Anadolu "endemik" tür cenneti
TarımTEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer:- "Anadolu 11 bin 707 bitki türüyle bir cennet. Bu türlerden 3 bin 650'si endemik yani bizim coğrafyamıza, buraya ait"
ANKARA (AA) - ENES DURAN - TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, "Anadolu 11 bin 707 bitki türüyle bir cennet. Bu türlerden 3 bin 650'si endemik yani bizim coğrafyamıza, buraya ait." dedi.
Özer, AA muhabirine, "Dünya Biyoçeşitlilik Günü" dolayısıyla değerlendirmede bulundu.
Türkiye'nin, dünya karasal alanlarının yüzde 0,6'sını kapladığını, dünya bitki türlerinin de yüzde 2,5'lik kısmına ev sahipliği yaptığını belirten Özer, yeryüzündeki 7 bitki coğrafyası bölgelerinden 3'ü olan, Avrupa-Sibirya, Akdeniz, İran-Turan bölgelerinin Türkiye'de bulunduğunu söyledi.
Özer, yapılan çalışmalarla Türkiye'nin, bu 3 biyocoğrafyanın etkisi altında bulunan dünyada tek ülke olduğunun belirlendiğine dikkati çekerek, "Tanınmış biyoiklim uzmanlarından Köppen, Walter ve Emberger'e göre Türkiye, Akdeniz, Kara ve Okyanus iklim kuşaklarının buluştuğu tek ülke. Türkiye bu olgunun yarattığı alt iklim bölgeleri ve özel, farklı habitatlara sahip." diye konuştu.
Türkiye'nin aynı anda farklı iklim yaşanabilen ve bunun neticesinde çok farklı bitki türlerine ev sahiliği yapabilen bir ülke olduğunu vurgulayan Özer, Anadolu'nun 30'dan fazla meyve türünün orijin merkezi durumunda bulunduğunu bildirdi.
Özer, incir, üzüm, zeytin, kiraz, fındık gibi birçok meyve türünün Türkiye'den yayıldığını belirterek, ülkenin, uzun tarım geçmişi ve çok farklı ekosistemlere sahip olmasıyla da elmada 600, armutta 500, erikte 200, şeftalide 100, üzümde bin 200'den fazla çeşidi sunabildiğini dile getirdi.
- "Yeni Zelanda meraları Anadolu tohumlarıyla geliştirildi"
Yüksek dağlardan, şelaleler yaparak 5 denize ulaşan nehirlerin, inanılmaz biyoçeşitlilik taşıyan vadilerden akan yüzlerce dereyle beslendiğini ifade eden Özer, dağlar arasında yer alan yüksek düzlüklerin çok çeşitli bozkır vejetasyonu barındırdığını ve dünyanın önemli koyun üreticisi olan Yeni Zelanda'nın geniş meralarının da bu otlaklardan alınan tohumlarla geliştirildiğini anlattı.
Özer, Anadolu'nun yüzde 26'sının ormanlarla kaplı, yüzde 50'den fazlasının geniş yapraklı bitkilerden oluştuğunu belirterek, "Avrupa'da doğal ormanların toplam orman sahasına oranı yüzde 1 iken, yarısı bozulmuş ve verimsiz olsa da Türkiye'de bu oran yüzde 93'tür. Bu ormanlar yüzlerce bitki türü barındırıyor. Bütün Avrupa'da 27 meşe türü varken yalnız Türkiye'de meşenin 18 türü bulunmaktadır." dedi.
Anadolu'daki 11 bin 707 bitki grubundan 3 bin 650'sinin endemik olduğuna işaret eden Özer, ülkenin, Avrupa'dan daha fazla endemik türe sahip olduğunu ve bu sayıya yılda 50-60 canlı türünün eklendiğini söyledi.
- "Kendi sonumuzu hazırlıyoruz"
Özer, söz konusu biyolojik çeşitliliğin insan eliyle gün geçtikçe tahrip edildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"İnsan kaynaklı olduğu bilim insanlarınca da kanıtlanan küresel ısınma ve beraberinde getirdiği iklim değişikliğiyle erozyon, çölleşme, kuraklık, seller, kendi kültürümüzü ve gezegenimizi her geçen gün yok olma noktasına daha fazla yaklaştırıyor. Bu nedenle insanların başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanmasında vazgeçilmez bir yeri olan gen kaynaklarının temelini oluşturan biyolojik çeşitliliğin korunmasının önemi artık daha fazla biliniyor ve önemseniyor."
Dünyada tüketilen bitkisel kaynaklı gıdanın yüzde 90'ından sadece 15'inin kültür bitkisi türünden sağlandığını belirten Özer, buğday, mısır ve pirincin dünya tahıl ihtiyacının 3'te 2'sini karşıladığını dile getirdi.
Özer, dünyanın büyük bölümünün bağımlı olduğu tahılların türetildiği yabani türlerin korunması veya yok olmaması konusunda Türkiye'ye büyük sorumluluk düştüğünü ifade ederek, "Orman, sulak alan, mera, bozkır, makilikler gibi ekosistemlerin insan tarafından tahrip edilmesi çok büyük ekolojik ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Eğer sahip olduğumuz ekosistemimizi koruyup gelecek nesillere aktaramazsak kendi sonumuzu da hazırladığımızın bilinmesini istiyoruz." dedi.
İlginizi Çekebilir