabak, yüzde 53,97 ile sivri biber, yüzde 51 ile patlıcan, yüzde 37,42 ile yeşil fasulye, yüzde 10,61 ile limon, yüzde 10 ile pirinç, yüzde 8,77 ile süt, yüzde 8,33 ile kuru incir, yüzde 7,69 ile zeytinyağı, yüzde 6,56 ile yumurta, yüzde 5,61 ile elma, yüzde 3,75 ile kuru üzüm, yüzde 2,56 ile

kuru fasulye, yüzde 2,40 ile fındık içi takip etti.”

-Fiyat farkında kayısı birinci, süt ikinci- 

Eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının yüzde 303,50 ile en fazla kuru kayısıda görüldüğünü, kuru kayısıyı yüzde 244,35 ile süt, yüzde 242,97 ile pırasa, yüzde 231,59 ile kuru soğan, yüzde 227,84 ile kırmızı mercimeğin, yüzde 222,26 ile mandalina, yüzde 212,41 ile kuru üzüm, yüzde 209,25 ile maydanoz, yüzde 206,26 ile salatalığın izlediğini belirten Bayraktar, şöyle dedi:

“Kuru kayısı 4, süt ve pırasa 3,4, kuru soğan ve mercimek 3,3, mandalina 3,2, kuru üzüm, maydanoz ve salatalıkta 3,1 kat fazlaya tüketiciye ulaştı. Bugün üreticide 8 lira olan kuru kayısı markette 32 lira 28 kuruşa, 1 lira 24 kuruş olan süt 4 lira 27 kuruşa, 1 lira 4 kuruş olan pırasa 3 lira 56 kuruşa, 35 kuruş olan kuru soğan 1 lira 16 kuruşa,  1 lira 94 kuruş olan kırmızı mercimek 6 lira 36 kuruşa, 70 kuruş olan mandalina 2 lira 26 kuruşa, 4 lira 15 kuruş olan kuru üzüm 12 lira 97 kuruşa, 34 kuruş olan maydanoz 1 lira 4 kuruşa, 69 kuruş olan salatalık 2 lira 11 kuruşa satılıyor. Görüldüğü gibi üretici ile market fiyatları arasındaki uçurum sürüyor.”

-“Domateste Rusya’nın 50 bin tonluk ihracat kotası yetersiz”- 

Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışın domateste görüldüğünü bildiren Bayraktar, “Domatesin yanı sıra kabak, sivri biber, patlıcan ve yeşil fasulyede fiyat artışları yaşandı. Açıkta yetiştiriciliğin sona ermesinin ardından sera ürünlerinin de yeni yeni piyasaya arz edilmesi ile birlikte yaşanan ara dönem fiyatlarda artışa yol açtı. Domateste Rusya’nın 50 bin tonluk ihracat kotası tanımasını yetersiz buluyoruz. Domates ihracatının önündeki bütün engellerin kaldırılması, ambargo öncesine dönülmesi için Rusya ile gerekli girişimler sürdürülmelidir” dedi.

Bayraktar, şunları söyledi:

“Limonda ise piyasada yaşanan hareketlilik fiyatlara yansıdı. Pirinçte dolarda yaşanan artış ile birlikte ithalat birim maliyetlerinin yükselmesi, bu yıl çeltik üretiminin geçen yıla göre yüzde 2,2 azalması fiyatları artırdı.

Zeytinde ise yer yer hasat başlamış olmakla birlikte yeni ürünün tam olarak piyasaya girmemesinin yanı sıra stokta ürün olmaması zeytinyağı fiyatında artışa yol açtı. Kuru incirde kalitedeki artışın yanı sıra piyasaya arz edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansıdı. Ekim ayında, üreticilerde en fazla fiyat düşüşü kuru soğanda oldu. Kuru soğandaki fiyat düşüşü, işçi temini sorunlarından, komşu ülkelerdeki sıkıntılar ile birlikte alımların yavaşlamasından kaynaklanmıştır.”

Bayraktar, dün Hakkari Şemdinli’de, bugün Diyarbakır’da şehit düşen asker, polis ve koruculara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve tüm millete başsağlığı dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER